Son iki haftadır Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşadıklarımıve gözlemlerimi yazdım. Bu hafta üçüncü ve son bölümünü yazacaktım ama geçtiğimiz hafta bana mutlulukların en büyüğünü yaşatan, duygulandıran ve ağlatan sürpriz bir olay yaşadım. O nedenle bu sürpriz olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur” diyenler ne güzel söylemişler. Geçtiğimiz hafta Salı günü öğleden sonra telefon rehberimde olmayan bir numara aradı. Cevap verdiğimde bir hanımefendi “Osman ben Kırşehir Cacabey Ortaokulu’ndan fen bilgisi öğretmenin Gülsen Saray (Beyhan)” dedi.

Çok şaşırdım ve “Hocam bu ne güzel bir sürpriz, sesinizi duymak benim için mutlulukların en büyüğüdür” dedim. Gülsen Hocam “Eşimde yanımda, biz Kırşehir’deyiz sizi görmek istiyoruz” deyince sevinçten ve heyecandan tabiri yerindeyse havalara uçtum. Gülsen Hocam bulundukları yeri söyleyince hemen yanlarına gittim. Önce eşi Necip Beyhan Hocama sonrasında Gülsen Hocama “Hoş Geldiniz” dedikten sonra Gülsen Hocam kardeşiyle, bende ablamla sarılır gibi birbirimize sımsıkı, içten ve samimi şekilde sarıldık. O sırada gözlerim doldu ama belli etmemeye çalıştım.

Nasıl sarılmayayım ve gözlerim nasıl dolmasın ki? Kırşehir Cacabey Ortaokulu’ndan mezun olalı 44 sene geçmiş ve ondan sonra hiç görüşme imkânımız olmamıştı. Gülsen Hocamla yaklaşık üç sene önce sosyal medya da karşılaşmış ve birbirimiz takip etmeye, zaman zamanda özel günlerde mesajlar göndermeye başlamıştık.

Gülsen Hocam Kırşehir’den ayrılalı yaklaşık otuz beş sene olmuş ve son yedi yıl da Kırşehir’e gelme fırsatı bulmamış, ancak bu sene gelebilmişler. Yaşlı ve hastaları ziyaret etmişler, yakınlarını kaybedenlere baş sağlığı dilemeye gitmişler ve beni de görmek istediğinden “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinden telefon numaramı almış.

Düşünün bir öğretmen 44 sene önce mezun ettiği ve bir daha şahsen görmediği, kısa bir süre önce sosyal medyada takip etmeye başladığı öğrencisini görmek için arıyor. Gülsen Hocamın kibirden, kapristen, egodan uzak bu onurlu ve mütevazı davranışı okullarda öğretmenlere örnek olarak anlatılacak güzelliktedir.

Bu güzellik benim için mutlulukların en büyüğü olduğu gibi, şereftir, onurdur. Çünkü günümüzde bir öğretmenin telefon ederek yıllar önce mezun ettiği öğrencisiyle görüşmek isteyeceğini zannetmediğim gibi her öğrencinin de görüşmek için öğretmeni tarafından aranacağını da düşünemiyorum.

Günümüzde öylesine öğretmenler var ki kibirlerinden, egolarından, havalarından yanlarına yaklaşılmıyor. Bırakın öğrencisini arayarak görüşmek isteyen öğretmeni, öğretmen arkadaşına selam vermiyor, konuşmuyor ve saygı duymuyorlar.

Gülsen Hocam ve eşi Necip Hocam ile epeyce sohbet ettik, eski günleri, eski öğretmenleri ve öğrencileri yâd ettik. Yaşadıklarımız bir film şeridi gibi geçti gözümüzün önünden. Bir ara duygulandığım için ağlayacak gibi oldum ama belli etmemeye çalıştım. Heyecandan, sevinçten, mutluluktan konuşmakta zorlandığım anlar oldu. Bazen de kendi kendime “Allah’ım şu an yaşadıklarım, rüya mı,  gerçek mi?” diyordum. Gerçekten heyecanımı, şaşkınlığımı üzerimden atamamıştım.

Gülsen Hocam ile konuşurken kendisine daha önceleri rahmetli Aşır Yıldırım hocam ile Mustafa Karakoç ve Abdurrahman Cem hocalarıma ettiğim sitemi ederek; “Hocam bizleri çok güzel yetiştirdiniz, her derdimizle ilgilendiniz, öğretmenliğin yanında abla ve ağabeylik yaptınız, gerektiğinde evlerimize kadar geldiniz, sokaklarda kontrol ettiniz. Bunların yanında; ülkemize, milletimize, Kırşehir’e, ailemize faydalı insanlar olmamızı öğrettiniz, büyükleri saymayı, küçükleri sevmeyi, fakirin karnını doyurmayı, garibi giydirmeyi, yetimi sevindirmeyi öğrettiniz, elinize dünya küresini alarak dünyanın yuvarlak olduğunu ve ekseni üzerinde döndüğünü öğrettiniz. Buraya kadar her şey iyi güzel bundan dolayı da size teşekkür ediyorum. Ancak bizlere insanların yuvarlak olduğunu, döndüğünü, ikiyüzlü, çıkarcı, menfaatçi, yalaka olduklarını öğretmediniz. Bu insanlarla nasıl mücadele edeceğimizi öğretmediniz. Bundan dolayı sizlere sitem ediyorum” dedim.

Benim bu sitemim karşısında Gülsen Hocam bana, insanların bu durumlarını kendilerinin de bilmediklerini, o yıllarda saf, temiz ve kötülük gelmeyecek insanların olduğunu söyledi.

Ben ne kadar sitem etsem de Gülsen Hocam bu konuda çok haklıydı. Çünkü bizim öğrencilik yıllarımızda insanlar bu kadar kötü, art niyetli, menfaatçi, ikiyüzlü ve yalaka değillerdi. Dönen ve yuvarlanan insanlar yoktu. Saygı, edep, güzel ahlak, vefa, yardımlaşma, dayanışma vardı. Herkes elinde ki ekmeğini birbirleriyle paylaşırdı.

Bizim öğrencilik dönemlerimizde öğrenciler eşitti, öğretmenler öğrencilerin zengin-fakir ailelerin çocukları olup olmadığına bakmazlardı.

Gülsen Hocam ve eşi Necip hocamla sohbetimiz sonrasında hatıra fotoğrafı aldık, yine öğretmen-öğrenciden ziyade abla-kardeş gibi samimi şekilde sarıldık ve Kırşehir’den gitmeden  birkez daha görüşmek üzere ayrıldık.

Gülsen Hocam ve eşi Necip Hocam ile ayrılıp, birkaç adım attıktan sonra bir hanımefendi  yanıma gelerek “Beyefendi çok özür dilerim biraz önce sarıldığınız hanım efendiyle konuşmalarınıza kulak misafiri oldum ve “Hocam” diyerek hitap ettiğinize şahit oldum” dedi. “Evet hanımefendi öğretmenim, yaklaşık 44 yıldır görmüyordum, Kırşehir’e gelmiş ve beni görmek istemiş.” Dedim. Hanım efendi bana “ Bende emekli öğretmenim, belki binlerce öğrenci okuttum, mezun ettim ama hem meslek hayatımda hem  emekli olduktan sonra  bir öğrencinin ve öğretmenin birbirleriyle abla-kardeş hatta anne-evlat gibi samimi bir şekilde sarıldıklarına şahit olmadım” dedi.

“Hanımefendi nasıl sarılmayayım ki bazı öğretmenlerimin bende çok büyük emekleri var. Benimle özel olarak ilgilendiler, her derdime koştular, bu gün işsiz, evsiz değilsem, köprü altlarında ve inşaatlarda yatmıyorsam, belirli bir seviyeye gelmişsem bunu Gülsen Hocam gibi çok değerli bir kaç öğretmenime borçluyum, onların haklarını ödeyemem, emeklerini inkâr edemem” dedim.

Adana’dan Kırşehir’e çocuğunun yanına geldiğini söyleyen hanımefendi “Eserinin üzerinde imzası bulunmayan tek varlık öğretmenlerdir. Bende çok sayıda öğrenci mezun ettim ama hiçbir öğrencimle bu şekilde sarılmadım, inanın sizin öğretmeninizi kıskandım, yerinde olmayı çok isterdim. Bu anlar Bir öğretmenin hele hele emekli bir öğretmenin mutluluğunun tavan yaptığı andı, çok imrendim” demesi de benim için günün ikinci sürprizi oldu. Bende kendisine güzel sözleri için teşekkür ettim.

Her ne kadar kişiliği zayıf, karakteri bozuk insanlardan dolayı Gülsen Hocama ve sitem ettiysem de Gülsen Hocamla birlikte (Birkaç öğretmen hariç) üzerimde epey emekleri olan bu günlere gelmemi sağlayan öğretmenlerime bizleri “Vatan, Bayrak ve Millet aşkıyla, Atatürk sevgisiyle” yetiştirdikleri için teşekkür ediyorum.

Güzel ahlaklı olun, vatana, millete, Kırşehir’e, evinize, ailenize, topluma yararlı insanlar olun sözleriyle yetiştirdikleri için teşekkür ediyorum. Cadde ve sokaklarda alnınız açık, başınız dik yürümek istiyorsanız yüzünüzü kızartacak, sizleri utandıracak işlerden uzak durun, saygınlığınızı, itibarınızı, şerefinizi kaybetmeyin gibi öğütlerle bizleri yetiştirdikleri için teşekkür ediyorum. İş hayatınıza atıldığınızda ekmeğinizi helal yoldan kazanın, insanların ekmeğiyle, namusuyla oynamayın gibi çok özel nasihatlerle yetiştirdikleri için teşekkür ediyorum.

Evet, geçtiğimiz salı günü büyük bir sürpriz, mutlu, heyecanlı ve duygulu anlar yaşadım.

Yaklaşık otuz beş senedir Kırşehir dışında, şu an ise İzmir’de yaşayan Gülsen Hocamın Kırşehir’e geldiğinde benimle görüşmesi stresli, gergin, zor ve sıkıntılı günler geçirdiğim bu günlerde bana ilaç gibi geldi, mutlulukların en büyüğünü yaşattı.

Zaman zaman eşimle birlikte ziyaretlerine gittiğim rahmetli Aşır Yıldırım Hocam ile hayatta olan Mustafa Karakoç Hocamın bana söyledikleri “Osman eşinle birlikte bizleri ziyarete geliyorsun ya işte bu mutluluğu, bu ilacı, bu terapiyi Tıp Dünyası en gelişmiş teknoloji ve ilaçlarını kullansa bizlere veremez. Adeta bizlere şifa veriyorsun” sözlerini Gülsen Hocama söyleyerek Tıp Dünyasının veremeyeceği şifayı, mutluluğu, terapiyi bu kez bir öğretmenimin öğrencisine verdiğini söyledim.

Bana bu şifayı ve terapiyi veren,mutluluğu yaşatan değerli hocam Gülsen Saray (Beyhan) ile eşi Necip Beyhan’a teşekkür ediyorum.

Bu yazım vesilesiyle (Birkaç öğretmen hariç) vefat eden öğretmenlerime Allah’tan rahmet, hayatta olanlara, sağlıklı, huzurlu ömürler diliyorum.