Bugün ki yazımda biraz kendimden söz etmek, biraz haykırmak, biraz da serzenişte bulunmak istiyorum.

Bazı muhteremlerin şu hususları bilmeleri gerekir. Bugüne kadar yazmış olduğum yazılarımda kimsenin etkisinde kalmadım, kimselerden icazet almadım. Hiçbir kimse bana herhangi bir konuda yazı yazmam için yönlendirme yapmadı, yapacak olan da dünyaya gelmedi.  Birilerinin isteği doğrultusunda yazı yazacak kadar basit ve kukla bir köşe yazarı ve insan değilim.

O nedenle bazı muhteremlerin konuşmalarına dikkat etmelerini, önce aynaya bakmalarını, sonra da kendileriyle beni karıştırmamalarını tavsiye ediyorum.

Kırşehir’de doğup, büyüyen,  Kırşehir sevdalısı, Kırşehir aşığı olan, Kırşehirspor’da futbol oynamış, siyasetle ilgilenmiş, çeşitli kamu kuruluşlarının değişik kademelerinde çalışmış, danışmanlık ve genel sekreterlik yapmış, devlet terbiyesi almış, devlet ciddiyetiyle yetişmiş, en az ayda bir tane kitap okuyan köşe yazarı olarak daima kendime yakışanı yapar, önce kendime sonra da başkalarına saygı duyarım.

Babamı çok küçük yaşlarda kaybettiğim için hayata tutunmak için dokuz yaşında aldım çay askısını elime. Arkadaşlarımın deniz kenarlarına veya başka şehirlere tatile gittikleri üç aylık yaz tatilinde Kırşehir’de çaycılık, pazarcılık, balıkçılık gibi işleri yaparak ekmek parası kazandım. Okul kitaplarımı ve kıyafetlerimle birlikte evimizin odun, kömür gibi kışlık ihtiyaçlarının parasını kazandım.

Babalarını ellerinde dolu pazar filesiyle eve geldiklerini gören arkadaşlarım  “Baba bize ne aldın?” diyerek babalarına koşarken, arkadaşlarımın babalarının evlerine aldıklarını, evimize ben alıyordum.

Baba parasıyla dershanelere gitmedim, özel öğretmenler tutarak evde ders almadım. Atadan, anadan, babadan mirasa konmadım. Pardon miras olarak Annemden “Migren Baş ağrısı.” Kaldı o da  bana hayatı zehir etti, resmen süründürdü.

Öğrencilik yıllarımda başta zengin-fakir öğrenci ayrımı yapıp, ona göre davranan, fakir öğrencileri tekme-tokat döverek, zengin öğrencilere “Cicim-balım-kuzum” diye hitap eden öğretmenler olmak üzere her öğretmeni sevmezdim. Eylülde okullar açıldığında “Tatilde denize nereye gittiniz” diyen öğretmenleri de sevmezdim.

Ancak bu olumsuzluklar bugünlere gelmemde çok büyük emekleri olan, gerektiğinde evimize kadar gelen, her türlü sorunlarımla ilgilenen, ağabeylik, ablalık yapan çok değerli öğretmenlerimi inkâr etmem anlamına gelmez.  Hayatta olmayan Allah rahmet eylesin Nurdan Hangül, Aşır Yıldırım gibi ve hayatta olan ve Allah sağlıklı ömürler versin Abdurrahman Cem, Mustafa Karakoç, Gülsen Saray ve Uğur İlter gibi çok kıymetli öğretmenlerden eğitim almış ve bu öğretmenlerimden hayatla mücadele etmeyi, doğru ve dürüst olmayı, güzel ahlaktan, şerefimden taviz vermemeyi, cesur olmayı, memlekete, vatana hizmet etmeyi öğrendim. Yine aynı öğretmenlerimden kimsenin kuklası olmamayı, dönek, yalaka, ikiyüzlü olmamayı, insanların namusu ve ekmeğiyle oynamamayı öğrendim.

Nurdan Hangül hocam hayattayken Kırşehir’den taşındığı güne kadar sürekli olarak benimle görüşmüşse ve üniversitede Basın-Halkla İlişkiler ve İnsan Kaynakları bölümünü okumamı bizzat istemişse bunun nedeni var.

Benim Kırşehir Kent Konseyi Genel sekreteri olduğumu gazeteden okuyan yetmiş beş yaşındaki Aşır Yıldırım hocam hayırlı olsun ziyaretime geliyorsa, bunun bir nedeni var.

Mustafa Karakoç Hocam bayramlarda beni özellikle bekliyorsa bunun nedeni var.

Kırk dört yıldır görmediğim öğretmenim Gülsen Saray, İzmir’den Kırşehir’e geldiğinde telefon numaramı gazeteden öğrenip beni arayıp görüşmek istiyorsa bunun nedeni var.

Beni on bir yaşında Kırşehirspor alt yapısına alan ve okulda dersime de giren, Kırşehirspor’da teknik direktörüm olan Abdurrahman Cem Hocamla hiç bağımızı koparmadan kırk yedi senedir ağabey-kardeş gibi görüşüyorsak bunun nedeni var.

Tabi buradan Hasan Hüseyin Sun, Şükran Ercan ve Nuray İzbek gibi öğretmenlerimi de unutmamak gerekir.

Hepsine beni bugünlere getiren emekleri için teşekkür ediyorum.

Tüm bu nedenlerin altında güzel ahlak, doğruluk, dürüstlük, çalışkanlık, saygı ve ahde vefa var, insan olmak, adam olmak var.

Geçtiğimiz hafta sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili yazımdan sonra sivil toplum kuruluşları başkanlarından olumlu veya olumsuz tepkiler almadım, yazımı okudular mı, okumadılar mı bilemiyorum. Nedense üzerine vazife olmayan birileri hadlerini aşan sözlerde bulundular. Tabi ki Mevlana’nın “Her lafa verilecek cevabım var, ama suskunluğum asaletimdendir.” sözünde olduğu gibi asaletimden sustum.

Benim Kırşehir’de bulunan kurumlara ve onların yöneticilerine zarar vermek gibi niyetim yok. Sadece herkesin, her kurumun Kırşehir’e hizmet etmelerini istiyorum. Kurumun başında bulunanların herkese gülücükler dağıtan ama elinden hayır şer gelmeyen idareci değil, tuttuğunu koparan, iş yapan yöneticiler olmalarını istiyorum. Kırşehir gelişsin, büyüsün, işsizlik olmasın, gençlerimiz iş için başka şehirlere gitmesin, Kırşehir her geçen gün daha iyiye, güzele gitsin, her türlü imkânlar olsun istiyorum.

Siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının hepsinin birlikte hareket ederek Kırşehir’e hizmet etmelerini istiyorum. Siyaseti Kırşehir için yapmalarını ve Kırşehir için birleşmelerini istiyorum.

Kırşehirspor’a ve diğer spor branşlarına sadece Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu sahip çıkmasın, herkes sahip çıksın istiyorum.

Kırşehir’de ki maçlarda Kırşehirspor Başkanı Çağatay Han Torun yalnız kalmasın Valisiyle, Milletvekilleriyle, siyasi parti il başkanları ve sivil toplum kuruluşları başkanlarıyla herkes yanında olsun istiyorum.

Kırşehir’de var olan tarihi ve kültürel değerlerimizin tanıtımlarının daha iyi yapılarak Kırşehir’e binlerce hatta on binlerce turistlerin gelmesini istiyorum.

Kırşehir Ankara ile Kayseri arasına sıkışmış kalmış, Kırşehir’den bir şey olmaz sözünü bir tarafa atarak kabuğumuzu kırmamızı istiyorum.

Ben hiçbir siyasi partiye mensup değilim. Ancak tüm partilerde çok sevdiğim, saygı duyduğum insanlar var. Bir insan terörist, bölücü ve vatan haini olmadığı sürece herkesle konuşurum.

Çünkü benim siyasetim Kırşehir’dir, Kırşehir’e hizmettir. Bu yolda makamı, mevkisi, görevi ne olursa olsun hizmet edenin yanında, etmeyenin karşısında olacağımı söyleyerek herkesin söylemlerine dikkat etmelerini istiyorum.

Benim bunları ve Kırşehir’in yararına olan hizmetleri istememden doğal ne olabilir ve birileri neden alınıyorlar, anlamıyorum.

Bilinmelidir ki “Haksızlığa uğramak dünyanın en büyük zehridir.”

*            *            *

Geçtiğimiz haftalarda Kırşehirli yazar Baki Yaşar Altınok’un hazırladığı Kırşehirli şair ve ozanları anlatan kitapları bastıran Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu’na teşekkür ediyor ve Sayın Başkanımızdan, önceki belediye başkanı Yaşar Bahçeci döneminde bastırılan ve çok büyük ilgi gören Walter Ruben’in “İç Anadolu’da Küçük Bir Eskiçağ Şehri Kırşehir” kitabını da tekrardan bastırmasının Kırşehir’in tarihi ve kültürü için çok faydalı olacağına inanıyorum.

*            *            *

Ayrıca Sayın Valimiz H. Mete Buhara’ya seslenerek önceki valilerimizden Sayın M. Lütfullah Bilgin zamanında valilik internet sitesine konulan tarihçi Erdoğan Aslıyüce’nin belgelendirdiği “ Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş kararının Kırşehir’de alındığına” dair bilgilerin valilik internet sitesinden ne zaman ve neden kaldırıldığını, kaldırılmasında bir sakınca olup olmadığını öğrenmek istiyorum.

Söz konusu bilgiler elimdedir. Sayın Valimize takdim edebilirim.