Bugün ki yazımı Kırşehir için önem arz eden konulardan dolayı biraz gecikmeli olarak yazdım.

Her yıl düzenli olarak yazarım Kırşehir’in ilçe yapılmasını. Amacım öncelikle Kırşehir’de yaşayanlar olmak üzere dünyanın neresinde olursa olsun yaşayan tüm Kırşehirlilerin unutmaması, öğrenmesi, çocuklarına, torunlarına ve gelecek nesillere anlatmaları için yazmam gerektiğini düşünüyorum.

Çünkü birilerinin keyfi aldığı kararın cezasını, çilesini dedelerimiz, babalarımız, annelerimiz çektiler. Ağabeylerimiz, ablalarımız ve kardeşlerimizle birlikte bizler de çekiyoruz. Bizim çocuklarımız ve torunlarımızda çekmeye devam edecekler. Kısaca kâinat var olduğu sürece Kırşehir’e vurulmuş bu ağır darbenin cezasını, çilesini Kırşehir’in insanları çekmeye devam edecektir.

Bu nedenle Türkiye tarihine sürülmüş kara bir leke olan Kırşehir’in ilçe yapılmasının unutulmaması için her yıl ısrarla, inatla ve sürekli yazıyorum. Allah ömür verdiği sürece tek başıma da olsam bunun mücadelesini vermeye ve yazmaya devam edeceğim.

Ne üzücüdür ki takvimler her sene 20 Temmuz’u gösterdiğinde içim yanar, beni bir burukluk alır, tarih kitaplarını yeniden inceler, okur, doğmadığım hayatta olmadığım günlere gider ve Kırşehir’ in ilçe yapılması gelir aklıma.

Ne yazık ki Kırşehir Adnan Menderes’in Başbakanlığında, Demokrat Parti zamanında keyfi alınan siyasi bir kararla 20 Temmuz 1954 tarih ve 6429 sayılı kanunla ilçe yapılmış, elindeki ilçeleri diğer illere verilmiştir.

Acaba neydi Kırşehir’i ilçe yaptıracak esas neden?

Bazılarının dediği gibi Başbakan Adnan Menderes Kırşehir’e geldiğinde Kırşehirlilerin kendilerine ilgi göstermemiş olmasından mı? Veya birilerinin dediği gibi arabasının arkasına teneke bağlandığı söylenen hurafelerden dolayı mı Kırşehir ilçe yapılmıştır?

Bu iki hurafe ve hayal ürünü olayların Kırşehir’in ilçe yapılmasıyla hiçbir ilgisi yoktur.

Bu hurafelere inananlar öncelikle şunları iyi bilmelidir. Hem Başbakanlığa ait korumaların, hem Kırşehir emniyetinin güvenliğini sağladığı Başbakanın arabasına kim ve kimler nasıl teneke bağlayacak, bu zamanı nereden bulacak, polisler buna nasıl göz yumacaklar? Bunları iyi idrak etmek gerekiyor.

Bir deli bir kuyuya taş atmış, milyonlarcası çıkaramıyor.

Metin Çobanoğlu’nun Kırşehir Belediye Başkanlığı dönemlerinde Kırşehir’e davet ettiği merhum Osman Bölükbaşı ile Grand Terme Otel’de yapmış olduğum sohbet sırasında Kırşehir’in ilçe yapılmasının halk arasında söylenen hurafelerin gerçek dışı olduğunu ve olayın kendi partisinin Kırşehir’den milletvekillerinin hepsinin kazanmış olmasından kaynaklanan siyasi bir karar olduğunu söylemiştir merhum Osman Bölükbaşı.

Öyleyse neydi Kırşehir’in ilçe yapılmasına sebep olan olaylar? Adnan Menderes’in dediği gibi coğrafi nedenler mi, yoksa Kırşehir’ in kendisine oy vermediğini içine sindiremediği için siyasi nedenler mi?

Tabi ki bu karar siyasiydi, bunu herkes biliyordu ama söylemeye cesaret edemiyorlardı. Ancak bu kararın alınmasında dönemin Başbakanı Adnan Menderes tek başına değildi, arkasında Cumhurbaşkanı Celal Bayar da vardı.

Kırşehir’in ilçe yapılmasıyla ilgili çok araştırma yaptım, çok kitap okudum ama beni en çok etkileyen ve defalarca okuduğum gazeteci yazar Altan Öymen’in kaleme aldığı 1950 yılından itibaren başlayan sert siyaseti ve Kırşehir’in ilçe yapılmasını anlatan “ÖFKELİ YILLAR” adlı kitabın daha gerçekçi olduğunu tespit ettim. O nedenle tüm Kırşehirlilerin bu kitabı okumalarını tavsiye ediyorum.

Kitapta Kırşehir’in ilçe yapılması kararının tamamen siyasi olduğu ve bunu Başbakan Adnan Menderes’in de TBMM’ deki konuşmasında itiraf ettiği açıkça yazmaktadır.

Kitapta yer alan iktidar ve muhalefet liderlerinin TBMM’de yaptıkları konuşmalarını aynen aktarıyorum.

“1954 Seçimlerinden hemen sonra Adnan Menderes’in Başbakanlığında kurulan hükümetin ilk icraatlarından birisi de ‘KIRŞEHİR KANUNU’ diye adlandırılan kanundu. O kanunla Kırşehir il olmaktan çıkarılıyor, ilçeleri komşu illere dağıtılıyordu. Kırşehir’in yerine ilçe olan Nevşehir il haline getiriliyordu. Kanunun gerekçesi olarak da bazı coğrafi, idari, iktisadi nedenler sıralanıyordu. Ama gerçek amacın ne olduğu belliydi. Kırşehir 1954 seçimlerinde iktidarın çok kızdığı Osman Bölükbaşı’nın partisine o zamanki adıyla CUMHURİYETÇİ MİLLET PARTİSİ’ne oy vermişti.

“CMP Türkiye genelinde Kırşehir dışında başka hiçbir yerde milletvekili çıkaramamıştı ama Kırşehir’deki 5 milletvekilinin tamamını kazanmıştı.

“Çıkarılmak istenen kanunla Kırşehir cezalandırılacaktı. Muhalefetteki partileri destekleyen öteki illerin halkına sizde ayağınızı denk alın olacaktı. Ama tabii bu, hiçbir şekilde açıklanmıyordu. Zaten buna gerekte yoktu. Anlayan anlayacağını anlıyordu.

Kanunun meclisteki görüşmeleri başlarken de sanılıyordu ki hükümet kürsüde, gerekçedeki coğrafi, idari, iktisadi nedenleri sıralamakla yetinecek. Muhalefette hükümetin amacının siyasi olduğunu iddia edecek ama hükümet bunu kabul etmeyecek. Böyle sanılıyordu. Başlangıçta da her şey sanıldığı gibiydi. Fakat birden bir şey oldu. Vilayet nasıl anormal olur? Osman Bölükbaşı’nın kürsüye çıkıp iktidara yönelttiği eleştirilerden sonra Başbakan Adnan Menderes konuşmasının bir bölümünde bir çeşit “VELEV Kİ” parantezi açarak şunları söyledi:

“(…) Demek istiyorlar ki bu iş siyasidir. Bu işin siyasi olmadığı hakkında dahiliye vekilimiz (İç İşleri Bakanımız) izahat vereceklerdir. Fakat bir an için kendisinin nokta-i nazırını (Görüşünü) hakikattir diye kabul edelim, diyelim ki bunun yapılmasında siyasi maksatta vardır. (…) Siyasi maksat mevcut olduğunun bir an için farz edelim. Bu vilayetin (ilin) içtimai ve siyasi bünye (yapı) itibarıyla anormallik göstermekte olduğunu inkar edemeyiz.

Evet, evet, evet biz açık konuşuruz. Türkiye’nin hiçbir tarafında, hiçbir vilayetinde yüzde üçten fazla rey almamış bir partiye mensup bir milletvekili arkadaşın Kırşehir’de takip ettiği ivicaclı (eğri büğrü) siyaset malumdur. (…) Eğer bir vilayetin halkı, milletvekilleri tarafından böylesine idlal edilmiş (etkilenmiş) olursa hakikati ifade etmenin bir siyasi tedbir zarureti (zorunluluğu) haline geldiğini de kabul etmek yerinde olur.”

Böylece Kırşehir’in iktidar tarafından “ANORMAL” sayılmasının nedeninin Osman Bölükbaşı ve arkadaşlarına oy vermesi olduğu Meclis tutanaklarına geçmiş oldu…

Yani karar siyasidir.

İşte Altan Öymen “Öfkeli Yıllar” isimli kitabında Kırşehir’in ilçe yapılarak ilçelerinin de diğer illere dağıtıldığını anlattığı Türk demokrasinin kara bir sayfasını oluşturan perde arkasında dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın olduğu bir Adnan Menderes garabeti olarak da bilinen olay: Kırşehir'in ilçe yapılması Türkiye'nin tarihine sürülmüş birkaç kara lekeden birisi olup,  Kırşehir 20 Temmuz 1954 tarihinde yediği bu ağır darbenin altından halen kalkamamıştır.

Bu karardan sonra Kırşehir’de yaşayanlardan bazıları çareyi Kırşehir’i terk etmekte, bazıları da kaderine küserek Kırşehir’de kalmakta bulmuşlar. Bulmuşlar ama kaldıklarına da pişman olmuşlar. Çünkü iktidara gelen tüm hükümetler Kırşehir’e üvey evlat muamelesi yapmaya devam etmişler, iş alanları yaratacak yatırımları yapmamışlar, demir yolunu getirmemişler, hava alanını yapmamışlar. Kırşehir küçük bir kasaba halinde kaderine tek edilmiş ve her geçen gün Kırşehirliler memleketini terk etmek zorunda kalmıştır.

Kırşehir yediği bu ağır darbenin altından kalkamamış olmasına rağmen bugün en azından Kırşehir’in ilçe yapıldığı gün olan 20 Temmuz’u her sene programlı bir şekilde Kırşehir için “Demokrasinin Utanç ve Kara Günü” olarak ilan edilmelidir.

Bunun için de Kırşehir’de her yıl 20 Temmuz’da siyasi partiler faaliyetlerini durdururlarsa, şehrimizdeki esnaflarımız iş yerlerini ve dükkanlarını açmazlarsa  Kırşehirliler olarak Cacabey Meydanında ki Atatürk Anıtının önünde  toplanıp, durumu protesto eden   toplantılar ve basın açıklaması yaparlarsa,  sosyal medyada paylaşırlar da konu sürekli olarak gündemde tutulmuş olur ve en azından hem duyarsız kalmış olmayız, hem gelecek nesillere unutturmamış oluruz.

Bunları yazıyorum ama olacağına inanıyor muyum? Hayır inanmıyorum. Çünkü dediklerimi yapmak için Kırşehir sevdalısı olmak gerekir, mangal gibi yürek olması gerekir, birilerinin kendi menfaatlerini değil, Kırşehir’i düşünmeleri gerekir.

Kısaca şahsım olarak  halkın iradesini içine sindiremeyip, Türk demokrasinin utanç ve kara bir sayfasını oluşturan  bu kararı alarak Kırşehir ve Kırşehir insanını cezalandıran dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a, Başbakanı Adnan Menderes’e, Meclis Başkanına, Bakanlara, Milletvekillerine ve kimlerin parmağı varsa hakkımı helal etmiyorum: Ahrette iki elimde yakalarında olacaktır.