Bugün özel bir konuk, özel bir konu yazmak istiyorum.
Konuğumuz Türkiye’nin yakından tanıdığı Dr. Feridun Kunak.
Geçtiğimiz Çarşamba günü Kanal 7 televizyonu program yönetmeni Nihat Değirmenci kardeşim telefonla arayarak “Ağabey, Perşembe ve Cuma günleri Dr. Feridun Kunak Hocamla birlikte çekimler yapmak için Kırşehir’e geleceğiz. Kırşehir’e geldiğimizde sizi arayacağız, oralarda mısınız” dedi. Ben de “Evet kardeşim Kırşehir’deyim, bekliyorum.” dedim.
Bu habere çok sevindim. Çünkü ömrünü bilime, tıp dünyasına, insanların şifa bulmasına harcayan büyük bir değer geliyordu. Mazlumların ve hastaların umudu, kimsesizlerin kimi, çaresizlerin, fakirlerin, yetimlerin, garibanların babası geliyordu.
Aynı zaman da benim çok sevdiğim “ağabey” diyerek hitap ettiğim ünü yedi cihana nam salmış Dr. Feridun Kunak geliyordu.
Tabi kendilerine yardımcı olabilmem için hemen hazırlıklara başladım, ilgili makamları, yetkili arkadaşlarımı aradım. Bazı alanlarda çekim yapılabilmesi için Vali Yardımcımız Sayın İsmail Çetinkaya’yı arayarak gerekli izinleri aldım.
Dr. Feridun Kunak ve ekip arkadaşları Perşembe günü Kırşehir’e geldiklerinde işe hasta ziyaretleriyle başladılar, sonrasında benimle buluştular. Kendilerini dinlendirmek ve bir şeyler ikram edebilmek için Siyah İnci Kafe’ye davet ettim. Burada çaylarımızı, kahvelerimizi, sularımızı içtik, hem sohbet ettik, hem de Dr. Feridun Kunak Hocam iyi ve kötü günde her zaman yanımda olan ve beş yıl önce ayağı kırılan Ayşe Göçen ablamı muayene etti.
Sonrasında hep birlikte Ahi Müzesi’ni gezdik, çekimler yaptık. Oradan Ahi Külliyesi içindeki esnafları gezdik, eski sinema afişlerinin, plakların, kasetlerin, müzik aletlerinin sergilendiği dükkâna girerek sahibinden bilgiler aldık. Antikacı dükkânına gittik. Antikacı dükkânı o kadar enteresandı ki, milattan önce ve milattan sonra neler kullanıldıysa hepsi vardı dersem abartmış olmam. Böyle bir antika dükkânı görmedim. Dr. Feridun Kunak Hocam titiz ve dikkatli incelemelerden sonra özellikle çok eskiden tıp alanında kullanan malzemeleri görünce hemen çekimleri yaptı, bilgiler verdi.
Diğer dükkanları da dolaştıktan sonra dinlenmek için çay molası verdik. Ahilikten, Kırşehir’den konuşurken kendisine “Hocam Kırşehir’de sadece Ahi Evran yok. Kırşehir’de Cacabey, Aşıkpaşa, Yunus Emre, Şeyh Edebali, Ahmedi Gülşehri, Süleyman Türkmani, Kayışeyhi, Melik Gazi, Aflak Baba, Kalender Baba, Muhterem Hatun, Fatma Hatun gibi tarihi ve kültürel değerlerimiz var. Siz önümüzdeki aylarda tekrar Kırşehir’e gelecek olursanız buralar hakkında çekim yapmanız, bilgi vermeniz Kırşehir’in tanıtımı için çok iyi olur. Zira Konya’nın sadece Mevlana’sı, Ankara’nın Hacı Bayram’ı var bu şehirler bunları çok iyi kullanıyorlar, adeta para basıyorlar. Ama biz Kırşehir olarak onlarca değerimiz var ama bir arpa boyu yol alamıyoruz” dedim.
Yanımda bulunan Kültür Müdür Yardımcısı Eyüp Temur da beni destekleyerek 23 Eylül de Ahilik haftası kutlamalarının başlayacağını, aynı zaman da Neşet Ertaş’ın ölüm yıldönümü nedeniyle anma etkinliklerin yapılacağını, bu günlerde gelmelerinin daha iyi olacağını söyledi.
Kendileri de olumlu baktı. Sohbetimiz devam ederken Kırşehir Vali Yardımcımız Sayın İsmail Çetinkaya da aramıza katıldı. Dr. Feridun Kunak Hocam ile tanıştıktan sonra, bir isteklerinin olup, olmadığını sordu. Ardından güzel ve keyifli sohbetimiz esnasında aynı daveti Sayın Valimiz de yaptı. Ben de “Sayın Valim Eylül ayında Ahilik Haftası için davet ettik ve sözünü aldık, artık o işin takibi ben de” deyince Sayın Valimiz memnun oldu, teşekkür etti.
Ahi Külliyesine gidince gazeteci-yazar Adnan Yılmaz ağabeyimizin Sahafına uğramadan olmazdı. Adnan Yılmaz ağabeyimizle sohbetin en güzelini ettik. Cuma günü yine bazı çekimler ve hasta ziyaretlerinden sonra gazetemiz “Kırşehir Çiğdem’e” geçtik. Gazetemiz hakkından bilgiler verdik.
Gazetemizi ziyaretlerinden sonra Ankara’ya dönmeleri için değerli Hocam Dr. Feridun Kunak ve çalışma arkadaşları KANAL 7 televizyonu program yapımcısı kardeşim Nihat Değirmenci ile kameraman kardeşim Recep Karabulak’ı yolcu ettim.
Burada özellikle şu konuyu belirtmek istiyorum. Tıp ve bilim dünyasında adı yedi cihana nam salmış, büyük bir değer olan Dr. Feridun Konak’ın gazetemiz “Kırşehir Çiğdem’i” ziyaret etmesi gazetemiz için gururdur, mutluluktur. Böylesine büyük değerlerin Anadolu’da gittikleri küçük şehirlerde mahalli gazeteleri ziyaret etmeleri mümkün değildir. Bu da “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi’nin büyüklüğünü gösteriyor. Dr. Feridun Kunak Hocamızın gazetemizi ziyareti gazetemizin değerine değer katmıştır.
Dr. Feridun Kunak hocamın Kırşehir’de gazetemizi ziyaretleri duyulunca Ahi Televizyonu yöneticileri “Dr. Feridun Kunak gibi büyük bir değeri, misafir etmekten gurur duyardık, keşke bize de getirseydin” dediler.
Aktarlardan, güzellik salonlarından, özel diş kliniklerinden ve hastası olanlardan tepkiler aldım, darılanlar da oldu. Hatta bir arkadaşıma “Sizin işleriniz var, getirseydim işleriniz aksardı“ dediğimde, “Allah aşkına kardeşim o nasıl söz. Dr. Feridun Kunak gibi bir insan benim dükkanıma gelecek ben iş düşüneceğim öyle mi? Gelseydi bırakın işi ben akan suları durdurur, en güzel şekilde misafir eder, hemen fotoğraf çektirir, her yerde, her medyada Dr. Feridun Kunak’ın iş yerimize geldiğini duyurur, fotoğrafları duvara asar ve yedi düvele reklamını yapardım.” dedi.
Gerçekten de Kırşehir’de kaldığı iki günde Dr. Feridun Kunak ağabeyime olağanüstü bir ilgi vardı. İki günlük Kırşehir ziyaretlerinde Maşallah Dr. Feridun Kunak Hocamı enerjisinden, dinamikliğinden hiçbir şey kaybetmemiş olarak gördüm, Allah nazardan korusun kendisindeki sabra, mütevaziliğe, dinamikliğe, çalışkanlığa hayran kaldım. Bitmeyen bir enerjisi var. Kim fotoğraf çektirmek istediyse kırmadı, hastaları sabırla dinledi. Kimseyi terslemedi, azarlamadı, geri çevirmedi, yüzünü ekşitmedi.
Eeee! Herhalde ünü yedi cihana nam salmış Dr. Feridun Kunak olmak kolay olmasa gerek.
Zor süreçlerden geçtiğim bu günlerde Dr. Feridun Kunak Hocam ve çalışma arkadaşlarının Kırşehir programı bana ilaç gibi geldi. Bundan dolayı kendilerine teşekkür ediyor, Eylül ayının 23’ünde Kırşehir’e beklediğimizi hatırlatmak istiyorum.
Ayrıca Dr. Feridun Kunak ve çalışma arkadaşlarının Kırşehir’de çekim yapmalarında, ziyaretlerde bulunmalarında her türlü kolaylığı sağlayan Vali Yardımcılarımız İsmail Çetinkaya ve Alper Balcı’ya teşekkür ediyorum. Ahi Külliyesi’nde çekimlerdeki anlatımlarından dolayı Kültür Müdür Yardımcısı Eyüp Temur’a teşekkür ediyorum.
Dr. Feridun Kunak ve ekip arkadaşlarını işletmelerinde misafir eden Siyah İnci Kafe’nin sahipleri Fatma Kesim’e, Münevver Kılıç ile Ayşe Nazlı Kılıç’a ertesi gün hesap ödemeye gittiğim de “Ne hesabı Hocam, Kırşehir’de çok sayıda kafe varken Dr. Feridun Kunak gibi değerli bir insan bizim kafemize geldi, dinlendi, sohbet etti, hasta baktı. Dr. Feridun Kunak sadece sizin değil, tüm Kırşehir’in misafiri, bizim misafirimiz. Bizim esnaflık anlayışımızda misafire ikram edilen içeceklerin parası alınmaz. Dr. Feridun Kunak sayesinde kafemizin adı daha iyi duyulmuş, tanınmış ve müşteri sayımız artmış olacak bizim için bu yeterlidir” diyerek Anadolu insanının misafirperverliğini ve Ahi Evran’ın kapını, gönlünü, sofranı açık tut sözleriyle hareket ederek Ahi esnafının güzel bir örneğini sergilemişlerdir.
Kafeyi işleten kızlarımızdan birisi resim öğretmenliği, diğeri hemşirelik bölümü mezunu olunca aradaki bilgi, görgü, kültür ve ciddiyet farkı ortaya çıkıyor. Bende böylesine anlamlı, manalı ve düşünceli davranış ve sözlerinden dolayı Siyah İnci Kafe’nin sahipleri Fatma Kesim’e, Münevver Kılıç ile Ayşe Nazlı Kılıç’a teşekkür ediyorum.
Bu bölümde Dr. Feridun Kunak Hocamızın bir isteğini yazmak istiyorum. Hepimizin bildiği gibi teknoloji devrindeyiz, bir de buna yapay zekâ eklendi. Ülkemizdeki sahtekârlar, dolandırıcılar teknoloji ve yapay zekâyı kullanarak Dr. Feridun Kunak Hocamız söylüyormuş gibi konuşturarak reklam yapıp, sahte kremleri, ilaçları ve benzeri şeyleri satıyorlarmış. Dr. Feridun Kunak Hocam vatandaşların dolandırıcıların tuzaklarına düşmemelerini ve bunlara itibar etmemelerini söyleyerek böyle durumlarda kendilerine ulaşmalarını söyledi.
Son olarak Dr. Feridun Kunak Hocama şunları söylemek istiyorum.
Değerli Hocam yazımda “Hocam” diye hitap ettim ama normalde ben size “ağabeyim” diye hitap eder, siz de bana “kardeşim” dersiniz. Sizin kardeşiniz olmak benim için şereftir. Ama bilmelisiniz ki benim çok büyük özürlerim var. Değerli Ağabeyciğim, normalde gösterişli, şatafatlı, güzel konuşamam. İki kelimeyi bir araya getirerek yazamam. Yapmacık olmayı, rol yapmayı, yalakalığı hiç beceremem, modalı, markalı giyinemem. İçimden geldiği gibi konuşur, öyle de yazarım. Bunlar benim özürlerimdir. Bu nedenle Kırşehir ziyaretlerinizde istemeden de olsa sizlere karşı bir hatam olmuşsa sizlerden özür diler, affınıza sığınırım.