Bu başlık altındaki yazılarımın ilkini Eylül 2011’de, İkincisini de Ağustos 2012’de yazmıştık. Yaşadığımız olaylar nedeniyle üçüncüsünü de yazma gereğini duyduk!

15.12.2012 günlü gazetelerden okuyoruz; “Zonguldak’ta şehit yakınlarının halkla buluştuğu gecede konuşan şehir annesi Ayşe Aydın, benim oğlum, PKK’lılar tarafından pusuya düşürülüp şehit edilen 13 askerden biri olan Noyan Aydın’ın Kürt arkadaşlarının tümü yanındaydı. Bu toprak, bu bayrak, bu vatan Türk-Kürt ayrımı olmadan alındı. Kurtarıldı. Çanakkale Savaşı’nda hep birlikteydik. Neden bu nefret? Neden bu kin? Neden gidip dağda teröristi kucaklıyorlar? Kimin oyunuyla oraya geldiler. Ben, var olaydı da bir Noyan’ımı daha oraya gönderseydim.”

Evet Noyan Aydın’ın annesi, tam bir tarih şuuruyla konuşmuştur. Ortak tarih yazmış, yaratmış toplumlar asla bölünemezler. Bölünen toplumların ortak tarihi yoktur. Tarih bilinci, milletleri, toplumları kaynaştırır, tek vücut haline getirir. Çünkü varoluş nedenleri yarattıkları ortak tarihleridir. Türk-Kürt-Laz-Çerkez-Gürcü on bin yılın tarihini birlikte yazmışlardır. Destanları, menkıbeleri, masalları, öyküleri, romanları, şiirleri, dönüşüm ve gelişimleri ortaktır. Hunlar’da, Göktürk’lerde, Oğuzlar’da, Selçuklu’da, Osmanlı’da ortaktır. Kaynaşmıştır. Ölüm-kalım savaşıyla bağımsız, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyet’ini kuran ruh, ortak tarih şuurudur. Türküleri ortaktır, şarkıları, oyunları, dansları, ağıtları ortaktır. Düşmanları da birdir. Kafkasya’da, Sarıkamış’ta, 93 Harbi (1877-1878)’nde, Çanakkkale’de, Dumlupınar’da, Sakarya’da, Kocatepe’de, Güneydoğu’da, Kuzeydoğu’da, Güney’de Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Gürcü’yü öldüren, yok eden, kıran, kırmayan hep aynı ortak düşmanlardı. Yani düşmanımız da aynıdır.

O halde bu özerklik, federasyon palavraları neden?

Batı Emperyalizminin yerli uşakları, işbirlikçileri boşuna uğraşıyorlar. Boşuna kan döküyorlar. Bu ülke bölünmez, bölünemez. Nüfus dağılımı, ekonomi, kültür, siyaset, coğrafya, tarih bilinci buna müsait değildir.

Türkiye’de Kürt kökenli yurttaşların da Türklerin de siyasal seçme-seçilme hakkı vardır. Kürt kökenliler de belediye başkanı, muhtar, il genel meclis üyesi, milletvekili seçilmiyor mu? Milletvekili, bakan, başbakan, Cumhurbaşkanı seçilmiyor mu?

Kürt kökenlilerin de aile hukuku, miras hukuku, gayrimenkul edinme hukukları yok mudur? Taşınmaz talepleri tapuya tescil edilmiyor mu? Ceza hukukunda Kürt kökenli yurttaşlar için özel ağırlaştırılmış hükümler var mıdır? Vergi kanunları yalnız Kürt kökenli yurttaşlara mı uygulanıyor? Vergi af ve bağışıklıklarından Kürt kökenliler yararlanmıyor mu? Teşvikler, yalnız Türk kökenlilere mi veriliyor? Kürt kökenli yurttaşlar şirket kuramıyor, ticaret yapamıyor mu, iş adamı olamıyor mu? Kürt kökenli yurttaşlar kamu hizmetlerinden yararlanamıyor mu? Kamu hizmetleri için daha ağır bedeller mi ödüyorlar? Hangi yasada Türk-Kürt ayrımı vardır? Kamuya alımda Kürt kökenli olmak tali etken bile değildir. Burada partizanlık, cemaat, hemşerilik, çıkar birliği etkendir.” (Öztin Akgüç, Cumhuriyet)

Düşmanımız da ortak, felaketimiz de, iftiramız da ortak, yenilgimiz de! O halde be hey dürzü bu ayrımcılık neden?

Hukuk, yargı bir milleti ayakta tutan temel dayanaklardan biridir. Atatürk’ün sözüyle, “yargı gücü bağımsız olmayan toplumların millet olarak yaşamaları mümkün değildir!” “Anadilde savunma”yı yargıya soktunuz mu? Milleti parçalamada, vatanı bölmede eper mesafe almış olursunuz.

Türk-Kürt arasında yaşam tarzı itibariyle de bir ayrım yoktur.

Kürt de ticaret yapar, Türk de, fırsatını bulursa ikisi de hırsızlık yapar, dolandırıcılık yapar, milleti soyar soğana çevirir!

Türk de gezi yapar, Kürt de, Türk de askere gider Kürt de, Kürt de askerden kaçar, Türk de, Kürt de yağ-peynir tüccarı olur, Türk de, Kürt de kurban keser, Türk de, Kürt de hacca gider, Türk de, Kürt de camiiye gider, Türk de, Kürt de Allah’a inanır, Türk de, Kürt de düğün yapar, evlenir, Türk de, Kürt de yurtdışında işçi olur, Türk de, Türk de icabında casusluk yapar, Kürt de,  pek işlerine gelmese de Kürt de zekat verir, Türk de, Kürt de vergi verir, vergi kaçırır, Türk de, Kürt de zina yapar, Türk de,  Kürt de kerhaneye gider, Türk de, Kürt de kız kaçırır (dana çok), Türk de, Kürt de konut, apartman sahibi olur, Türk de, Türk de üniversite sınavına girer, Kürt de, Kürt de memur-öğretmen-kamu görevlisi olur, Türk de, Kürt den de faizci-tefeci çıkar, Türk den de, Kürt de arsa spekülatörü olur, Türk de, Türk de rüya görür, Kürt te, Kürt de âşık olur, Türk de, Kürt te zamparalık yapar, Türk de, Kürt te oy verir, Türk de, Kürt te oy verirken birkaç kilo pirinç, birkaç torba kömür, birkaç kilo yağ, peynir, zeytin, bulgur, para vs alır (!), Türk de! Türk de türkü, şarkı söyler, Kürt de, Kürt de çoban olur, Türk de, Kürt de imam olur, Türk de, Kürt de feylesof olur Türk de... Ve ila...

Bu bölücülük, özerklik, federasyon edebiyatı nedir? Behey ahmak!

Atatürk'ün şu sözünü iyi belleyin, Misak-ı Milli'yi parçalama sevdasından vazgeçin, bu toprak kanla yoğrulmuş tarih şuuruna sahiptir. Türk-Kürt asla bölünmez!

“Efendiler!

Eğer bu millet, bu memleket, parçalanacak olursa genel şerefsizliğin enkazı altında şunun bunun şahsi şerefi de parça parça olur. Biz o genel şerefi kurtarabilmek için harekete geçen millete ruhumuzla katıldık. Katılmamıza mani olabilecek şahsi rütbeleri, mevkileri de genel şerefi kurtarmaya yönelik bir gaye uğrunda feda ettik…

Bunu anlamayıp ta milleti hala kendi kafalarının keyfine göre idare etmeye kalkışan kuvvetler, artık birer beladır. Bela çekmeye de artık bu milletin tahammülü kalmamıştır.” (M. Kemal Atatürk)

“Bölünme, özerklik, federasyon” sonucu, ortada kan, gözyaşı, elem, ıstırap, felaket olacaktır! Yoksulluk, açlık, sefalet, hastalık, kırım-yıkım olacaktır. Zenginlik, yerine açlık hâkim olacaktır. Güvenlik yerine, güvensizlik, sağlık yerine hastalık, eğitim yerine cehalet, iş yerine işsizlik, tarım-hayvancılık...

Yerine bomboş araziler; zulüm ve felaket hâkim olacaktır! Terör yandaşlarına, yalakalarına ithaf olunur!.. Teröre destek olan partiye, yöneticilerine ithaf olunur! Çocuklarınızın, torunlarınızın felaketine çalışmayın!...

Fikir ve devlet adamlarımızdan Agah Oktay Güner, bu konuda şunları kaydeder:

Mensubiyet şuuru esastır

Konuyu hukuk devleti açısından ele alırsak aşağıdaki çarpıcı tespitlere ulaşırız:

Bu vatanda yaşayan Kürt kökenliler aynen Türkler, Arnavutlar, Çerkezler ve Boşnaklar gibi T.C. vatandaşıdır. Azınlık değildir. İnsanlarımız bir imparatorluk bakiyesi olarak farklı etnik kökenlerden gelmiştir. Ancak devletin kurucusu Atatürk, “Ne mutlu Türk'üm diyene” diyerek mensubiyet şuurunu esas almıştır. Ne mutlu Türk olana demediği için devletin kökeninde ırkçılık, ayrımcılık yer bulamamıştır. Ayrıca, Lozan Anlaşması'nda Kürtler azınlık statüsünde değildir. Türkiye'yi parçalamak isteyen emperyalizm, Kürt kökenli yurttaşlarımıza azınlık statüsü yüklemek istemektedir. Azınlık statüsünün ileri aşaması özerklik talebine kadar uzanabilir. (Yeniçağ, 04.03.2015)

Yazarın Edebiyat Penceresi adlı eserinden.