Hareketli, heyecanlı ve yüksek tansiyonlu günler yaşadık. Suriyeli mültecilerin Suriye’ye geri göndermek için Esad ile görüşme yapmak istenilmesinin ardından Kayseri’de yaşanan olayının arkasına sığınılarak çatışmalar patlak verdi. Ülkenin bazı şehirlerine sıçradı. Hatta Suriye’de Türklere ve Türk bayrağına misilleme yapıldı. Olayı algı, iç karışıklık haline getirmeye çalışanların ise MOSSAD ajanları elince gerçekleştirildiği belirtildi.

 Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük sorunu hiç şüphesiz Suriyeli Mülteciler ile birlikte ülkeye denetimsizce alınan yabancılar sorunudur. Suriyeliler uzun zamandan beri adlarına yapılan ayrıcalıklı anlaşmalarıyla birlikte aramızda yaşamaktadırlar. Nüfusları içimizde Yunanistan ülkesine denk gelmektedir ve nüfusları giderek artmaktadır. Kırşehir’deki özel hastanede görev yapan personel yerli vatandaştan daha çok Suriyeli vatandaşın doğum bölümünü doldurduğunu belirtmektedirler.

 Aynı zamanda bu durum iktidarın da en büyük çıkmazıdır. İktidar bu politikasıyla siyaset gömleğinin ilk düğmesini yanlış iliklemiştir. İktidar için de oy potansiyeli dışında fayda sağlamamaktadır. Yerli vatandaşlarıyla arasını açmıştır.

Yerli halkın büyük çoğunluğu Suriyeli vatandaşların ülkesine dönmesini istemektedir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti zaten kalabalık bir ülkedir. Plansızca yapılan yerleştirme politikaları neticesinde ekonomik, sağlık, eğitim, barınma, iş bulma… gibi konularda sıkıntı yaşamaktadır. Gelecek zamanlarda demografik yapının değişmesi noktası adına gelecek kuşakları için endişe duymaktadır. İç karışıklık olaylarıyla karşı karşıya olduğunun farkındadır ve bu farkındalığa sabırla ve vicdanla yaklaşmaktadır. Hiçbir zaman kadar ırkçılık, hor görme, çatışma, kavga vs. yapmamıştır. Kesinlikle dünyanın en vicdanlı yerel halkının en büyük çoğunluğu Anadolu topraklarındadır. Her zaman ekmeğe saygı duymuş, alnına koymuş ekmeğini bölüşmüştür. Zira ülkemize gelen turistlerin hakkımızda söyleyecekleri ilk şey misafirperverliğimiz ve paylaşımcı olmamızdır. Bu halkın bu konuda istediği tek şey Suriyeli halka zarar gelmeden minnet duygusu içinde Suriye halkının Suriye’ye dönmeleridir.

 Peki ya gerçekler? Esad ülkemizdeki Suriyelileri geri ister mi? Hayır. Çünkü zaten yerlerinden edilen ve ülkemizde yaşayan Suriyeliler büyük çoğunluğu oluşturan sünni halktır. Eğer dönerlerse Esad için gittikleri yeri azınlığa düşüreceklerdir. Ülkemize alışan, dünyanın en güzel ülkelerinden biri olan, laik Türkiye’den gitmek isteyecekler midir? Hayır. Vatandaşlık verildi. Önümüzdeki seçimlerde muhtar ve milletvekilleri çıkaracaklar. Verilen hak kanunen geri alınır mı? Karışık. İsrail’in çıkarları için geçerli olmayan insan hakları Avrupa için iktidarın çıkarmak isteyeceği yasalar karşısında müthiş kınamalar ve yaptırımlarla karşılanır mı? Kesinlikle evet. Aslında en başından yapılacak en iyi şey Irak Savaşı’ndaki duruşun aynısının olmasıydı.

 Bugün Avrupalı devletlerin en çok çekindiği ülke Rusya’dır. Şii’lerin liderliğini yapan ve yön vereni de İran’dır. Türkiye Rusya ile Avrupalı devletlerin arabulucusudur. Bu durumu kullanmalıdır. Rusya ve İran ile bu sorunu halletmek için harekete geçmelidir. Rusya’yı bu konu için yanına çekmelidir. Rusya isterse Esad halkını ülkesine geri alacaktır. Nato ve arabulucu gücümüzle Avrupa yaptırım ve kınamalarla çıkarılan yasalara, iç işlerimize karışmakta tereddüt yaşayacaktır.

Gündemdeki bir diğer konu da Avrupa şampiyonasının Avusturya – Türkiye karşılaşmasında oyuncumuz attığı iki gol ile ülkemizi çeyrek finale taşıyan Merih Demiral’ın maç sonunda yaptığı bozkurt işareti Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser: “Türk aşırı sağcıların sembolünün stadyumlarımızda yeri yok.” Diyerek Merih Demiral’i UEFA’ya şikayet etti. Demiral’in hakkında soruşturma başlatıldı.

 Faşistliğin ana vatanı Avrupa’dır. İlkeleri ve öğretileri” La dotrina del fascismo” adı altında Giovanni Gentile tarafından oluşturulmuştur. İlk faşist Mussolini’dir. Almanya’nın Hitleri, Franko’nun Falanjizmi…

Faşistlik vicdansızlıktır. Asıl olayı soykırımdır. Şu an gözlerimizin önünde İsrail eliyle Filistin’de yapılmaktır ve keşke bu işarete gösterilen dikkat İsrail’e gösterilseydi. İsrail baskı ve kınama görseydi. Ulusal şarkı yarışmasında beşincilik şovu yapmasaydı mesela o zaman tam ve yerinde bir tavır olurdu öyle değil mi?

 Gelelim faşistlikle yaftalanan bozkurt işaretine. Türkoloji diploması olan biri olarak rahatça söyleyebilirim ki bu işaret bozkurttur. Orta Asya Türk geleneğinde, mitolojisinde ve kültüründe yer alır. Bütün Türk devletlerinde bozkurt önemli bir yere sahiptir. Savaş ve hayat gücünün simgesidir. Bilge ve yol göstericidir. Ata ve anadır. Yeniden çoğalmayı, yeniden oluşmayı simgelemektedir. Türklerdeki destan geleneğinin motifleri arasında en önde gelenlerindendir. Hakanlık sembolü ve alametidir.

 Tüm dünya tarihi 1071 Malazgirt ile Orta Asya Türkleri’nin Anadolu’ya gelmesinde hem fikir ise Anadolu coğrafyası bu gün Türkiye Cumhuriyeti ise Türkiye maçında bu işaretin çoşku halinde yapılması gayet doğaldır. Aynı zamanda kurallar gereği dini ve siyasi semboller de yasaktır. Aslında yapılan haç çizmeler, tekbir... yasakları çiğner. Bazıları radara takılır.

 Kısacası baklavası, kebabı, halayı, horonu, bozkurtu, şahmeranı… bu ülkeye aittir ve bu ülkenin kültürel değerleridir. Kültürel değerler uzun ömürlüdür. Partilerden çok önce var olmuşlardır. Yanılgı ise yerli değerleri partilerle sınırlandırmaktır. Partilerin hikayesi siyasi tarih içindedir. Kültürel değerler ise yaşayışta, müzikte, efsanede, destanda, mitolojide, müzikte, sanatta yani sonsuzluğun araçlarında yaşamını sürdürür.

Değerli milli takımımıza başarılar diliyor, kupayı ülkelerine getireceklerine yürekten inanıyorum. Önemli olanın kupa olmadığını biliyorum. Bizlere yaşattıkları unutulmaz mutluluklar için teşekkür ediyorum. Her birinin yolları ve bahtları açık olsun.