Altı tane kör adam filin nasıl bir varlık olduğunu merak ederler ve bir gün fili tanımak için hayvanat bahçesine giderler.
Öykü şöyledir:
İlki file yaklaşıp ve dokunma fırsatı bulamadan karnına çarpıp “Tanrım bu fil, duvardan başka bir şey değil” der.
İkinci dişine dokunup ve kararını verir, “Bu şey oldukça düzgün, sivri ve yuvarlakça. Fil denilen şey, mızraktır aslında”.
Üçüncü hayvana sokulup kıvrımlı hortumunu tutunca zekice atılır, “Anladım, fil olsa olsa bir yılandır”.
Dördüncü, filin dizine sürünce elini, “Ağaçtır” deyip, sabitleştirir fikrini.
Beşinci, kulağına erişip şöyle söylenir: “En kör adam bile ne olduğunu bilir, fil yelpazedir”.
Altıncı, filin çevresinde taranırken tesadüfen kuyruğuna dolanıp, “Anladım bu fil düpedüz bir halattır”, sonucuna varır…
Elindekinin mutlak doğru/hakikat olduğu iddasında bulunanların dramatik ve patolojik durumunu oldukça net ifade ediyor.
Genele Sirayet Eden Hastalık...
Sebep- Sonuç ilişkisini kuramayan ve neticesinin ne olduğu-doğuracağını idrak edemez durumdaki insanlar, gösterilen kadarıyla algılar ve anlar.
Bu sebeple aldığı kararlar, doğru sandığı şeylerin kendine ve başkalarına açacağı yarar ve zararı doğru tesbit edemezler.
Tarafgir-zihniyetinden emin ve ısrarcı tavır-tutumları yüzünden bulundukları toplumu boğup, tökezlettiklerini göremez ve kabul etmezler..
Yeri gelmişken Kevin Robins'un özlü sözü ile konuyu bağlayayım.
"Artık böylesi bir sanal dünyada gözlerimize güvenemeyiz; onları aldatmanın yolunu buldular. Kalbimizi kılavuz edinmeliyiz."