Hayatınızın gerçek anlamını ve amacını bulmak için ne yapmanız gerektiğine inanıyorsunuz?

Bazen bunun da kapitalizmin bir oyunu yönlendirmesi olduğunu düşünüyorum. Bunu empoze ederek insanları arayışa, depresyona yönlendiriyorlar. Hele de dün Perfect Days filmini izledikten sonra. Amaç ve anlam arayışı önemli olmak arzusu ile birleşince pek sonuç vermiyor.

Saime Aycibin Harman Anlam arayışı, insanın evrimsel gelişiminin bir ürünü olan varoluşsal derinliğinin temel özelliklerinden biridir. Anlam, içeriden veya dışarıdan inşa edilebilir. Kapitalizm, bireyin içsel gelişimi yerine dışsal uyarıcılara dayanarak, tüketim yoluyla sistemi besleyecek şekilde "anlam" oluşturmasını teşvik eder. İçsel derinlik, kişinin kendi duygularını, düşüncelerini, değerlerini ve motivasyonlarını anlama, keşfetme ve anlamlandırma sürecidir. Bu arayışın sonunda sosyal bilinci er ya da geç uyanır. Birey obje olmaktan çıkar ve yaşamının öznesi haline gelir. Özne, ne yaşadığının farkındadır ve yaşamı yönlendirebilir. Dolayısıyla sistemin oyuncağı olan bilinçsiz bir tüketiciden çok daha az depresyon riski altındadır.

Yeni bir Alışkanlık Nasıl Kazanılır?

Yeni bir dili konuşmayı, bir müzik aleti çalmayı ya da alışılmadık hareketleri yapmayı öğrenirken çok büyük zorluk hissedilir. Çünkü her hissin geçmesi gereken kanallar henüz oturmamıştır. Ama sık tekrarlamalar bir yolak oluşturduğunda  bu zorluk ortadan kalkar ve eylemler zihin başka bir şeyle meşgulken bile gerçekleştirilebilecek kadar otomatikleşir. Tekrarlama bir değişim biçimidir.

Otomatikleşme, bir davranışı her adımı düşünmeden gerçekleştirme becerisidir ve bilinçsiz zihin devreye girdiğinde oluşur. Birkaç tekrardan sonra kolaylaşırlar ama hala bilinçli dikkate ihtiyaç vardır.

Yeterli pratikle alışkanlık bilinçli olmaktan çıkıp otomatikleşir.

Bu eşiğin –alışkanlık çizgisi- ötesinde alışkanlık neredeyse düşünmeden gerçekleştirilebilir. Yeni bir alışkanlık oluşmuştur. Alışkanlıklar zamanla değil sık tekrarlarla oluşur. Yani bir alışkanlığı otomatikleştirmek için kaç tekrar gerekir.

Yirmi bir gün, otuz gün ya da üç yüz gün geçmiş olması bir şeyi değiştirmez. Önemli olan, o davranışı hangi sıklıkla tekrarladığımızdır. Bir şeyi otuz günde iki kez de yapabilirsiniz, iki yüz kez de.

Farkı yaratan sıklıktır!

Mevcut alışkanlıklarınız binlerce değilse bile yüzlerce tekrar sonucu içselleştirilmiştir. Yeni alışkanlıklarda aynı sıklık düzeyeni gerektirir. Alışkanlığın zihninizde sağlam bir yer edinmesi ve sizin alışkanlık çizgisini geçmeniz için yeterli sayıda başarılı girişimi peş peşe dizmeniz gerekir.

Pratikte, bir alışkanlığın otomatikleşmesinin ne kadar sürdüğünün gerçekten bir önemi yoktur. Önemli olan sizin ilerleme kaydetmek için gerekli eylemleri gerçekleştirmenizdir.

Referans: “Atomik Alışkanlıklar” kitabından  – James Clear