Teknolojinin gelişmesi ve toplumda ihtiyaçların öncelik sıralarının değişmesi kentleri-mizde refahın artmasına yol açmıştır ancak bunun yanında birtakım sorunları da getirmiştir. Büyük kentlerimizde halka öncelikli olarak karşılaştıkları sorunların neler olduğu soruldu-ğunda bu sorunların en başına % 29.5 ile trafik ve ulaşım gelmektedir. Bunu su sorunu, şehrin genel temizliği, hava kirliliği, plansız yapılaşma nedeniyle yolların yetersizliği, çöp sorunu gibi sorunlar takip etmektedir. Bunlara ilave olarak son zamanlarda gündemde olan hayat pahalılığı, işsizlik, asayiş ve can güvenliği gibi sorunlar gelmektedir.

Bunlardan hayat pahalılığı, işsizlik sadece büyük şehirlerde değil, Kırşehir’de de önemli bir sorun haline gelmiştir. Allah’a şükür ki, kentimiz asayiş ve kişilerin can güvenliği bakımından yurdumuzun birçok yöresine göre son derece güvenli bir yerdir. Havası da son derece temizdir. Zira ilimizde sanayinin yoğun olmaması nedeniyle hava kalitesi Türkiye orta-lamasının üzerindedir. Şimdilik suyumuz da kalitesi ve yeterli alt yapısıyla ihtiyaçlarımızı kar-şılayacak düzeydedir. Ancak çevredeki maden aramaları faaliyete geçtiğinde durum aleyhimize döner endişesindeyim.

Trafik bakımından ise karne notumuz son derce kötü. Şehir trafiğinin halkımızın iste-diği düzeyde olduğu söylenemez. Son zamanlarda kent içi trafiği düzenlemek konusunda Be-lediyemizin ve valiliğimizin önemli çalışmaları olduğu inkâr edilemez. Ancak bu durum tam anlamıyla başarı sağlayamamaktadır. Zira araç sürücüleri kadar yayalara da önemli sorumlu-luklar düşmektedir.

Kent trafiğinde gözlemlediğim sorunların başlıcaları şunlar:

1. Şehrin sokak ve caddelerinin araç yükünü kaldıracak genişlikte olmaması,

2. Cadde ve sokaklarda çift sıra araç park edilmesi,

3. Kentimizde artan araç sayısına oranla park yerlerinin yetersiz kalması,

4. Sürücülerin kurallara uymakta duyarsız davranması,

5. Esnafın araçlarını dükkânlarının önlüne çekip, akşama kadar park yerlerini işgal et-meleri, alışveriş yapmak isteyenlerin park edecek yer bulamadıkları için başka yer aramaları,

6. Yayaların, yaya geçitleri dışında da rastgele yerlerden karşıya geçmeleri,

7. Yaya kaldırımlarının bisiklet ve motosiklet trafiğine açık olması,

8. Birtakım esnafın mallarını teşhir etmek için kaldırımları aşırı işgal etmeleri,

9. Yayaların kaldırımın sağından değil de rastgele gitmeleri karşılıklı sıkışmalara ne-den olmaktadır.

10. Otobüs güzergâhlarının yetersiz olması.

İşte bu ve daha başka nedenler sorunu daha büyük boyutlara vardırmıştır. Sorunlar bu-nula da bitmiyor:

Son zamanlarda gözlemlediğim kadarıyla Türk toplumunun yüzyıllardan beri gelene-ğinde yer alan yaşlılara, kadınlara olan saygı git gide azalmaktadır. Toplu taşıma araçlarında yaşlılara, hamile veya çocuklu bayanlara, engellilere yer verme adetine de rastlamadım. Nerede kaldı benim nazik gençliğim? Kulaklık takıp cep telefonundan dışarıyı seyrederek müzik din-leyen genç, bastonuna dayanarak ayakta durmaya çalışan bir yaşlıya lütfedip yer vermek zah-metine katlanmıyor. Yaşlı ve orta yaşlılar da onlardan aşağı kalır değil. Otobüse binmek için neredeyse birbirlerini çiğniyorlar. Herkes bilir ki medeni şehirlerde otobüse binecek olanlar sıra olurlar ve bu sıraya göre ön kapıdan binerler. Kapı önünde durmayıp arkaya doğru ilerler ki sonradan binenler yer bulabilsin. Bir hanım koltuğa oturmuş, yanına da 5-6 yaşlarında be-besini oturtmuş, yanında ayakta bekleyen yaşlı erkek veya kadın umurunda değil. Geçenlerde otobüse binerken yığılma karşısında “Beyler, hanımlara öncelik verin, lütfen” dediğimde, utan-mazın bir “Neden verecekmişim, ben de para veriyorum.” demez mi? efendilik, centilmenlik, saygı ve nezaketten habersiz bir toplum yetişiyor, farkında mısınız?

Daha bitmedi: Cadde ve sokaklara yediği maddelerin ambalajlarını veya sigara izma-ritlerini atan, tüküren yayalar var. Bangır bangır müzik çalarak geçen araçlar, motosikletlerin egzoz patırtıları da ayrı bir sorun. Yerli yersiz korna çalmalar da cabası.

Kurallara aykırı davranışta bulunanları uyarmaya kalktığımızda küfür veya hakarete maruz kalmak, hatta size saldırmaları işten bile değil.

Bütün bunların temelinde kişiye ailede verilen terbiyenin yetersiz oluşu ve kültürsüzlük gelmektedir. Okulların öğretime ağırlık verip eğitimi ikinci planda tutmaları da ayrı bir etmen-dir. Televizyon ve sosyal medyanın kişiyi bireyselleştirmesi ve bencil yapması da başka bir neden olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir düşünür “Bir kentin kültür düzeyi sokaklarındaki insanların davranışlarıyla ölçü-lür.” demektedir. Yukarıda saydığımız olumsuz durumlar bir kültür kenti olarak öğündüğümüz Kırşehir’imize yakışmamaktadır.

Lütfen bir Ahi Şehri olan Kırşehir’e layık kişiler olduğumuzu gösterelim; davranışları-mıza dikkat edelim. Saygı görmek istiyorsak, saygı göstermeyi bilelim. Birtakım haklar isti-yorsak, karşılığında sorumluluklarımızın olduğunu da unutmayalım.

Daha huzurlu ve düzenli bir Kırşehir’de yaşamanız dileğiyle…