18 Mart 2025 Çanakkale Deniz Zaferimizin 110. Yıl dönümünü  Çanakkale  Deniz Savaşı  Türk’ün  zaferi ile sonuçlandı. Ülkemizi işgale gelen başta İngiliz, Fransız kuvvetleri olmak üzere yedi düvelden gelen düşman kuvvetleri  arkada, 252 bin ölü bırakarak ülkelerine kaçtı Biz bu savaşta nefsi müdafa yaparak  maalesef 250 bin şehit verdik. Bugünkü yazıma önceki hafta yayınlayacağımı belirttiğim ‘Türk Yurdu’  dergisinde yayınlanan Serhat Mutlu’nun Hüseyin Nihal Atsız’ın  ‘Edebi Dünyasında Çanakkale’ adlı  makalesinden alıntılar yaparak Adsız’ın Çanakkale Deniz Savaşları ile ilgili düşüncelerini siz okuyucularımın beğenisine sunmaya devam edeceğim.

  Adsız’ın, 1933 yılında neşredilen, içinde dokuz resim bulunan  ve 54 sayfadan oluşan bu yapıt; taşıdığı fikri yaklaşımlardan ötürü makale, yazarın kişisel yorumlarını aktarması hasebiyle deneme,  karşılaştığı insanlarla kurulan  diyaloglardan dolayı söyleşi ve gezilen topraklara dair bilgi aktarması yönüyle de seyahatname alarak nitelendirilebilir. Bu eserin en dikkat çekici tarafı, önemli bir tarihi belge niteliğine sahip olmasıdır. Eserin kaleme alınma serüveni çok mühimdir.

  Geçen yıl Adsız Mecmuayı  çıkarırken bizimkilerin yine Gülcemal vapuru ile savaş yerlerine  uzaktan bakıp hasretli ahlar çektiğini, İngilizlerin de karaya çıkarak kendi mezarlarını ziyaret ettiklerini üzüntü ile gazetelerde okumuş, yanındakilere bu ziyaretin muhakkak karaya çıkarak yapılması icap ettiğini söylemiştim. Arkadaşım Tolulay yalnız karaya çıkmanın yetişmiyeceğini, bu yürüyüşünün yaya olarak  İstanbul’dan  kadar yapılmasının gerektiğini ileri  sürmüştü. Düşünmüştüm: Dün Türklüğü can evinden vurmak için Çanakkale Boğazına saldıran batılılar yarında aynı istekle oraya saldırmaz mı? O halde Türk gençliği Çanakkale’ye cebri askeri yürüyüş yapmağa alışsa bu bir vatan müdafası hazırlığı sayılmaz mı? Tolunay’ın düşüncesini  beğendim. Başka işitenler de beğendi. Bunun yapılması kabil olduğu kadar yapmaya karar verdik. Biz Çanakkale yürüşünü bir askerlik dersi olarak, ölülerimize karşı kutlu bir borç sayarak yaptık.

   Adsız ve arkadaşlarını yola çıkma kararlarından başlayarak duydukları heyacanı, milli duygu ve düşüncelerine ilişkin bütün yaklaşımlarını sıcağı sıcağına tüm içtenliğyle kaleme alması önemlidir. Adsız, eserinin henüz başında çanakkale’nin ne manaya geldiğinden söz eder ve buranın ne denli önemli olduğunu dile getirir. Ona göre Türk tarihinde birçok zafer kazanılsa bile hiçbiri Çanakale kadar kesin sonuca ulaşamaz.  Çanakale Savaşı’nın  Sakarya ve Dumlupınar’ın yolunu açtığını vurgular. Ayrıca bu savaşı, manevi ve ahlak bakımından da önemli addeder. Maddi  bolluğun mücadelede her şey demek olmadığının tüm dünyaya ispatlandığı kanaatindedir.

  Adsız, Çanakkale’den “Türk tarihinde büyük bir dönümün, şanlı bir müdafasının, insanlığın güçü üstündeki kahramanlıkların remzi olan  bu şehir…” diyerek bahseder. Bununla birlikte Adsız, burada verilen canları ve savaşı bizzat görürken şu cümleyi kurar: “ Hangi ülkü emeksiz, kansız, barutsuz  ve demirsiz elde edilmiştir?” O, burada şehit olan insanların yüreklerinde taşıdıkları vatan sevgisinin  farkındadır ve bu sevdayı tatmayanları, milletin neferi olarak görmez. “Zararı yok; az olalım. Fakat temiz ve öz kalalım.” Diyerek de bunun altını çizer.  Devam edecek.