Eski Türklerde kamu düzeni ve güvenliği, sınırların dış tehditlere karşı savunulması kadar önem arzetmiştir. Bu işle görevlendirilen Yasavulbaşı ve Subaşılar tarafından yasalara uygun olarak iç düzen sağlanmıştır. Türk Töresi, çağdaş yasalar çıkıncaya kadar huzuru ve güvenliği sağlamış, suç işleyenlerin yakalanıp cezalandırılması, birçok suçun önlenmesi bakımından etkili olmuştur.
Eski Türklerde özel bir polis teşkilatı bulunmaz, bu işi ordu mensupları yerine getirirdi. Eski Türklerde yasavul “asker ve polis ekibi, devriye, yasak memuru” anlamında kullanılmıştır. Çavuş ise kervanlara muhafızlık ederek muhafız, bekçi, jandarma anlamında bir terimdi. Sü: asker, ordu; sübaşı da ordu komutanı demektir. Kelime Osmanlı devrinde subaşı haline gelmiştir. Subaşı bir vilayetin askerî valisi demekti; aynı zamanda güvenlikten de sorumluydu.
Anadolu Selçukluları dönemine kadar bu böyle devam etmiştir. Her ne kadar adından söz edilmese bile Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Devletinin ilk döneminde kamu düzenini koruyanlar Ahilerdir. Çünkü ahi teşkilatı barış zamanı işinde gücünde iken, aynı zamanda mensubu olan gençlere haftanın belli günlerinde ok atma, kılıç kalkan, kargı kullanma, ata binme gibi dersler verirlerdi. Her dönemde halkın silah taşıma yasağı olmasına rağmen ahilere serbestti. Onlar için “beli kuşaklı, eli silahlı ahiler” denirdi. Çünkü onlar kentlerin bir nevi zabıta teşkilatı idiler. Osman Bey Karacahisarı ele geçirdiği zaman, kentin yönetimini oğlu Orhan Bey'e vermiş ve onun yanına arkadaşı olan Gündüz Alp'ı da Subaşı olarak tayin etmiştir. Subaşılar barış döneminde savaş için gerekli olan askerleri disipline etmek ve eğitmekle birlikte, kentin dirlik ve düzenini de sağlamışlardır. Savaş zamanında ise yetiştirdikleri kıtalara komuta etmişlerdir. Osmanlı'da askerler aynı zamanda polis olarak da görev yapmışlardır. Devlet ve ordu teşkilatı zamanla büyümüş, ahilik teşkilatı eski etkinliğini kaybetmiştir. Ülkede kamu düzen ve güvenliğinin sağlanması işlerini, sadrazamlar Başkent İstanbul’da Yeniçeri Ocakları ile yürütmüşlerdir. Taşrada ise, Eyalet Askerleri iç düzen ve güvenliğin sağlanmasından sorumlu tutulmuştur.
10 Nisan 1845'te İstanbul'da Fransız polis teşkilatını örnek alan bir polis teşkilatı kurulmuş, yeni kurulan teşkilatın görevleri “Polis Nizamnamesi”nde belirtilmiştir.
Getirilen yeniliklere rağmen karışıklıklar tümüyle ortadan kaldırılamamıştır. 1876 yılında Tanzimat fermanı ile gelen ıslahat hareketleri çerçevesinde Avrupaî bir polis teşkilatı kurulmasına çalışılmış; 1879'da Zaptiye Nezareti kurulmuştur. Daha sonra Zaptiye Nezareti kaldırılarak, 1909 yılında Dahiliye Nezaretine bağlı ve memlekete şamil polis işlerinin yürütülmesiyle görevli "Emniyet Umumiye Müdürlüğü" ve İstanbul Vilayetine bağlı bir polis müdüriyeti kurulmuştur. Bu çalışmalar polisin teşkilatının bugünkü esasını oluşturmuştur.
21 Mayıs 1913 tarihli Polis Nizamnamesi, zamanın ihtiyaçlarına göre hazırlanmış, polisin örgütlenmesi, görev ve yetkileri yeniden düzenlenmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra kurulan polis teşkilatı İstanbul hariç, Misak-ı milli sınırları içinde faaliyet göstermiştir. 24 Şubat 1923 tarihine Türk Polis Teşkilatı kurulmuştur.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Herkesin polisi kendi vicdanıdır, fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır.” ifadesiyle, polisliğin önemini vurgulamıştır. Bu nedenle aziz milletimiz, bağrından çıkan Emniyet Teşkilatımıza her zaman güvenmekte ve her türlü desteği vererek yanında yer almaya da devam etmektedir.
Günümüzde Türk Polis Teşkilatı, çeşitli birimleriyle görev başındadır. Mensuplarına vermiş olduğu üstün eğitim ve disiplini teknoloji ile destekleyerek, görevini çağın gereklerine uygun olarak, son derece başarıyla yerine getiriyor.
Türkiye Cumhuriyeti devletimizin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, halkımızın can ve mal güvenliğini sağlamak, huzur ve asayişi temin etmek, suç işlenmesini önlemek, suçluları adalete teslim etmek gibi önemli görevleri başarıyla yerine getiren tüm emniyet mensuplarımızın 10 Nisan Polis Gününü kutluyorum.
Vazifeleri başında olan veya emekliye ayrılmış emniyet Teşkilatı mensuplarımıza ve ailelerine öncelikle sağlık, mutluluk ve başarılar diliyorum. Vatanı, milleti ve bayrağı uğruna görev yaparken canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerken, kahraman gazilerimize de şükranlarımı sunuyorum.