Siyasal irtica haşmetiyle devam ediyordu. Ekrem İmamoğlu ve çok sayıda çalışma arkadaşı tutuklanmıştı. Bunu protesto eden büyük kitleden üç yüz elli civarında genç toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununa muhalefetten tutuklanmıştı. Hâlbuki ki bu, suç, tutuklamayı gerektiren suçlardan değildi. Birçok gazeteciyi de tutukladılar ama baktılar ki durum vahim bunları yedi gün sonra bıraktılar.

Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına birlikte çalıştıkları uzmanlara, "gizli tanık" anlatımlarına göre dava üstüne dava açılıyordu. Bunların anlatımları da sonuca varmaya yeterli değildi.

"-Zulm ile abad olanın akıbeti berbat olur!" derler ya tam da böyle bir dönem yaşıyorduk. Devlet başkanı Hizbullahçı teröristleri müebbette hükümlü olanları peyderpey özel afla çıkarıyordu. Bunlar, 360 kişiyi domuz bağıyla boğup, boğdukları evin tabanına gömmüşlerdi. Sivas'ta 37 kişiyi inançlarından dolayı yakan müebbette hükümlüleri özel afla bıraktıkları gibi!

"-Cumhurbaşkanı, ana muhalefet partisi liderine" ayağını denk al, yoksa denk aldırtmasını biliriz. Başkumandan olarak söylüyorum!" diye sesleniyordu. Gittikçe Cumhuriyet Türkiye’sinin ayarı bozuluyordu!

-Kadın hafriyat kamyonu şoförü!

-8 yaşında katledilen Narin, ilkokul öğrencisi!

-Özgecan üniversite öğrencisi, Mersin'de katledildi!

-Çocukları önce gelin yapıp sonra öldürüyorlar, aile kararı ile Son yirmi yılda 90 binden fazla çocuk zorla evlendirilmiş!

Bu çocukların oyuncakları yokken, kendi çocukları geldi kacaklarına. Amaçları, Türkiye'yi Ortadoğululaştırmaktır. Bu, çok vahim bir durumdur Ortadoğululaştırılan Türkiye tamamen bitmiştir. Milli haysiyet ve milli namus kaybolmuştur!

16 Mart 1988'de Saddam Hüseyin'in emriyle düzenlenen Kuzey Irak-Halepçe'de gerçekleştirilen katliamda 6.357 kişi hayatını kaybetti. Yarısı çocuk 137 yıl sonra katliamların kalıbı değişti. Ama gene, ümmet-siyasal şeriat-tarikat metoduyla! Afganistan, Irak, Filistin-Gazze, Arakan, Çeçenistan, Suriye, Yemen-Ukrayna'da yüz bin kişi hayatını kaybetti. Altmış bir bin iki yüz kişi sakat kaldı!

"-Ülkemizde, son yirmi dört yılda laik ve demokratik-ekonomik değerler birer birer kaldırılıyordu. Cumhuriyet'in ekonomik dayanaklarını yıkıyorlardı. Şeker fabrikalarının tümü satıp özelleştirdiler. Tekel, PTT-dokuma fabrikalarını, sanayi kurumlarını elden çıkarıyorlardı. Yandaşlar zengin olsun, diye. Oylarını almak için bölücü teröre karşı "çözüm süreçleri "oluşturuyorlardı! Amaç, onları yanlarına almak, oylarını kazanmaktı!

"-Hiç ama hiç gereği yokken, tarihimizin en mükemmel kuruluşları olan Asker Hastanelerini, GATA'yı kapatıyorlardı. Cumhuriyet tarihinin en büyük kuruluşu "Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü de kapatıyorlardı. Verem, kuduz, tifüs, çiçek, tetanos, boğmaca, kabakulak, frengi, zatürre… Aşılarını üreten bu milli kuruluşu da ortadan kaldırdılar. Cumhuriyet’in bütün dayanaklarını yok ediyorlardı. Cumhuriyet'i zayıf göstermek ve onun yerine kurmayı planladıkları siyasal şeriat-tarikat komün düzenine geçmeyi kolaylaştırmak için.

"-Bu amaçla olmalı ki, Kurtuluş Harbi'ni kastederek "keşke Yunan kazansaydı!" diye demeçler veren, yazılar yasan, Cumhuriyet'in amansız düşmanı Kadir Mısırlıoğlu’nu hastanede ziyarete gidip elini öpüyorlardı! Hem Milli Savunma Bakanı hem de bir numaralı devlet büyükleri!

-Siyasal iktidarın küçük ortağı Devlet Bahçeli, 03.06.2015'te Kahramanmaraş'ta şunları tekrarlıyordu:

"...Erdoğan, sen Esad'ın kirli bir kopyası, Pansilvanya'nın eski bir sevdalısı ve Washington'un daimi tutsağı, kandilin tavizsiz havarisi, Ermoni'nin hısmı, Türklüğün yaşayan düşmanısın!"

Devran değişti. İktidar için birbirlerine destek olmanın yararları çoğaldı. Devlet Bahçeli,"... Apo gelsin Meclis'te Dem Parti Grubunda konuşsun, örgütü feshetsin, silahları bıraktırsın, umut affından da yararlansın!" deyince Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin başı bunu da onayladı. Bu sefer terörist başı için ağız değiştirsin, bu nutkunu Malazgirt'te çeksin,” diyerek Türk milli duygusuna sığındı!"

"-Bu temenni her türlü kombinezona rağmen inşallah tutar!"

Türk Milleti milli birlik-beraberlik ruhuyla sonsuza dek yaşar "Misak-ı Millîyi orasından burasından kırpmadan, yolmadan!"

Siyasi iktidar, kendine muhalif olup da meşru zeminde yenemeyeceği liderleri hapse tıkan ülkeler arasına girmeyi başardı(!) Aferin! Bu vasıftaki ülkelere bakanız: Türkiye, Rusya, Belarus, Zambiya, Uganda, Malezya, Mali, Senegal, Nikaragua, Kamboçya, Gürcistan...

Yeryüzünde 200'e yakın ülke var. Siyasi lideri içeri tıkan başka ülke yok! Türkiye'yi demokrat Batı dünyasından koparıp, totaliter doğu-Ortadoğu dünyasına yamamamın ifadesidir, bu!

"-Tek parti yönetimi, tek adam saltanatı neden hep muhalefetin üzerine gidiyor? Muhalefet liderini tutuklatıyor, muhalefet büyük şe-her Belediye başkanını, yüzlerce çalışanını tutuklatıyor?"

"-Zayıf oldukları için Bütün kuvvetler iktidarın elinde toplandığı tek adam rejimi oluştuğu için Yürütme, yargı, yasama hep tek adam iktidarının dediği yolda ilerliyor. Ne demiş Tevfik Fikret, mutlakıyet döneminde?"

"-Ne demiş söyle de duyalım?"

"-Hak kuvvetlinindir, kuvvet haktır!"

"-Böyle bir olumsuzlukla karşılaşmamak için kuvvetler ayrılığını getirmişlerdir demokrasilerde."

"-Ama şimdiki yönetim tüm kuvvetleri tek adamın iradesinde topladı. Muhalefette isen bir ayağın cezaevindedir. İktidarda isen ne yaparsan yap, hiçbir şey olmaz. Yasaları uygulayanlar da tek adam rejiminin elinde!"

"-İmamoğlu, tertemiz bir adam, Cumhurbaşkanı adayı olamasın, öneme engel koyalım, bu çok güçlü adam, bizim adayımız kaybeder!" diyerek hakkında 13 dava tezgâhladılar!

"-Biri tutmasa biri tutar, "siyasi" yasakla bu iş biter!"

Bu yolla demokrat kültürle, demokrat kişiler-toplumlar yaratamazsanız gerçek demokrasiyi kuramazsınız. Demokrasi kasnağı, orasından burasından esnemeğe, sallanmaya başlar.1961 Anayasası mükemmeldi. Ama toplum bunu sindirecek demokratik bir seviyede değildi. Kitleler, birbirlerini yemeye başladılar.12 Mart 1971,12 Eylül 1980 28 Şubat bu nedenle geldi. Düşünün ki, bir taraf "milliyetçi Türkiye” diye sesleniyor, diğer taraf da, "bağımsız Türkiye” diye slogan atıyor. Sonra gidip birbirlerini yiyorlardı. Hâlbuki bu iki sosyal-siyasal değerlendirme birbirinin tamamlayıcısıydılar. Bağımsız olmayanlar milliyetçi, milliyetçi olmayanlar da bağımsız olamazlardı Atatürk, büyük devrimini, milli devrim ilkeleri üzerine kurmuştu. Halkın edindiği kültür gücü demokrat olsaydı, halk kitleleri birbirlerini yorumlar ve çatışma ortamın dan uzak dururdu! Sosyal demokratlar, hür demokratlar, liberal demokratlar birbirlerini anlardı. Ne yazık ki, birbirlerini tartamıyorlardı. Son 24 senede de AKP iktidarı demokrat kültür eğitiminden tamamen uzaklaştı. Yerine baskıcı, ceberrut, tarikatçı-cemaatçi, irticacı. İlimden, irfandan, liyakatten tamamen uzak bir çıkarcı partizan açıya yöneldiler. Cehalet kültürü hedeflendi. Yaratıcı kültür, ilim-irfan kayboldu. Parti başkanı da "ben kitap mitap okumam, zamanım yok. Arkadaşlar okur bana anlatır!" diye demeç veriyordu!

En büyük devrim, cehaletin yıktığını bilimle yapmaktır!

“Kindar nesiller Yetiştirmek” kavramını yok etmektir!