Herkes tarafından kabullenilmiş, ortaklaşa kullanılan, bilimsel olarak da kanıtlanmış durumlar ve biçimlere kural diyoruz. Bir dil kuralları ile var olur, gelişir, zenginleşir, yazı dili durumuna gelir. Yazı dilinde kurallara uymak gerekir. Bir dil, yazı dili olarak geliştirilebilir.
Türkçenin yazılı ilk ürünleri olarak Orhun Yazıtları kabul edilmekle birlikte, bu yazıtlardaki gelişmiş dil bunların ilk örnekler olamayacağını, daha önce de başka verilerin olabileceğini gösterir niteliktedir.
Dilbilimciler Türkçenin çok mantıklı matematiksel bir dil olduğunu söylerler. Cümle kuruluşunda kavramlar sıralanırken evrende önce var olan önce, sonra var olan, oluş sırasına göre dizilir. “Ben kitap okuyorum” cümlesinde özne + nesne + eylem... Bu sağlam dizilişi Göktürk yazıtlarında da görürüz. Sonraları başka dillerin etkisiyle birtakım değişiklikler olmuştur. Uzun cümle yapısı Türkçeye hiç uygun değildir. Osmanlı Türkçesi döneminde bunların örnekleri çoktur. Dil devrimi yazı dilimizi bu olumsuzluklardan kurtarmıştır.
Genel olarak şöyle bir kanı vardır. Türkçe söylendiği gibi yazılan, yazıldığı gibi söylenen bir dildir. Bu doğru değildir, söyleyiş ve yazılış farklılıkları az da olsa vardır. Örneğin; geliyim deriz geleyim yazarız, başlıyacak-başlayacak. Bu farklı söyleyişleri yazılışa yansıtanlar da vardır. Halk dilindeki söyleyiş farklılıkları çok daha belirgindir: anladın mı - ağnadın mı, gördüğün gibi - gördüğüğ gibi, alın-alığ, olmaz mı - olma mı...
Bu genel kanıyı şöyle yapmamız gerekir düşüncesindeyim. Türkçe yazıldığı gibi okunan okunduğu gibi yazılan bir dildir.
Başka bir önemli kuralımızda büyük harflerle ilgilidir. Türkçede özel adlar kişi, kurum, kuruluş, dil, ulus, din adları, cümle başı sözcükler, yer adları, ülke adları büyük harfle başlatılır ve bunlara getirilen çekim ekleri kesme işareti ile ayrılır, yapım ekleri ayrılmaz. Bu özel sözcüklere getirilen ekler ayrılmaz: Türk’e durmak yaraşmaz Türkçe dünyanın en eski dillerinden biridir. Türkçenin en önemli özelliği matematiksel bir dil oluşudur. Coğrafi adlar ve terimler büyük harfle başlar: Güneydoğu Anadolu, Ortadoğu, Balkanlar, Batı, Doğu...
Türkçenin yazım kuralları her zaman yabancı etkilere açık olmuştur. Osmanlı döneminde Farsça ve Arapça, 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak Fransızca, bir ara Almanca, İkinci Dünya Savaşından sonra İngilizce Türkçemizi kural dışılıkla karşı karşıya bırakmıştır. Günümüzde Türkçe İngilizcenin saldırılarına direnemiyor.
Türkçenin önemli bir kuralı da cümle kuruluşu ile ilgilidir. Bu durumu şöyle biçimlendirebiliriz: Özne + Nesne - Tümleç + Yüklem Eylem. Söz diziminde vurgulanmak istenen sözcük eyleme - yükleme yaklaştırılır. Örnek: Aldığım yeni kitabı okumaya başladım - Yeni aldığım kitabı okumaya başladım. Okullarda iyi bir dil - Türkçe eğitimi verilirse sorunlar çözülür.
Bu hafta edebiyat değinmelerinde Lamartine (1790-1869) aklıma geldi. Doğu gezisine çıktığı bir dönemde İstanbul’a da gelmiş Osmanlı Sultanı ile de tanışmıştı. Romantizm akımının önemli bir kişisi olan Lamartine hayatının bir döneminde hastalığı nedeniyle Güney Fransa’da bir pansiyon da kalmış ve orada genç bir bayanla kısa süreli bir aşk yaşamıştı. Bu aşkın sonunda ünlü Göl şiirini yazar. Tanıştığı bu kadınla Paris’e gelip salonlarda toplantılara katılır. Bir süre sonra Savoy’a döner. Madame ile göl kıyısında buluşmak üzere anlaşırlar. Lamartine günlerce bekler fakat sevdiği kadın gelemez çünkü ölmüştür. Şair beklediği gölün kıyısında Göl şiirini yazar. Bu şiir 1870’li yıllarda Türkçeye çevrilmişti. Daha sonraları Yaşar Nabi şiirin güzel bir çevirisini de yapmıştır. Burada asıl söylemek istediğim bu şair-politikacının Osmanlı Sultanı ile olan dostluğudur. Sultan, şaire İzmir taraflarında geniş bir arazi tahsis eder fakat Lamartine bu araziyi işletemez ve İstanbul’a döner. Sultan ile olan dostluğundan yararlanarak Osmanlı Tarihi adında bir kitap yazar. Bir yabancı gözüyle kuruluşundan 1860’lı yıllara kadar Osmanlı’yı anlattığı 900 sayfa civarında bir kitaptır. Bu nedenle olsa gerek ki İstanbul’da Taksim bölgesinde bir caddeye adı verilmiştir. Lamartine Caddesi