Yazımın başlığında belirttiğim gibi yazılarımda her zaman kalem olup, doğruları yazmaya, silgi olup, yanlışları düzeltmeye devam edeceğim. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Doğru neyse onu yazacağımdan herkes emin olsun.
Bu sadece bana ait bir özellik olmayıp, tüm gazetecilerde ve köşe yazarlarında olması gereken bir özellik olmalıdır diye düşünüyorum. Tabi memlekette doğruları yazacak, yanlışları düzeltecek gazeteci ve köşe yazarı varsa.
Geçtiğimiz hafta çarşamba günkü yazımda adını ilk defa duyduğum “Anadolu Mektebi’ni” yazmıştım. Yazdım ama sonradan kendi kendime “Acaba Kırşehir Anadolu Mektebi’nin neresinde, içerisinde kimler var, geçtiğimiz hafta salı günü Kırşehir Neşet Ertaş Kültür ve Sanat Merkezinde Anadolu Mektebi’nin Aşık Veysel’in ölümünün 50. yılı münasebetiyle düzenlediği programda katkısı var mı?” diyerek bir araştırma içerisine girdim.
Araştırmam neticesinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olan Canan Köksal Hocam’a ulaştım.
Kırşehirli olmasına rağmen son 3 yıldır Kırşehir’de çalıştığını, şu an Milli Eğitim Müdürlüğü AR-GE Biriminde Ahi şehri Kırşehir ve Anadolu Mektebi’nin Kırşehir koordinatörlüğünü yaptığını anlatan Canan Köksal Hocam ile tanışma sohbetimizden sonra “Hocam öncelikle Kırşehir Anadolu Mektebi’nin neresinde?” dediğimde değerli hocamdan bayağı bilgiler aldım. Bu bilgileri uygun bir zamanda köşemde yazacağım.
Canan Köksal Hocam’a“Aşık Veysel’in ölümünün 50. Yılı programında rolünüz var mıydı?” diye özellikle sorduğumda Anadolu Mektebi’nin Kırşehir Koordinatörü olarak aylar öncesinden Aşık Veysel programının hazırlıklarına başladıklarını, okulları tek tek gezerek öğretmen ve öğrencilerle görüştüğünü, gereken çalışmaları yaptıktan sonra programı hazırladıklarını ve ülkemiz genelinde Anadolu Mektebi’nin olduğu şehirlerde ki öğretmen, yönetici ve öğrencileri ölümünün 50. Yılında Aşık Veysel’i anma programına davet ettiklerini, programın sunuculuğunu da kendisinin yaptığını söyledi.
Bu arada programa benim yanımda ayrı ve özel bir yeri olan,Türk Halk Müziğinin duayen sanatçısı, değerli ağabeyim, Bayram Bilge Tokel’in davetlisi olarak katıldım ama programın sunucusunun Canan Hoca olduğunu bilmediğimi belirtmek istiyorum.
Yukarı da belirttiğim gibi Anadolu Mektebi’nin Kırşehir’deki çalışmalarını, faaliyetlerini uygun bir zamanda yazacağım.
Bu vesile ile Anadolu Mektebinde ki çalışmalarından, Kırşehir Koordinatörü olarak organize ettiği ölümünün 50. Yılında Aşık Veysel’i anma programından, Bayram Bilge Tokel gibi bir değeri, duayeni programa davet etmelerinden, içeriği dolu bir program hazırlamalarından dolayı Canan Köksal Hocama, Kırşehir’deki çalışma arkadaşlarına ve öğrencilerine teşekkür ediyor, Canan Hocam dan Anadolu Mektebiyle birlikte zaman zaman Kırşehir’le ilgili değişik programlar yapmasını bekliyorum.
* * *
Mayıs 2023 tarihinde “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi’nin internet sitesinde, 10 Mayıs 2023 tarihinde günlük yayımlanan gazetemizde o tarihlerde Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Rektörü olarak görev yapan Prof. Dr. Vatan Karakaya’ya seslenerek aynen şunları yazmıştım:
“Aldığım bilgilere göre yıllardır Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nde doçent doktor kadrosunda çalışarak profesörlük kadrosu alma hakkı üç sene, on üç ay, bir sene ve değişik süreler geçtiği halde profesörlük hakları verilmeyen akademisyen hocaların olduğunu öğrendim.
“Bu çok üzücü durum olmakla birlikte ilgili hocalarımızın geçen her ay, her yıl maddi olarak parasal açıdan büyük kayıpları olup, kul hakkına girmektedir. Ayrıca manevi yönden hocalarımızı olumsuz etkileyerek çalışma arzu ve şevklerini kırmalarına sebep olmaktadır.
“Buradan Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Doktor Vatan Karakaya’ya sesleniyorum: “Sayın Hocam, sizinle görüşmek için defalarca randevu talep etmeme ve bu taleplerime olumlu veya olumsuz cevap verilmemesine rağmen sizi yakından tanıyan, saygı duyan gazeteci ve köşe yazarı olarak sürekli destek olarak gündüz gece demeden büyük uğraşlar sonucunda yaptığınız çalışmaları gündeme getirerek teşekkür ettim ve olumsuz hiçbir yazı yazmadım. (Bu arada şu konuyu özellikle belirteyim. Olumsuz yazanlar, tehdit edenler başköşede yer aldı, ancak benim gibi sizlerin yanında olanlara selam verilmedi. Demek ki ben yanlış yapıyorum.)
“Sayın Rektörüm Prof. Dr. Vatan Karakaya yukarıda belirttiğim profesörlük kadrolarında akademisyen hocalarımıza hakları neden verilmemektedir? Bu konuyu çözüme kavuşturarak değerli hocalarımıza yardımcı olup, profesörlük kadrolarını verirseniz hem büyük bir yanlışlığı düzeltirsiniz, hem de sevap bir iş yapmış olursunuz. Yazıktır, günahtır, kul hakkıdır.”
Evet, bu şekilde bir yazı kaleme almıştım. Tabi her zaman olduğu gibi yazım dikkate dahi alınmadı, bırakın hak eden hocalarımıza profesörlük verilmesini, en azından telefonla dönülerek bilgi dahi verilmedi.
Ancak “Her işte bir hayır vardır”diyenler ne güzel söylemişler. Aldığım bilgilere göre 2 Ağustos 2023 tarihinde Rektörlük görevini önceki Rektör Prof.Dr.Vatan Karakaya’dan devralan Prof.Dr.Mustafa Kasım Karahocagil geçmiş dönemde yapılan yanlıştan dönüp, büyük bir yaraya parmak basarak profesörlüğü hak eden ama aylar, hatta yıllar geçmesine rağmen bir türlü hakları verilmeyen doçent doktor kadrolarında çalışmaya devam ettirilen öğretim üyelerine hak ettikleri profesörlük kadrolarını vermeye başlayarak kangren olmuş yarayı tedavi etmeye başlamış.
Bu güzel gelişme üniversitemize yakışan ve artı puan kazandıran gelişme olduğu gibi hakları verilen değerli hocalarımız da görevlerini yeni bir aşkla, heyecanla yaparak daha verimli olacaklar ve huzurlu çalışma imkânı bulacaklardır.
Bu olumlu gelişmeden, hak edene hakkını teslim etmesinden dolayı Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kasım Karahocagil Hocamıza teşekkür ediyor ve bundan sonra bu ve buna benzer konuların takipçisi olacağımın bilinmesini istiyorum.
Çünkü yanlıştan dönmek, doğruları yapmak, yanlışları düzeltmek bir yönetici için, rektör için onurlu, şerefli ve erdemli davranıştır. Ahlaklı ve vicdanlı davranıştır.
Ayrıca Rektör Prof. Dr. Mustafa Kasım Karahocagil’e üniversitedeki yönetiminde ve çalışmalarında tarafsız ve adaletli şekilde Ahi Evran Üniversitesi’nin Rektörü olduğunu unutmadan hareket ve hizmet ettiği taktirde yanında olacağımı, aksi halde iktidarın, tarikatların, cemaatlerin emir eri olup, adaletsiz davranışlar sergilediği zaman karşısında olacağımı belirtmek istiyorum.
* * *
Yazımın başlığı “Kalem doğruları yazar, silgi yanlışları düzeltir” olunca yazımı kalem ile silginin öyküsüyle bitirmek istiyorum.
-Silgi Kaleme “Nasılsın dostum?” demiş.
-Kalem, sinirli bir şekilde silgiye “Ben senin dostun, falan değilim, senden nefret ediyorum” demiş.
-Silgi, şaşkın ve hüzünlü bir şekilde kaleme “Neden benden nefret ediyorsun” demiş.
-Kalem, “çünkü sen yazdıklarımı siliyorsun” demiş.
-Silgi, “Ben yanlış olanları siliyorum”demiş.
-Kalem, “Bundan sana ne?” demiş.
-Silgi, “Bu benim görevim” demiş.
-Kalem, “Bu yaptığın görev değil” demiş.
-Silgi, “Benim yaptığım iş, senin yaptığın iş kadar faydalı” demiş.
-Kalem, “Hayır sen hatalısın, kendini beğenmişsin, yazan kişi, silen kişiden daima daha üstün ve hayırlıdır”demiş.
-Silgi ise kaleme “Yanlışları silmek, doğruları yazmak kadar, değerlidir” diye cevap vermiş.
Kalem, silgiye “ Bu arada senin günden güne küçüldüğünü görüyorum”demiş.
-Silgi “Her bir hatayı düzelttiğimde, kendimden bir şeyler feda ediyorum” demiş.
-Kalem silgiye “Ben de günden güne ufalıyorum” demiş.
-Silgi, kalemi teselli ederek demiş ki! “Kendimizden bir şeyler feda etmeden, başkalarına faydalı olmamız mümkün değil” demiş.
-Daha sonra silgi, kaleme duygusal bir şekilde bakarak “Halen benden nefret ediyor musun?” demiş.
-Kalem bu kez gülümseyerek, silgiye “Ortak noktamız olan fedakârlık bizi bir araya getiriyorsa, senden nasıl nefret edeyim?” demiş.
Kısaca kalem ve silgi olayında olduğu gibi birileri ortak noktamız olan Kırşehir için fedakârlık yaparak bir araya gelmek zorundalar. Gelmedikleri takdirde kalem gibi doğruları yazmaya, silgi gibi yanlışları düzeltmeye devam ederim.