SorenKierkegaard yaşamın kararlardan ibaret olduğunu kabul eder. İnsanın ikilemi, nasıl karar vereceğini bilememektir. "Hakikaten özlediğim şey, ne yapacağım konusunda kafamda netlik olmamasıdır" (Rooney 2017, s. 101).

Türkiye’de 6 Şubat 2023 tarihinde, saat 4.17’de meydana gelen 7,7 şiddetinde depremi yaklaşık 9 saat sonra 7,6 şiddetinde ikincisi takip ettikten sonra, on binlerce insan hayatını kaybetti ve on binlercesi yaralandı.

Bu, ülkemizde ne ilk deprem felâketidir ve ne de sonuncusu olacaktır. Bu nedenle deprem felâketlerinin sonuçları konusunda kafamız netlik kazanmıştır, ama politikadan sorumlu aktörlerin, bu felâketlerden kafası karışık olmalıdır ki, bu tür felâketlerin nasıl önlenebileceği konusunda bir türlü kesin bir karar veremedikleri intibaı oluşmuştur.

Depremzedelerin deprem tarihi bilgisine şu anda ihtiyacı yoktur. Bugün birlik ve beraberlik zamanıdır, ama aynı zamanda artık bu felâketleri önleyecek kararların alınması da zorunludur. Sadece kararların alınması da yeterli değildir. Aynı zamanda bunların kayıtsız şartsız uygulanmalarını sağlamak şarttır.

İçimiz kan ağlıyor, gözlerimiz yaşlı, birlik ve beraberlik içinde bu depremin de yaralarını tabii ki birlikte saracağız. Ancak açık konuşmak gerekirse, kimse kusura bakmasın, milletimiz sürekli yara sarmaktan da bıktı ve usandı. Birlik ve beraberlik sadece acıları paylaşmakla olamaz. Refahı da paylaşmalıyız.

İnsanlar bu dünyaya acıları ve yoksulluğu paylaşmak için gelmiyorlar. Hiçbir anne ve baba çocuğunu diğerleriyle sefaleti paylaşsın diye dünyaya getirmiyor. Sayının giderek artacağından korktuğumuz ana ve babasız kalan evlatlarımızın başka bir depremde ana babası gibi ölmemesi için şimdiden kesin kararlar alınmalı ve uygulanmalıdır.

Mesele karar almaktan ziyade uygulama konusundaki aksaklıklardır. Depremde, ne kadar şiddetli olursa olsun, binlerce bina yerle bir olduysa, bunun tek sebebi depremin şiddeti değildir. Kim bunu iddia ediyorsa, o doğruyu konuşmuyor. Deprem çok şiddetliydi, ama binalar da depreme dayanıksızdı. Bu binaların inşa edilmesinden kim sorumluysa, kim demirinden, çimentosundan çaldıysa, kim taşıyıcı sütunları yer açmak amacıyla kesip attıysa, bu şahısların gözünün yaşına bakılmadan cezaları verilmeli ve bundan sonraki inşaatların da denetimi yasalarda öngörüldüğü şekliyle pratikte uygulanmalıdır.

Kâğıt üzerinde hoş görünen, ama uygulanmayan yasalara ihtiyacımız yoktur.  Milletimiz her felâkette yüksek kalitesini kanıtladı. Sabrı, inancı, merhameti, insaniyeti ender rastlanılan bir milletin evladı olmaktan da gururluyuz. Fakat milletimiz önlenebilir olan bu felâketleri hak etmiyor. Uygulanan yasalarla yola devam etmeliyiz.

Yasaların uygulanması ise insana bağlıdır. Millet olarak kaliteliyiz, ama aramızdan çok kalitesiz bireyler çıkıyor. İşte bu metni yazarken biri yurtdışına kaçarken havaalanında, diğeri yurtdışında iki müteahhit enselendi. Daha kim bilir kaç tanesi kaçma planı yapıyor veya kaçtı?Dünyanın en iyi yasalarını yazabiliriz,kâğıt sabırlıdır. Ama yasaları uygulayacak insanların yetişmesi için daha fazla çalışmalıyız. İşimize gelince yasaları görmezden gelip tersi hallerde yasaları uygularsak, yasaları adamına göre kılıfına uydurursak, başımızı felâketlerden kurtaramayız.

Böyle buyuruyor Gerontoloji, bizden söylemesi…