2025’e sayılı günler kala TDK 2024 yılının kelimesini “kalabalık yalnızlık” olarak açıkladı. Daha doğrusu yaklaşık 1 milyon kişinin katıldığı halk oylamasında “merhamet, yabancılaşma, algoritma, yozlaşma, yapay zeka, dijital yorgunluk, kalabalık yalnızlık” kavramları arasından “kalabalık yalnızlık” seçildi. Bu da demek oluyor ki halkımız kendisini kalabalıklar içinde yalnız hissetmektedir.
Kolay değil, oldukça zor bir yıl geçirdik. Bir yandan büyük çoğunluğumuz temel ihtiyaçlarımızı karşılamanın mücadelesini veriyoruz. Kredi borçları, ülke gündeminde yer edinen vicdanlarımızı paramparça eden ve arka arkaya gerçekleşen olaylar( Narin, sur cinayeti…) Katliamlar, adaletsizlikler, değişen sosyal yapı duygusal benliğimizi bir bataklık gibi içine çekti ve bizler sanal dünyalarımızın oyalayıcı tuzağında kıpırdamadan öylece duruyor gibiyiz.
Pek çok insan da kendisini kalabalıklar içinde yalnız hissediyor. Çünkü biliyor ki ailesi de çevresi de muhteşem bir dikkat dağınıklığı içinde. Bu, öyle bir dikkat dağınıklığı ki fark edilmiyor. Öyle bir dikkat dağınıklığı ki kişi sorununu ya da duygusal yıkımını ifade etse bile anlaşılmak yerine yüzeysel bir şekilde geçiştiriliyor ya da yargılanıyor. Ya da sorunları ile etrafını üzmemek için kabuğuna çekiliyor. Belli bir zaman sonra yalnızlığı derinden hissediyor, kalabalıklar içinde ömrünün zamanını yalnızlık gerçeği ile geçirmesi gerektiğinin acı farkındalığı ile yüzleşiyor. Herkesin aynı durumda olması ile belki kabullenmiş bir teselli oluşturmaya çalışıyor. Bir teselli bulamayanlar ise bu kalabalık yalnızlıklar içinde kendine zarar verebiliyor.
Yapay zeka dense de postmodern bir çağ bu, insan özgür ve biricik bir birey olamıyor. Birey olamayan insan yapay zeka çağına yansıyor. Toplumun anlaşılmayan bir parçası olduğuyla ve o toplum içinde kaybolduğu ile kalıyor. Kapitalist sistemin dayatmalarına uyum sağlamaya çalışıyor. Çoğul anlamlarının arasında absürt bir anlam elde ediyor. Evdeki ile çarşının, okul ile hayatın, teori ile uygulamanın yalancı gerçekliği ile yüzleşiyor. Yakalayamadığı dürüstlüğü ya da tutarlılığı yalnızlığın içinde sindirmeye çalışıyor. Sürekli yorgun ve mutsuz görünüyor. Her şeyi adeta kendine uğratmadan tüketiyor. Farkında olmadıkları farkında olan yanlarını parmağında oynatıyor.
Hoş gelsin 2025 ama o da çağın zamanı olduğundan kalabalık yalnızlığı ile gelecek. Bazıları tekrar eden döngüleri ve hisleri ile oyalanacak bazıları fark edip bu döngülerden kurtulacak. Olması gerekenler olacak. Olması gerekenler oluyorken belki de en güzeli üzerine düşeni yaptıktan sonra akışa güvenmek, gerektiğinde yalnızlığın içinde kendini bulmak ve bunu anlamlandırmak. Sevgiye ve iyiliğe tutunmak, kendini sevmek, yol tükenmeden tükenmemeye çalışmak. Sonuçta Einstein’in de belirtiği üzere zaman bir yanılsama, düz bir doğrultuda ilerliyormuş gibi zannedilse de geçmişi, geleceği ve şimdiki anı aynı anda gerçekleştiren…