Şu dünyadaki en aptal insan karşısındakini aptal yerine koyandır. Zira bebekler bile birçok şeyin farkındadır. İnsan dediğin ölümlüdür. Değeri kendini nasıl gösterdiği ile değil ne olduğu ile ölçülür.

 Bukowski, “insanları aptal yerine koyarken, onların her şeyin farkında olup, içlerinden size gülüyor olma ihtimalini bir düşünün.” Der.

Kişideki hayal- hakikat çatışmasının temelinde de aslında adaletsizlikler, liyakatsizlikler ve algı sorunları yatar. Çıkarlarını ön plana çıkararak insanı aptal yerine koyanlara dikkatlice bakarsak onların aslında algı stratejilerinin geliştiğini, bağlantılarının ise güçlü olduğunu fark ederiz. Boş olduklarının tüm dik başlılığı ile bizleri maddi ve manevi zarara uğratırlar.

Bazen yakalarız bizi aptal yerine koyanları. Karşılıkları da yine aptal yerine koymakla olur. Hayatın zorlukları, çocuklarının olması gibi nedenler bahaneleri olur. İşte bu, aklını kaybetmiş kurnaz hadsizliktir. Zira büyük çoğunluğumuz zor hayat şartları içinde çoluk çocuk sahibi, gecekonduda ya da apartman dairelerinde üst üste yaşayan insanlarız. Bu yüzden insanın kendini bilmesi çok ama çok değerlidir.

Acaba toplumun güvenini kazanmış kişi ve kurumlar gerçekten öncelikle liyakatli midir?  Üzümünü yediğimiz bağ, bağ mıdır sahi? Kurallar adaletli olmak ve eşitlik noktasında sadece lafta mı kalmıştır? Hakikatin gerçek yüzünü ortaya çıkarmak zamanın işi midir?

Zaman ki her şeyi gün yüzüne çıkarır. Hayattaki en değerli şey ise vicdan rahatlığıdır. Her gün ölümüne yaklaşan insan, yanında ne şanı, ne şöhreti, ne parayı götürür. Sadece insanlığıyla gider.

 Bu sebeple insanı aptal yerine koyan asıl aptallara karşı dikkatli olmak gerekir. Çünkü onların zararı kendilerinden çok ileridedir. Güvenimizin algısını kazananlara şüpheyle bakmak bu sebeple faydalıdır. Gerçeği görenler bilirler ki kâinatta zıtlık vardır. Gerçeği görmeye engel olan ön yargı algılarımız bir şeytan gibi belki bizleri aldatıyordur. Farkında olmadan asıl hak sahiplerinin hakkına girerken güvenimizin algısını kazanların ekmeğine belki yağ sürüyoruzdur. Ne dersiniz? Zamanı kibirli kurnazlıkları ile avucunun içine alan liyakat ve adaleti göz ardı eden kişi ve kurumların belki de tek numarası çıkarları uğruna hepimizi aptal yerine koymaktır.

Onlar, o bizi aptal yerine koyanlar, atı alıp Üsküdar’ı geçerken bize Üsküdar’ın haline üzülmek kalıyordur. At da, Üsküdar da araya gidiyordur. Deredeyiz, onlar atın üzerinde diye ezbere paçaları sıvıyoruzdur.

 Bu gün insan sıradan olan ve olmayan diye ikiye ayrılıyorsa bu, algılar eliyle bizi aptal yerine koyanlar sayesindedir. Hiçbir insan sıradan değildir. Aptal yerine koyuldukları için sıradan görünenler herkes kalabalıklar içinde yalnız, anlaşılmamış ve hakkı yenmiş olarak bu dünyadan mutsuzluk ve derin boşluklar içinde çekip gider.

İnsanları aptal yerine koymayı gelenek haline getirmek ise en büyük felaketlerdendir.

Sevgilerimle.