Yazıma başlamadan önce önemli bir konuyu belirtmek istiyorum.
Yıllardır Kırşehir’e hizmet etmiş, Kırşehir sevdalısı ismini burada vermek istemediğim, tüm Kırşehir’ in yakından tanıdığı, sevdiği bir ağabeyimiz yaklaşık iki yıldır yatağa mahkûm şekilde evinde yatıyor. Bu ağabeyimiz zaman zaman ağabeyi veya eşi tarafından hava alması için arkadan iteklemeli engelli arabasıyla dışarı çıkarılıyor ama hem eşi, hem de ağabeyi için çok zor oluyor. O nedenle Kırşehir sevdalısı bu ağabeyimizin akülü bir engelli arabasına ihtiyaç vardır.
Yine söz konusu ağabeyimizin Denizli Pamukkale Üniversitesinde okuyan kızı için bursa ihtiyacı vardır.
Hasta ve akülü engelli arabasına ihtiyacı olan ağabeyimizle, bursa ihtiyacı olan kızı için başta Sayın Valimiz Hüdayar Mete Buhara ve Sayın Belediye Başkanımız Selahattin Ekicioğlu olmak üzere, Petlas Genel Müdürlüğünü, Şeker Fabrikası Genel Müdürlüğünü, Çemaş Genel Müdürlüğünü, Esnaf Odaları Birliği Başkanı Bahamettin Öztürk ve Ticaret Odası Başkanı Mustafa Yılmaz dahil olmak üzere siyasi partilerimizi, milletvekillerimizi ve hayırsever iş adamlarımızı ayrıca Kırşehir’ in öz evladı, şu an Ankara Milletvekili ve aynı zamanda iş adamı olan Sayın Hacı Turan’ ı bu hayırlı iş için yardımcı olmaya davet ediyorum.
Yardım etmek isteyenler ihtiyaç sahibi ağabeyimizin adını ve telefonunu şahsıma ve gazetemiz
“Kırşehir Çiğdem”e ulaşarak öğrenebilirler.
İnşallah yıllarını Kırşehir’ e hizmete adamış bu ağabeyimize ve burs ihtiyacı olan kızına vefa örneği göstererek sahip çıkarız.
* * *
Bazen yazılarımdan dolayı beni tanıyanlar sürekli insanları eleştirdiğimi, damardan girerek ağır ifadeler kullandığımı söylerler.
“Yarası olan gocunur” derler ama gördüğüm kadarıyla yarası olmayanda gocunuyor.
Yazılarımda hayvanları eleştirecek değilim. “Hangi çiçek diğerini “sarı açtı“ ayıplar?
Hangi kuş, “farklı ötünce“ diğerine yasak koyar? Günümüz dünyasında ne yaparsa insan yapıyor. Allah yarattığı kâinatta her şeyi insan için yaratmış ama insanoğlu ben merkezine odaklanmış, bir bencillik, çekememezlik, doyumsuzluk içerisinde sadece kendisini düşünmeye başlamış. Hal böyle olunca insanları eleştirmemizden doğal bir şey yok. Yazılarım sadece Kırşehir insanına odaklı değil, ülkemiz genelindeki hatta dünya genelinde ki insanlara da odaklıdır.
Günümüzde bir gerçek var ki! Sadece Kırşehir değil ülkemiz şahsi çıkar ve menfaat peşinde koşan insanlarla doldu. Bunun en güzel örneklerini resmi ve özel kurumlarda görebilirsiniz. Allah korkusunu, vicdanı, merhameti, utanma duygusunu bir tarafa atarak Menfaat uğruna, makam uğruna, şirin görünmek ve puan kazanmak uğruna yapılmadık yalakalıklar, atılmadık taklalar kalmadı. Hem öylesine taklalar atılıyor ki jimnastik sporcuları dahi atamıyorlar bu taklaları.
Vatandaş konuşunca o kadar dürüst, iradeli ki dinledikçe “Bu ne dürüst insan memlekette böylesine ahlaklı, dürüst insanlarda mı var” dersiniz ama icraata gelince kazın ayağının öyle olmadığını, konuşurken mangalda kül bırakmayan vatandaşın menfaat ve çıkar için her türlü pisliği yaptığını görürsünüz.
İnsanlar öyle bir maske içerisinde ki et mi, tavuk mu, balık mı? Kimin ne olduğu belli değil. İster kırk defa hacca, seksen defa umreye gitsin, ister akşamdan sabaha kadar ibadet etsin, ister meyhanede yiyip, içsin, ister cübbeli, sarıklı, sakallı, bastonlu, tespihli, türbanlı gezsin, ister takım elbise, kot pantolon, tayt, şort, mini etek, dekolte kıyafetler giyinsin, saçını uzatsın, top sakal bıraksın kulağına küpe taksın, entel dantel hayat sürsün, grand tuvalet giyinerek son model arabalara binip, kırışsın… Kısaca ne yaparlarsa yapsınlar, ne giyinirlerse giyinsinler, ister gerici, yobaz deyin, ister çağdaş, modern, ilerici deyin inanın yok artık birbirlerinden farkları. Her şey bitmiş, her şey tükenmiş, işin içine menfaat ve maddiyat girince her değişiyor, her şey toz duman olup birbirine karışıyor, Allah korkusu hiçe sayılıyor, utanma duygusu rafa kaldırılıyor, kimin ne olduğu bellisiz oluyor. Düne kadar arkasından sövdükleri insanlar bir makama gelince yıkama yağlama yapıp, yüz metre bayrak yarışı yaparcasına bayrağı eline alarak en önde koşan insanlar türedi.
Hadi Kırşehir’ de herhangi bir liseyi veya Ahi Evran Üniversitesini yeni bitirmiş işe girme hayali yapan, ileride evlenip, yuva kurmanın hesaplarını yapan gencimizi anladım ama işe girmiş, evlenip çocuk sahibi olmuş ve sadece kendisine verilen işi yapması gereken zatı muhteremlerin yaptıkları yalakalıklara, iki yüzlülüklere ne demeli. Veya yaşı yetmişlere, seksenlere gelen son kullanma tarihi geçti geçecek, tedavülden kalkmak üzere olan Mehmet Amcaya ne demeli ?
“Bu yağlama seansları nedir seksenlik Mehmet Amca ? ömrünün kalan zamanında şunun şurasında yiyeceğin bir lokma ekmek! Bu kadar yalakalığın ne anlamı var, yaşına, sakalına yakışıyor mu” dersek hata mı yapmış oluruz ?
Ağzımızı açtığımızda hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanır, rızkı verenin Allah olduğunu söyleriz ama icraata gelince her şeyi unuturuz. Hani yağmur yaparken Benim tarlama Allah’ım “ diye dua eden adamın fırtınalar çıktığında “Herkesin tarlasına Allah’ ım” diye dua ettiği gibi. Bir doyumsuzluk aldı başını gidiyor. Kimse bir yakınının bir arkadaşının, komşusunun iyi olmasını, bir şeylere sahip olmasını istemiyor, kalplerimiz mühürlenmiş, gözlerimizin önü perdelenmiş ve sadece ben diyoruz.
Belediye Başkanı, Milletvekili, Parti İl Başkanları seçilenlerin makamları hayırlı olsun ziyaretleriyle dolup taşar, gelen çiçekler makam odasına sığmaz koridorlara sıralanır. Hani hayırlı olsun ziyaretine gelerek övgüler dizdiğiniz bu adamlar dün selam vermediğiniz, küfür ettiğiniz birisiydi. Siyaseti sadece kendi cebi için yapıyordu. Hani Kırşehir’ de itibarı olmayan birisiydi? Ne oldu şimdi?
Eğer işin içine menfaat girerse o zaman her şey bitiyor. Hani bir ozanımız "Gir dükkana pazar eyle ne ararsan var içinde" demiş ya, bizlerde makamlara gelenlere çıkar ve menfaat uğruna iltifat ediyoruz.
Eskiden dostluk vardı, merhaba vardı adamlık vardı ama ücreti yoktu. Sanırım günümüz insanının GDO' sunu değiştirdiler. Sadece ben diyen insanlar türedi, bir bakıyorsun eleştirdiği kişiler belirli makamlara gelmişler bu kişiler geçmişte söylediklerini unutarak önce o atlıyor! Övgüler yağdırmaya, yalakalık yapmaya başlıyor. Neymiş efendim ileride işi düşermiş. Bu kadar basit düşünce için bu kadar taklacılığın, yalakalığın, iki yüzlülüğün ne anlamı var?
Çürük elma dediğiniz bu olsa gerek. ağaçtan yere düşenleri topladığınız ürün kadar değeriniz yok . İnsanoğlu bu "Yağmur nereye yağıyorsa tarlasını oraya götürür. “
Her şey toz duman oldu, at izi, it izine karıştı. Yanlışın doğru, doğrunun yanlış sayıldığı haramın, helalin birbirine karıştığı zamanları yaşıyoruz, hani hep derim; atın önüne et, itin önüne ot koyanlardan olduk, bu ülkeyi biz elimizle mahvediyoruz, ne uğruna? Sadece kişisel çıkarlar uğruna. Adam yazmış; "Malım mülküm yok diye üzülme, hepimizin bir toprak parçası olacak yolun sonunda". Dün küfrettiğin adam, makama geldi diye yalamaya, menfaat için sevgi gösterisinde bulunmaya başladın ama bilinmelidir ki bir insan geçmişinde neyse şimdi de odur gelecekte de odur. Şerefliyse şerefli, şerefsizse şerefsizdir hiç değişmez.
Bilinmelidir ki önemli olan bir adamı üstündeki elbise, oturduğu ev, bindiği araba, geldiği makam değil, şerefli yapan, içindeki kalptir, vicdandır, merhamettir, sahip olduğu güzel ahlak, taşıdığı şereftir, güvenilirliktir, dürüstlüktür, insanlıktır, adamı adam yapan…