Bazen Kırşehir’de beni tanıyanlardan boş yazılar yazdığım, havanda su dövdüğüm, sadece Kırşehir’i yazdığım, ülkenin içinde bulunan durumlarla ilgili yazılar yazmadığım yönünde eleştiriler alırım. Aslında haksızda değiller ama rahmetli annemin dediği gibi “elim bilekten kesik değil, kolum omzumdan kesik.”
Bu haklı eleştirilerle ve verilen gazla birlikte bugün bir cesaretle ülkemizin içerisinde bulunduğu bazı durumları özet olarak yazmaya çalışacağım.
Siyasetin en öfkeli olduğu 1950’li yıllarda adeta bugünleri görerek “Dün sövdüklerini bugün överler, dün övdüklerine bugün söverler“ sözünü ne kadar doğru ve güzel söylemiş Türk Siyasetinin Duayeni Kırşehirli hemşerimiz Osman Bölükbaşı adeta bugünleri görmüş.
Zaman zaman son yıllarda Kırşehir’de milletvekilliğinin ayaklar altına düşürüldüğünü yazarım. Ancak ben milletvekilliğinin Kırşehir’de ayaklar altına düşürüldüğünü yazarken geçtiğimiz aylarda yapılan milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşananları, milletvekili seçilenleri gördükçe yanıldığımı anladım. Meğer Milletvekilliği sadece Kırşehir’de değil ülkemizin birçok ilinde de ayaklar altına alınmış.
T.C Devletinin bölünmez bütünlüğüne kast edenlerden, rejimle sorunu olanlardan, demokratik ve coğrafi yapısını bozmak isteyenlerden, kızlar okumasın erken yaşlarda evlendirilsin, sahiplendirilsin diyenlerden, T.C. Devletinin değiştirilemez temel dört maddesini değiştirmeye kalkanlardan, yıllarca dağdaki teröristlerle et tırnak olanlardan, din adına insanların canına kıyanlardan tutun da kimler yok, kimler. İnanın bu tarz insanlar Avrupa’nın ve dünyanın başka hiçbir ülkesinde bırakın milletvekili olmayı partide de kuramazlar, siyasette yapamazlar, cezaevlerinden dışarı da çıkamazlar.
Her zaman yazıyorum. Maalesef bizim ülkemizde kahramanlar hain, hainler kahraman ilan ediliyor.
Birde seçimlerde helikopter pervanesi gibi dönenler, Osman Bölükbaşı’nın dediği gibi “Dün sövdüklerine, bugün övenlere, dün övdüklerine bugün sövenlere ne dersiniz, sizce bu insanlar ülkeyi yönetmeye mi talip oluyorlar, kendi menfaatlerine hizmet etmeye mi talip oluyorlar? Tabi ki kendi menfaatlerini düşünüyorlar, gelecekleri makamı düşünüyorlar, devleti, fakiri, ekonomiyi, işsizliği, sağlıkta ki ve eğitimde ki sorunları düşünen yok. Altta kalanın canı çıksın.
Bana kalırsa 1950 yılından itibaren ülkemizi yönetenler bir projeye hizmet ediyorlar. O proje kapsamında birileri Cumhurbaşkanı adayı oluyor, diğer adaylara veryansın ediyor, “Ben bölücülerle, Din adına insanların canına kıyanlarla birlikte olmam“ diyenler söylediklerini yutuyorlar, hiçbir şey olmamış gibi sövdüklerinin yanına gidiyorlar. Nasıl yüzleri varsa? Hiç kızarmıyor.
Dediğim gibi bunların hepsi bir projeye hizmet ediyorlar. Bu proje BOP projesi, bu proje Türkiye’nin nüfus yapısını değiştirerek bölmek, parçalamak projesi, bu proje üretimi durdurma, tarımı ve hayvancılığı bitirerek dışa bağımlı olma projesi.
Bu proje özelleştirme adı altında devletin elinde bulunan stratejik fabrikaları satma projesi.
Özelleştirme deyince aklıma geldi. Ülkemizdeki fabrikalar neden satılmaya başlandı? Devlete yük, ekonomiyi batırıyor diye satıldı. Şu anda devletin elinde çok az fabrika kaldı ama ekonomi gördüğünüz gibi. Demek ki fabrikalar devlete ve ekonomiye yük değilmiş, yük olan siyasiler, devleti yönetenler, üst düzey bürokratlar ve yapılan israflarmış.
Tüm mesele “ Anadolu Türklere bırakılmayacak kadar değerlidir.” Sözünde ve Rockefeller’in “Atatürk yüzünden planlarımızı yarım yüzyıl ertelemek zorunda kaldık” Sözlerinde yatmamaktadır.
Anadolu’yu Türklerin elinden almak ve Atatürk’ün 100 yıl ertelettiği planları yerine getirmek için, yeryüzünde Müslüman Türk Devletini istemeyen haçlı devletlerinin planları ve projeleri devam ediyor. Birileri de bu projelere alet oluyor.
Ülkemizde siyaset tamamen laçkalaştı. Her şey birbirine karıştı, kimin ne olduğu belli değil.
Kısaca kendi adıma diyorum ki:
İnsanları tanıdıkça tiksindim.
İnsanları tanıdıkça nefret ettim.
İnsanları tanıdıkça ihaneti gördüm.
İnsanları tanıdıkça yalnızlığı sevdim.
O nedenle, kimin ne olduğu belli değil ama tek bildiğim ülkemizi yıllardır bir projeye hizmet edenler ve kendi menfaat ve çıkarları doğrultusunda hareket edenler yönetiyor veya yönetmeye talip oluyorlar.
Ne yazık ki “Kendi bahçesinde dal olamayanlar, bizim bahçede ağaç oluyorlar.”