Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem değil!
Ekmek parası desem değil!
Bir dert ki!
Dayanılır şey değil.
Yukarıda yazdığım mısralarda duygu ve düşüncelerini bu şekilde dile getirmiş Orhan Veli Kanık.
Yaşadığımız zor ve üzüntülü bu günlerde duygularımı, düşüncelerimi nasıl dile getirsem, sesimi kimlere duyursam, neler yazsam Bilemiyorum. Öyle bir dert ki adeta kangren olmuş. Öyle bir dert ki dayanılır gibi değil.
Bir yandan normal depremler, bir yandan artçı depremler, yıkılan binalar, ölen ve yaralanan insanlar ardı ardına devam ediyor. Gözyaşlarımız dinmiyor, yüzümüz gülmüyor, acılarımız, üzüntülerimiz bitmiyor, bu acılara hangi insan yüreği dayanır bilemiyorum.
Rahmetli annemin dediği gibi “Kolum bileğimden değil, omzumdan kesik” Sadece sol yanım ağrımıyor, her yanım ağrıyor.
Bir dert ki nasıl atlatsam bilemiyorum.
Şu an acımız yeni olduğu için, millet ve devlet olarak yardımlar yapıyoruz. Devletimiz depremzedelerin yanında olduğunu, yaraların sarılacağını ve bir daha böylesine acı ve üzücü olaylar yaşamamak için gerekli tedbirlerin alınacağını, sorumluların adalet önüne çıkarılacağını söylüyor. İnşallah devletimiz söylediklerini yapar, vatandaş olarak da bizler ders alırız.
Maalesef bana göre hiç de öyle olmayacak. Biz ülke olarak geçmişi çabuk unutan bir topluma sahibiz. Çok fazla ileriye gitmeye gerek yok, bu acı olayları, depremleri, ölen ve yaralanan insanları, yıkılan evleri çok kısa zamanda unutacağız.
Yine herkes kendi sevdasında, kendi eğlencesinde, kendi âleminde olacak. Yine bina yapanlar, inşaat işleriyle uğraşan müteahhitler kafalarına göre takılıp, bildikleri gibi hareket edecekler, binaların dışını süslemeye, malzemelerden çalmaya, ucuz ve adi malzeme kullanmaya ve yaptıkları bu binalardaki daireleri çok pahalı paralara satmaya, sattıkları meblağın altında fatura keserek maliyeye gönderip vergi kaçırmaya devam edeceklerdir. Maliye yetkilileri bu durumu fark edince müteahhide ceza vereceği yerde müteahhidin kaçırdığı vergiyi müteahhitten almak yerine vurun abalıya diyerek tebligat gönderip, daireyi alan vatandaştan alacaktır. (Bu durumu krediyle ev alan birisi olarak bizzat yaşadım.)
Yine devletin ilgili kurumlarında çalışanlar gerekli kontrolleri yapmayacaklar, her usulsüzlüklere göz yumacaklardır. Daha önce kirada oturup, arabası olmayan, geçimini kıt, kanaat sağlayan bir görevli inşaat ve yatırımlardan sorumlu müdür olduktan bir süre sonra lüks araba, lüks daire ve tatil beldelerinde yazlıklar almaya devam edecektir.
Allah korusun bir kaç yıl sonra aynı durumlarla karşılaştığımızda aynı nakaratlar tekrar edilecektir. Maalesef kaderimiz budur.
Son yıllarda Kırşehir olarak siyasi partileriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, resmi ve özel kurumlarıyla her alanda sadece deprem bölgelerine ve ilimize gelen depremzedelere yardım etmek konusunda ilk defa bir araya geldik, hatta yarıştık. Bu Ahiliğin ve Türk Dili’nin Başkenti, hoşgörü ve sevgi şehri, buram buram kültür ve tarih kokan Kırşehir’de olması gereken durumdur.
Ancak deprem bölgelerine ve Kırşehir’e gelen depremzedelere yardım konusunda sağladığımız birlikteliği Kırşehir’e hizmet etme yarışından gösteremiyoruz. Seçtiğimiz milletvekilleri, siyasi parti teşkilatları Kırşehir’e hizmet etmek yerine “üzerim çizilmesin!” düşüncesiyle partisinin genel başkanına hizmet ederek, nasıl puan kazanırım, gözüne nasıl girerim, bir sonraki seçimlerde nasıl aday olabilirim onun peşindeler. Özet olarak herkes kendine çalışıyor.
Ne zaman Kırşehir’in kalkınması, gelişmesi, göç alması ve işsizliğin azalması için bir araya gelerek çalışmalar yapacağız merak ediyorum. O nedenle Bir dert ki nasıl anlatayım diyorum.
Tek anlatacağım ülke olarak siyasi ayrışmalara girdiğimiz son yıllarda on bir ilimizde meydana gelen depremlerden sonra tek yürek olup, deprem bölgelerine yardıma koşmamız, herkesin elinden geleni, gücünün yettiğini yaparak evindekini, elindekini paylaşarak deprem olan şehirlere göndermesi ve deprem bölgelerinden kendi illerine gelen depremzedelere yardımcı olmak için de herkes elini taşın altına koymasıdır.
Burada şu konuyu özellikle belirtmek istiyorum. İstanbul’da yaşayan hemşerimiz Süleyman Demir’in aktif görev aldığı Kırşehirli hemşerilerimiz Refik Yücesan ile Cemal Ülgen’in maddi katkılar sunduğu TAYFA PLATFORMU deprem bölgesine gıdadan giyime, ilaçtan çadıra, battaniyeden, yatak ve yorgana, sobadan oduna, kömürden ilaçlara kadar her türlü eşya, maddi ve manevi konularda desteklerini sürdürmektedirler.
Başta hemşerilerimiz Süleyman Demir, Refik Yücesan, Cemal Ülgen olmak üzere katkı ve destek sağlayan tüm kurumlara teşekkür ediyorum.
* * *
Gündeme getirmek istediğim bir dert daha var. Kent Konseyleri faaliyette bulunduğu ilde personeli ve bütçesi belediye tarafından karşılanan, her türlü siyasi anlayıştan uzak özerk bir sivil toplum kuruluşudur.
Maalesef Kırşehir Kent Konseyi’nde Genel Sekreter olarak görev yapan Umut Yoldaş isimli şahıs Kent Konseylerinin yapısından, tüzüğünden, yönetmeliğinden habersiz olarak kendi egosunu tatmin etmek için sosyal medyada siyasi paylaşımlarda bulunarak büyük bir hata yapmış ve bu hatası Kırşehir’de CHP ile İYİ Parti arasında problem oluşmasına neden olduğu gibi Kırşehir’e de zarar vermiştir.
Bir dönem Kırşehir Kent Konseyi Genel Sekreterliği görevini yapmış birisi olarak bu konuyu gündemde fazla tutarak yorum yapmak istemediğimi belirterek, Kırşehir’in zarar görmemesi için Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu ve Kent Konseyi Başkanı Tahsin Üçgül’den ilgili bu şahısla ilgili gereğini yapmalardı gerekir diye düşünüyorum.
* * *
Son günlerde Vali Yardımcılarımız Sayın İsmail Çetinkaya ile Kemal Ercan Ateş’in Kırşehir’in cadde ve sokaklarında, sade bir vatandaş gibi gezdiklerine, Kırşehir’de herkesin yakından tanıdığı çikolata satan doğuştan görmeyen Sami kardeşimiz dahil olmak üzere vatandaşın dertlerini dinlediklerine, sohbet ettiklerine, çay içtiklerine şahit oldum.
Sayın Vali Yardımcılarımız İsmail Çetinkaya ve Kemal Ercan Ateş’e kibirden ve kapristen uzak durarak korumasız, makam aracı olmadan Kırşehir’de yaşayan vatandaşlarımıza karşı içten, samimi, mütevazı davranışlarından, gülen yüzlerinden, sadeliklerinden ve çözüm bulmak amacıyla dertlerini dinlediklerinden dolayı teşekkür ederim.
Bir dert ki nasıl anlatsam dedim, herhalde biraz anlatmaya çalıştım.