Ahlat ağacım,
Bozkırın çağla yeşili.
Yeşil gözlüm merhaba…
Bilirim hep sonbahar da olgunlaşırsın.
Buruk bir tadın var, yemesi zordur bilirim.
Anadolu'nun kalender ağaçlardan birisin.
Azla yetinen, bulunduğu yerden şikayet etmeyen, en kurak bölgelerde bile varlığını sürdürensin.
Gariplere meyvelerin bir besin kaynağıdır,
Anadolu'nun hemen her bölgesinde doğal olarak yetişir, ayılar tarafından çok sevildiğini de bilirim.
Yaban armudu, çakal armudu, taşlı armut ve çörtük gibi bir çok isimlerinin olduğunu da bilirim.
Doğu Anadolu'da kadim bir kentinde de adın var bilirim.
Anadolu coğrafyasının çıplak bozkırlarında sürülmüş tarlalar ya da ekinlerin arasında tek tük duruşunu ve gölgesinde serinlediğimi de bilirim.
Büyük OBALIYAM.
Alıç, kuşburnu ve muşmula gibi senin ailenin bir üyesiyem.
Neslime hep komşu olduğunu bilirim.
Büyük savaşlar görmüş Anadolu toprağının insanı, kıtlık ve zorluk yıllarında senin meyvelerini ekmeğe katık etmiş, bilirim.
Dedim ya;
Buruk bir tadın var ve yemesi zordur bilirim.
Yaş oldukça geçmişe dayanmalı ki ;
Bozkır kökenli insanların hemen hepsinde bir ahlat ağacı anısı vardır bilirim.
Sendeki yalnızlığı bir sabah ansızın çıkılan göç yollarında, vedalaşamadan ayrılışın yalnızlığını ve hüznünü hep içimde taşır dururum.
Anadolu insanına benzersin.
Çünkü sana benzerim.
Bilirim Ahlat ağacı.
Bu yüzden;
Derdini yanmazsın, duyanı olmaz feryadının.
Ne vazgeçersin tutunmaktan ne de terk edersin toprağını.
Toprağıma ,Bozkıra benzersin .
Bildiğim üç türkün var.
Üçü de sabır üstüne.
Bilmediğim, bilemediğim
Yokluğun değil.
Ağaç denilince; gözümün önüne kocaman hasretim,
Kuramadığım cümlem, gelecek güzel günlere diyen sabrımsın.
Ahlat Ağacı...