Hiç şüphesiz Atatürk'ün Namık Kemal'e olan hayranlığı; sadece sübjektif değerlendirmelere bağlı, hissi bir yaklaşımdan ibaret değildir. Aslında, Vatan Şairinin, Büyük Kurtarıcıya her şeyden evvel fikirleriyle tesir ettiği muhakkaktır.

Şairimizin; fikirlerini, duygu planında heyecan unsuru ile bütünleştirerek vermiş olmasının, Gazi üzerindeki direkt etkisi ise, şüphe götürmez bir gerçek hükmündedir. Millî kültür anlayışı çerçevesinde ve Batı medeniyeti doğrultusunda, çağdaş düşünceyi hedef kabul eden Atatürk’ün ilke ve inkılâplarının temelinde, Ziya Gökalp’ın ve Tevfik Fikret’in fikirleri önemli derecede yer tutmakla birlikte; bunlardan önce, yukarıda işaret ettiğimiz gibi daha lise sıralarından itibaren, Namık Kemal'in görüşlerinin de büyük payı vardır. Çünkü Gökalp’ın ve Fikret’in üzerinde hassasiyetle durdukları, Atatürk’ün de çok değer verdiği “ Hürriyet” “ Medeniyet” ve “ Terakki” kavramları etrafında ilk ciddî çalışmaları, Namık Kemal yapmıştır.

Daha sonraları milliyetçilik konusunda şiirler yazan şairlerimiz vardır. Onlardan bazı örnekler verelim.

Gençliğe Yürüyordum: Ağlıyordu ırmaklar;

Yürüyordum: Düşüyordu yapraklar;

Yürüyordum: Sararmıştı yaylalar;

Yürüyordum: Ekilmişti tarlalar.

Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın:

Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın;

Derileri çatlak, bağrı kapkara,

Sağ elinin nasırında bir yara

Başında bir eski püskü peştemal

Koltuğunda bir yamalı boş çuval...

........................

-Ne o bacı?

- Ot yiyoruz, n'olacak! ..

-Tarlan yok mu?

- Ne öküz var, ne toprak...

Bugüne dek ırgat gibi didindim;

Çifte gittim, ekin biçtim, geçindim,

Bundan sonra...

- Kocan nerde?

- Ben dulum;

Kocam şehit, bir ninem var, bir oğlum.

- Soyun, sopun?

- Onlar dahi hep yoksul!

Ah Efendi, bize karşı İstanbul

Neden böyle bir sert, yalçın taş gibi?

Taşraların hayvanlık mı nasibi? ..

........................

Hayır hayır, bu nasibi almak için doğmadın.

Onun için doğdun ki sen kadınlığın hakkiyle

Ocağının karşısında saadete eresin,

Göğsünü kabarttıran anneliğin aşkiyle

Evladına südün gibi pak duygular veresin.

Sen bir aziz yoldaşsın:

Senin sesin hayat için dövüşmeğe koşturur;

Senin sevgin vatan için fedakarlık öğretir;

Senin yüzün insan için bir merhamet duyurur;

Senin ile insanoğlu yeryüzünü şenletir.

Lakin bizler bu hakları unuttuk;

Kadınlığı hayvanlıkla bir tuttuk;

Ninen gibi sana dahi hor baktık;

Seni dahi garip, yoksul bıraktık! ..

........................

Kinler için karaları bağlıyan,

Zevkler için zelil sefil ağlıyan.

Acı gören, cefa çeken, ezilen,

Irzdan başka her şeyini veren sen!

Sen şu güzel vatanında cehennemde gibisin;

Gözyaşınla ıslattığın kanlı toprak üstünde

Sana her yer bir çöl gibi cıvıltısız, çiçeksiz;

'Ekmek' diye ağladığın sağır bir halk önünde

Sana herkes bir kurt gibi merhametsiz yüreksiz.

Senin herbir ümidin

Ayrılıksız, yoksulluksuz bir dünyaya kalmıştır,

Oraya ki masum çiftler hıçkırıksız yaşarlar;

O melekçe sevgilerle birbirini okşarlar;

Ve burada Allah bütün dilekleri yaratır?

Ne vakte dek gençliğine hakaret,

Bu ayrılık, bu gözyaşı bu ölüm? ..

Bu sert demir, bu ağır yük. bu zulüm?

Yazık, sana ağlamıyan şiire;

Yazık, sana titremiyen vicdana;

Yazık, sana uzanmayan ellere;

Yazık, seni kurtarmıyan insana! ..

........................

Ey vatanın bağrı yanık bucağı.

Hani senin bereketli hasadın,

Yeşil yurdun, mesut çatın, şen çiftin?

Hani senin medeniyyet hayatın,

Yolun, köprün, kazman, iğnen, çekicin?

Ey Türklüğün otağı!

Ne vakte dek bu acıklı sefalet,

Bu viranlık, bu inilti, bu kaygu?

Ne vakte dek bu uğursuz cehalet.

Bu taassup, bu görenek, bu uyku?

........................

Yazık, sana ağlamayan şiire;

Yazık, sana titremeyen vicdana,

Yazık, sana uzanmayan ellere;

Yazık, seni kurtarmayan insana!..

Mehmet Emin Yurdakul

Kayıt Tarihi 12.6.2007

 

Cenge Giderken

Ben bir Türk'üm; dinim, cinsim uludur;

Sinem, özüm ateş ile doludur.

İnsan olan vatanının kuludur.

Türk evladı evde durmaz giderim.

 

Muhammed'in kitabını kaldırtmam;

   Mehmet Emin Yurdakul  

 

Bırak Beni Haykırayım 

Ben en hakîr bir insanı kardeş sayan bir rûhum;

Bende esîr yaratmayan bir Tanrı'ya îman var;

Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;

Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum.

Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez;

Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.

Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;

Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,

Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;

Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir,

Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk;

Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk! ..

Mehmet Emin Yurdakul

Kayıt Tarihi:1.12.2004

Turan

Nabızlarımda vuran duygular ki tarihin

Birer derin sesidir, ben sahifelerde değil

Güzide, şanlı, necip ırkımın uzak ve yakın

Bütün zaferlerini kalbimin tanininde

Nabızlarımda okur, anlar, eylerim tebcil.

Sahifelerde değil, çünkü Atilla, Cengiz

Zaferle ırkımın tetviç eden bu nasiyeler,

O tozlu çerçevelerde, o iftira amiz

Muhit içinde görünmekte kirli, şermende;

Fakat şerefle numayan Sezar ve İskender!

Nabızlarımda evet, çünkü ilm için müphem

Kalan Oğuz Han'ı kalbim tanır tamamiyle

Damarlarımda yaşar şan-ü ihtişamiyle

Oğuz Han, işte budur gönlümü eden mülhem:

Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkistan

Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan                                                             

 Ziya Gökalp 13.5.2002

 

SONA DOĞRU

 

Bilsin cihan ki ben bu cihanın nesindeyim:

Bir ülkünün mehabetinin zirvesindeyim.

Dünya denen mezellete dalsın her isteyen;

Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim.

Herkese bir özleyişle yaşar…

Ben de öylece Altaylar’ın ve Tanrıdağ’ın çevresindeyim.

Merdanelikle şöyle bakıp ayrılıklara

Son menzilin hüzün dolu kaşanesindeyim.

Artık veda zamanına pek fazla kalmadı;

Yorgun ve kimsesiz ölümün bahçesindeyim…

  Hüseyin Nihal Atsız         

 

BAYRAK         

 

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,

Işık ışık, dalga dalga bayrağım!

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın

Mezarını kazacağım.

Seni selâmlamadan uçan kuşun

Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...

Gölgende bana da, bana da yer ver.

Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:

Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün

Kızıllığında ısındık;

Dağlardan çöllere düştüğümüz gün

Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;

Barışın güvercini, savaşın kartalı

Yüksek yerlerde açan çiçeğim.

Senin altında doğdum.

Senin altında öleceğim. 

ARİF NİHAT ASYA  (BİTTİ)