Bugün sıra dışı bir yazı yazmak istiyorum.
Bu yazıyı 17 Şubat oğlumun doğum günü olması nedeniyle gecikmelide olsa bugün için yazabildim.
Geçtiğimiz yıllarda yine buna benzer bir yazı yazarak oğlum Alperen’e seslenmiştim.
Nedenini ben de bilmiyorum ama bugün için yine oğluma hitap etmek istedim.
Ey Oğul! Saatler günleri, günler haftaları, haftalar, ayları, aylar yılları kovaladı ve aramıza geleli, evimize neşe ve mutluluk katalı 25 sene oldu. Bugün 25 yaşına gelmiş olup, üniversiteden mezun olmuş kocaman bir delikanlı oldun. O nedenle bugün sana Mustafa Kemal Atatürk’ün, Ahi Evran Veli’nin, Yunus Emre’nin ve Şeyh Edebali’nin sözleriyle destekleyerek seslenmek, biraz selam, biraz kelam etmek istiyorum.
Ey Oğul! 25 sene önce bugün adını Alperen koymamızın sebeplerinden birincisi, bekârlığımda düşündüğüm, arzuladığım Türkçe isim olması, ikincisi Türklerin Anadolu’ya gelişlerinde hem dini önderlerine hem ilim ve bilim insanlarına verilen ad olması yanında yiğit, cesur, sultan, padişah, komutan, anlamında olmasıdır.
Ulu Önder Atatürk’ün “Benim yaradılışımda bir fevkaladelik varsa, o da Türk olarak dünyaya gelmemdir“ sözünde belirttiği gibi bizlerin en büyük özelliği Türk olarak dünyaya gelmemizdir. Diyerek adını Alperen koydum. Türk olmaktan gurur duy. Zira Allah Türk olma şerefini herkese nasip etmez.
Ey Oğul! Hayat zor, insanlar riyakar ve acımasızdır. Dünya insanları öyle bir hal aldı ki ananın kızından, babanın oğlundan fayda yok. Sakın ola ki kimselere güvenme, bel bağlama.
Sen, sen ol insanlarla ve hayatla mücadele etmekten vazgeçme, hayatla mücadele etmekten vazgeçtiğin an bittiğin andır.
Bu dünyada hiçbir zaman inancını kaybetme. Eğer inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
Bilmelisin ki “Zafere giden yol, dikenli bahçelerden geçer.”
İnsanlara güvenme, riyakâr ve acımasız insanlardan uzak dur, her insanla arkadaşlık etme, arkadaş uğruna kendini heba ederek anneni, babanı üzme, menfaatçi insanlardan uzak dur, arkadaşlık etme. Bu insanlar menfaatleri uğruna her şeyi ve kötülüğü yaparlar. Sana bir bardak çay ikram eden arkadaşına sende et, sana değer vererek hediye alan arkadaşlarına sen de al. Ne başka insanlar üzerinden nemalan, ne de başkalarını sırtında taşıyarak nemalandır.
Her konuda dengeyi sağla,
Her şeyde olduğu gibi sevginin de ortası makbuldür. Sevdiğini gereğinden fazla sevmeyesin. Sevgini de, sadece yüreğinin eline vermeyesin. Unutma ki en çetin imtihan “sevgi”yle olanıdır.
Paranı israf edip, har vurup, harman savurma. Ye, iç ama israf etme. İsraf en büyük günahlardan olduğu gibi, israf ettiğin her kuruştan başında saç çıkmamış yetimin hakkı olduğunu unutma.
Ey oğul! Annenin babanın emeklerini, sana olan güvenini boşa çıkarma. Her zaman düşman uzakta değil yakındadır. Yüzümüze gülüp, çekemeyenlerimiz, sevmeyenlerimiz oldukça fazladır. Bunu her fırsatta görmekteyiz. Fazla uzağa gitmene gerek yok. Üniversiteyi kazandığında dahi yüzümüze gülerek tebrik edip, hayırlı olsun diyenler çekemediler, kıskandılar, telaşlandılar, arkamızdan konuştular, seni okutamayacağımızı düşündüler. Çok şükür Allah’a hiç kimseye muhtaç etmeden seni okuttuk.
Ey oğul! Kim ne ederse kim kime, kendine eder kendine. İt ürür, kervan yürür. Hiç kimsenin lafına sözüne bakarak hareket etme. Sen, sen ol çalışkanlığınla, güzel ahlakınla anneni, babanı, sevenlerimizi, dostlarımızı sevindir, çekemeyenlerimizi, düşmanlarımızı üz.
Ey oğlu! Senin baban, baba parasıyla adam olmadı, atadan, babadan kalan servetle hava atmadı. İnsanlara tepeden bakmadı. Markalı, modalı giyinmedi. Baban çok küçük yaşlarda babasız kaldı. 9 yaşında hayata atıldı. Balıkçılık pazarcılık, çaycılık, garsonluk gibi işlerde çalıştı. Yaşıtlarının tatil yaptığı, denize gittiği, gezdiği, oyun oynadığı günlerde baban soğuk, sıcak demeden para kazandı, kimseye muhtaç olmadı, kimselerden ekmek parası istemedi, evine ekmek getirdi. Kendi okul ihtiyaçlarını kendi aldı, kendi eşini kendi buldu, kendi düğünü kendi yaptı. Başkaları gibi her şeyi babası, annesi yapıp, hazıra konmadı. Beğenirsin, beğenmezsin baban kendi yağıyla kavruldu ve geldiği noktaya tırnaklarını kazıyarak geldi.
Ey oğul! Babam ve annemden bana kalan tek miras migren baş ağrıdır, başka miras ta kalmadı. O nedenle benim sana bırakacak mirasım yok. Sen de baban gibi kendi yağınla kavrulmak, kendi emeklerinle, alın terinle, tırnaklarınla kazıyarak bir yerlere gelmek zorunda olduğunu unutma. Benim sana bırakacağım en büyük servetim güzel ahlaklı, helali, haramı bilen, çalışkan, vatana millete hayırlı bir insan olman ve şerefli, namuslu hayat sürmeni sağlamaktır.
Çok oku, çok araştır, kendini iyi yetiştir, iyi geliştir, her şeyi öğren, öğren ama her şeyi de bilme. Bazen kendini, bazen haddini bilesin.
Yunus Emre’nin “İlim, ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmez isen, bu ne okumaktır” mısralarında belirttiği gibi hem ilmini, hem kendini bilesin.
Şeyh Edebali’nin dediği gibi: Gücünü, kuvvetini, aklını, zekanı, kelamını nerede ve nasıl kullanacağını iyi hesap et. Bunları iyi hesap edemezsen sabah rüzgârlarında savrulur gidersin. Bunun için daima sabırlı, sebatkâr ve iradene sahip olasın!.
Hiçbir zaman sabırsız olma oğul! Sabırsız menzile varılmaz. “Kaf Dağı’na” sabırsız ulaşılmaz. Sabır kara dikeni yutmak, diken içini parçalayıp, geçerken ses çıkarmamaktır.
Bir insan sabretmesini bilmelidir.
İnsan ocaklar gibi yanmalı, yanmalı da kimselere gamını ilan etmemelidir.
Her şeyi iyi hesap et, acele etme, zamanından önce harekete geçme vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bağrında kalmasını istemiyorsan her şeyin vaktini iyi ayarla.
Ey oğul! Dünya senin gözlerinin gördüğü kadar büyük değildir. Ananı ve babanı say, bereket büyüklerle beraberdir. Ana ve baba düşmemek için sırtımızı dayadığımız duvardır. Anadolu içinden kıvrım, kıvrım ırmaklar akan, ağıtları alev, alev ciğerler yakan analarla doludur. Ana çile yumağı, dua kaynağıdır. Ana yüreği narin bir ipek, baba bileği Tanrı’nın diktiği en sağlam direktir. Ne ananın ince yüreğini yakasın, ne de babanın kapı gibi bileğini kırasın. Yarın yuva kurduğunda ocağınla onlar arasında köprü olasın. Ana ve baba düşmemek için sırtımızı dayadığımız en sağlam duvardır. Gün gelip, duvar yıkıldığında kıymetini anlarsın ama o zaman iş işten geçmiş olur.
Bu dünyada inancını kaybetme, mücadeleden yılma. Biliyoruz ki açık sözlüsün, her şeyin kısa ve özünü seversin, açık sözlü olmaya devam et, her sözü üstüne alma, gördüğünü söyleme, bildiğini bilme, sözünü unutma, sözü söz olsun diye söyleme. İnsanları incitme, kırma, üzme, gönül yıkma,
Yunus Emre’nin; “Bir kez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil. / Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil” sözlerini unutma.
Daima mütevazı ol, kibirden uzak dur, kibirli insan, insan değildir. Sürekli insanların yararına işler yapmaya, yaralı parmağa merhem olmaya çalış, sorumluluk almaktan, suya sabuna dokunmaktan korkma, yetimin başını okşa, fakirin karnını doyur, garibi giydir. Hz. Ali’nin “İnsanlara faydası olmayanları ölülerden sayın.“ sözünü aklından çıkarma.
Bilmelisin ki, iyiliğe kötülük, şer kişinin kârı; iyiliğe iyilik her kişinin kârı; kötülüğe iyilik de, er kişinin kârıdır.
Sana kötülük edenlere dahi iyilik etmekten geri kalma.
Oğul Ahi Evran’ın “Elini, Sofranı, Kapını Açık Tut. Belini, Dilini, Gözünü Bağlı Tut!” Sözünde olduğu gibi helalde ve cömertlikte elini, sofranı, kapını açık tut, haramda belini, dilini gözünü bağlı tut.
Hedefini yükseklere, gözünü ötelere dikesin. Hesabını idealine göre yapasın. Şunu asla unutmayasın; Her şeyin vakti tayin edilmiştir. Vaktinden önce öten horozun başı kesilir.
Kavgayı sadece bileğinle değil, ilminle ve yüreğinle yapmasını bil.
İnsanın en büyük düşmanı kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Modanın, markanın, lüksün peşinden koşacağına bilginin peşinden koş ki aklın, insanlığın, ahlakın, kültürün moda ve marka olsun. Eşeğin semerini sürekli modalı ve markalı semerlerde değişsen eşek daima eşektir. “Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır.” Eserler de bilgiyle olur.
Muhabbetinin ve itibarının zedelenmesini istemiyorsan sevildiğin yere sık gidip gelme. Değerinden aşağı düşme. Altının değerini sarraf bilir altın çamura da düşse altındır.
Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.
Ey oğlum, biricik oğlum, canım oğlum, evimizin direği, gözümüzün bebeği oğlum! Sen bizim rüyamız, sen bizim devamız, sen bizim duamızsın. Daima başın dik, alnın ak, gönlün pak olsun.
Allah acını göstermesin, bir tane dedirtmesin, seni bizden, bizi senden ayırmasın. Mutluluğun daim olsun, gülen yüzün hiç solmasın, yüreğindeki güneş sönmesin.
Allah'a hayırlı kul, Peygamberine hayırlı ümmet, anne, baba ve vatanına hayırlı evlat olasın. Doğum günün kutlu, yolun, bahtın zihnin ebediyete kadar açık olsun.”