Mustafa Kemal Paşa; "Ben inkılâp ruhunu ondan aldım. Ziyaret edeceğim yerlerin başında elbette ilk yer aşiyandır. Fikret ünlü yapıtı Rübab-ı Şikestenin ana hatlarını çizen dörtlüğü şu mısra ile bitirmiştir. “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim” Atatürk 1925’te yaptığı bir konuşmada öğretmenlere şu direktifi verir:

"Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki Cumhuriyet sizden ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesiller ister. "Yine 1925’te İzmir Kız Öğretmen Okulu’nda “Türk kadını nasıl olmalıdır" konusu üzerinde yaptığı konuşmada, Atatürk sözlerini şöyle bitirmiştir:"

Burada Fikret merhumun cümlece malûm olan bir sözünü hatırlatırım: Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer. "Çankaya’da sofrada. Söz döner dolaşır edebiyata gelir. Konuklardan biri Fikret’i küçümseyecek olur der ki: "O karanlıklar içinde bir nur gören ve halkı o nura doğru götürmeye çalışan Fikret bu feryadı koparırken siz nerelerdeydiniz? Niçin içinizden kimse onun gibi feryat etmedi? Ben Fikret’e yetişemedim, onun sohbetinden istifade edemedim için kendimi bedbaht sayarım. Fakat onun bütün eserlerini okudum, birçoğu da ezberimdedir. O hem büyük şair hem de büyük bir ozandır.                                                   Atatürk Elazığ’a gelmiştir. Halkevi salonunda İsmail Müştak Maya kon; Ferda’yı, Sis’i, Rücu’yu ve Mehmet Akif’e karşı Fikret’in yazdığı parçayı okuyunca Atatürk çevresindekilere döner:"

Başka hangi şair böyle güzel ve inkılâpçı şiirler yazmıştır?

"Gençler art arda isimler söylerler: Hamit? Namık Kemal? Ziya Gökalp? Atatürk Rumeli şivesiyle yanıtlar: "Hayır bilemediniz, Fikret be çocuklar, Fikret be çocuklar, Fikret be çocuklar... O bizden çok ilerisini gören bir insandı, yazık ki biz ona hâlâ yetişemedik."

Atatürk'ün, Tevfik Fikret'in düşüncelerinin kendisi için ne kadar değerli olduğunu sürekli vurgulamıştır.  Hasan Duman, Atatürk’ün Namık Kemal sevgisini şöyle anlatır; Büyük Kurtarıcının; Namık Kemal’i ilk tanıması, Manastır İdadi (lise)’sinde öğrenci iken, yakın arkadaşı Ömer Naci Bey sayesinde olur. Bilhassa şu beyitlerin kendisini çok etkilediğini, daha sonra zaman zaman dile getirecektir:

Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin;

Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten

 

Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini,

Yoğ-imiş kurtaracak bahtı kara maderini.

 

Merkez-i hâke atsalar da bizi;

Kürre-i arzı patlatır çıkarız.

O yıllarda, Namık Kemal’in yasaklanmış eserlerini bulmak, onun vatanseverlik telkin eden şiir ve yazılarının heyecanını tatmak aydınların ortak tutkusudur. Mustafa Kemal'in, Namık Kemal’i tanıyıp sevmesini, onun görüşlerinin oluşumunda önemli bir olay olarak kabul etmek gerekir. Mustafa Kemal’in okul arkadaşlarından Ali Fuat Cebesoy hatıralarında bu konuda şunları der:

"Mustafa Kemal’in bir gece vakti yanıma gelerek, Namık Kemal'in Vatan Kasidesinin teksir edilmiş bir nüshasını "Fuat kardeşim bunu ezberleyelim” diye bana verirken, yavaş bir sesle fakat büyük bir heyecanla okuduğu:

‘‘Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin

Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten”

Mısralarını nasıl unutabilirim."

Anlaşılmaktadır ki Mustafa Kemal, daha lise öğrenciliği günlerinden itibaren Namık Kemal'e hayran yani vatansever, hürriyetperver birisi olmaya başlamıştır. Liseden sonra gittiği Harp Okulu'nda da bütün disiplin tedbirlerine rağmen, öğrenciler Namık Kemal'in eserlerini okumaktadırlar.

Mustafa Kemal bu konuda "harbiye senelerinde siyaset fikirleri baş gösterdi, vaziyet hakkında henüz nafiz bir nazar hâsıl edemiyorduk, Sultan Hamit devri idi... Bu gibi vatanperverane eserleri okuyanlara karşı takibat yapılması, işlerin içinde bir berbatlık olduğunu ihsas ediyordu" demektedir.

Atatürk, özel sohbetlerinde yaptığı heyecanlı konuşmalarda veya bunaldığı sıkıldığı zamanlar genellikle Namık Kemal'den mısralar, beyitler okumuştur. Öğrencilik yıllarından sonra subay olarak bulunduğu yerlerde de, Namık Kemal’in şiirleri onun ruhî dayanakları olmuştur.

"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini

Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini"

"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini

Elbet bulunur kurtaracak bahtı kara maderini”

Mecliste ise, Birinci İnönü Zaferi'nin kazanılmasından sonra 13 Ocak 1921 (1337) Perşembe günü saat 15.30'da gerçekleşmiştir.

Birçok mebuslar kürsüye gelerek orduya, onun kahraman kumandanına ve aziz şehitlerine hürmetlerini ifade ediyorlar. Bir ara Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa kürsüye çıkıyor, şunları söylüyor:

-Arkadaşlar, Muhiddin Bey'in (Baha Pars) gayet kıymetli sözlerinin hâsıl ettiği hissiyata tercüman olmak üzere bir iki kelime arz edeceğim. Milletimiz bugün bütün mazisinde olduğundan daha çok ecdadından ümit vardır. Bunu ifade için şunu arz ediyorum. Kendilerinin tabiri veçhile Cennet’ten vatanımıza nagehan olan merhum Kemal demiştir ki:

Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini

Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini

Görüldüğü gibi bu telgrafta, vatanın kurtuluşunu sağlayan nesillerin yetişmesinde, Namık Kemal'in nasıl önemli etkileri olduğu Atatürk tarafından da söylenmekte ve ayrıca, Atatürk’ün Namık Kemal’e nasıl büyük bir saygı duyduğu kendisinin sözleriyle ortaya konmaktadır.

Atatürk de bizden birisi olarak (ailesi, okulu, öğretmenleri ve arkadaşları), okuduğu kitaplar, imparatorluğun çöküşü ve Fransız İhtilalı, meşrutiyet kuşaklarını etkileyen fikirler, medeniyet ve ırk sorunu, dünya tarihi ve şark meselesi gibi konulardan etkilenmiştir. (DEVAMI VAR)