İki tarih, bir gerçek…

Birincisi, 24 Nisan 1915.

Yazı dizimizin birinci bölümünde de değinmiştik.

Artan Ermeni isyanları, Türk ve Müslüman ahaliye yapılan zulüm ve katliam üzerine Ermeni Komite Merkezleri’nin kapatıldığı, evraklarına el konduğu, liderlerinin gözaltına alındığı tarih.

Çanakkale Deniz Zaferi sonucunda hezimete uğrayan İngiliz ve Fransızların bu sefer karadan işgal harekâtını başlattığı 25 Nisan’ın bir gün öncesi.

Diğer bir bakış açısıyla, Atatürk’ün “Size taarruz etmeyi değil, ölmeyi emrediyorum” emrini verdiği günün bir gün öncesi.

Kapatma ve gözaltı kararı olmasaydı, Ermeni Komiteleri’nin ve çetelerinin Çanakkale’deki harekat ile koordineli olarak Türk Vatanı’nın işgaline dahil olacakları bir tarih. (Şekil-1: Ermeni İsyanları)

24 Nisan’da 235 komite liderinden 226’sı gözaltına alınmış, vatana ihanetin kanıtı sayılabilecek binlerce silah ve mühimmat ele geçirilmiştir.

Bunlardan 155’i Çankırı’ya, 71’i ise Ayaş’a sevk edilmiştir. Hapishaneye konulmamışlar; Çankırı’ya gönderilenler 2-3 kişilik gruplar şeklinde evlere yerleştirilmiş, şehir içerisinde gezmelerine izin verilmiş, firar etmediklerinden emin olunması için günde bir kez polis karakoluna uğramaları zorunlu tutulmuştur.

İlginçtir ki, bunlardan Arşak oğlu Mardiros ile Arşak Diradoryan adlı Ermeniler maddi durumlarının iyi olmadığını söylemiş, yardım yapılması talebinde bulunmuş ve talepleri kabul edilmiştir.

Bunların akıbetine gelecek olursak, Türk Milleti’nin alicenaplığı, adalet ve hakkaniyet duygusunun yüceliği ortaya çıkar: Çankırı’ya gönderilen 155 Ermeni’nin 35’i suçsuz  bulunmuş ve İstanbul’a dönmelerine izin verilmiştir. Yabancı uyruklu komite lideri 7 Ermeni’den 3’ü sınır dışı edilmiş, 31’i ise affedilmiştir. Ayaş’taki 71 komite liderinden 3’ü Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra kalanlar ise İngilizlerin İstanbul’u işgalinden sonra serbest bırakılmıştır.

İkincisi, 27 Mayıs 1915.

“Geçici Sevk ve İskan Kararnamesi”nin çıkarıldığı tarih.

24 Nisan’daki gözaltılara rağmen, Ermeni eşkıya ve çeteleri terör ve zulüme devam ettiğinden, Anadolu’da güvenlik ortamının yeniden sağlanması için “Zorunlu Askerî Tedbir” alınmasının gerekli olduğu tarih.

Ordu’nun geri bölgesini ve ikmal yollarını tehdit eden, cepheye her türlü ulaşımı engelleyen çetelerin ve komitelerin arındırılmasını sağlayan kararnamenin çıkarıldığı tarih.

Kararname 27 Mayıs’ta çıkarılmış, 1 Haziran’da uygulamaya konmuştur (Şekil-2: Sevk ve İskan Kararnamesi). Geçici (muvakkat) niteliktedir ve sadece 7 ay uygulanmıştır. Kış koşulları nedeniyle Kasım 1915’ten itibaren sevkler fiilen durdurulmuş, Şubat 1916’dan itibaren uygulamaya resmi olarak son verilmiştir.

Her adımı kayıt altına alınarak, gerekli tüm sağlık, ulaşım, lojistik ve güvenlik tedbirleri uygulanmıştır.

Bir Gerçek…

İsyan eden, kendi vatanına ve vatandaşına ihanet edenler yaptıkları zulmü ve katliamı kendilerine yapılıyormuş gibi Hristiyan dünyasını kandırmış ve Türkiye’nin  aleyhinde kamuoyu oluşturmuştur. Diaspora’nın etkisiyle bu yalan büyümüş, Atatürk’ün veciz sözü gerçek olmuş ve “Değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet almıştır.”

ABD.li Prof. Justin McCarthy’nin Osmanlı ve Rus arşivlerine dayanan araştırmaları sonucunda, 1914-1922 yılları arasında Anadolu coğrafyasında 1.189.132, Trans Kafkasya’da 413.000 olmak üzere toplam 1.602.132 Türk ve Müslüman Ermeniler tarafından katledilmiştir. Ayrıca 702.900 insanımız göç ettirilmiştir. Tüm bunlar eşkiyalık, zorbalık ve zalimlikle yapılmıştır.

ABD Başkanı Ronald Reagan’ın Hukuk Danışmanı Bruce Fein “Yapılan araştırmalar sonucunda Ermeni iddialarının asılsız olduğunun belgelendiğini, Ermeni terör çetelerinin 1. Dünya Savaşı’nda Fransa ve Rusya ile birlikte Osmanlıları öldürdüğünü, bu rakamın 2 milyon civarında olduğunu, burada asıl önemli konunun Ermenilerin ihaneti olduğunu, ABD’de yaşayan Ermenilerin (Diaspora) soykırım yalanı ile büyük menfaat sağladığını, arşivler açıldığında gerçeğin ortaya çıkacağını” üstüne basa basa ilan etmiştir. (Bruce Fein, “Yalanlar, Lanet Yalanlar ve Ermeni Ölümleri [Lies, Damn Lies And Armenian Deaths])

 

Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun çalışmaları sonucunda Osmanlı Arşiv Belgeleri’nde 1.931.105 insan kaybımız olduğu, 518.105’inin Arşiv Başkanlığı’nda detaylı belgeleri bulunduğu tespit edilmiştir.

 

Kara Schemsi tespitlerine göre 2 milyon sivil ve masum insanımız hayatını kaybetmiştir.

Bu rakamlar (Şekil-3: Türk ve Müslüman Kayıpları) kendiliğinden ortaya çıkmamıştır. Anadolu’da huzuru ve güveni sağlayan Türk Ordusu’nun birçok cephede olmasını fırsat bilen Ermeni komite ve çeteleri Türk Vatanı’nda huzur ve asayiş bırakmamıştır. İnsanlarımız bunların elinden zulüm ve eziyet görmüş, evlerinden edilmiş, katledilmiştir.

Halbuki Osmanlı Devleti geçici sevk ve iskan adını verdiği kararname ile tüm tedbirleri düşünerek, vatandaşını başka bir ülkeye değil, kendi ülkesinin sınırları içerisinde daha emniyetli bir bölgeye sevk etmiş, yeniden yerleştirmiştir. Günümüzde de çoğu ülke tarafından afet, baraj, istimlak, sağlık ve güvenlik gibi nedenlerle bu tip uygulamalara rastlanmaktadır. Öte yandan, 226 komite liderine yapılan muameleden bile anlaşılacağı üzere başka ülkelerde konusu vatana ihanet olan suçlardan ceza alması gereken birçok suçlu Ermeni hüküm bile giymeden salıverilmiştir.

İşte Soykırım Yalanı’nın tamamen uydurma olduğuna dair bir kanıttır bu. Bir devlet soykırım yaptığı/yapacağı bir ırkın insanlarına bu denli müsamaha gösterir mi? Hele bir de o kadar isyan etmiş, halkına zulmetmiş bir kitleye! Bir de bunların elebaşıları olacak 226 komiteciye…