Başkalaşım dönemindeyiz. Her şeyin an içinde yaşandığı, gündemin hızla değiştiği,malum olana maruz kalındığı bir dönem içindeyiz.
Kendimiz olma yerine, hep başka kişiliklere bürünüyoruz.
Yani kendimiz olmaya ihtiyacımız var.
Kendine inanmayan insan, başkalarının kendisine inanmasını nasıl bekleyebilir?
Hem başkalarından gelecek sevgiye, değere bağımlı hal içinde olacaksın ve kendine değer vermeyeceksin, sonrasında başkalarından seni değerli hissettirecek davranış bekleyeceksin.Bunun böyle olamayacağı gibi kendini de komik duruma düşürürsün.
Gaye, gayreti de yanında getirir.
Bu sebeple,önce kendimizin kıymetini ve değerini bilelim ve başkalarının vereceği değere bağımlı olmayalım.Yolumuzu, ihtiyacımızı belirleyelim ve kalbe dokunan çalışmalar peşinde olalım.Sevgide, değerde sensin.
Sen umutsun, sen merhametsin.
Sen hem eylem hem adaletsin.
Hayatımızın içindeki ve dışındaki olaylara yaklaşımımız insan fıtratına uygun, kendine inanan ve kendisi ile barışık olan, güçlü bir şahsiyet, hayatına anlam katar.Eğer bu erdem ve akıl bizde yoksa içselliğimizi kaybeder,duygusal tahribat yaşarız.
"İnsan beyni kendi dilinden emir alır." diye önemli bir söz var.
Bu yüzden kendimize dair inancımız olumlu olmalı."Ben bu yanlışı nasıl yaptım?"diye kendimizi hırpalamadan, daha doğruları söylemeye ve yapmaya odaklanmalıyız.
Elbette İnsan olarak her türlü etkiye açık ve bağımlı bir şekilde dünyaya geliriz.
Öncelikle Anne ve babamızın bize verdiği gıdalar ve duygularla besleniriz.Onların söz ve davranışları bizde kök salar. Adeta iç sesimize dönüşür ve dört mevsim rengini hiç değiştirmeyen defne dalları gibi hayatımızın her alanında vardırlar.
Yapmamız gereken sadece farkındalık.
Bu farkındalık ile zihnimizdeki olumsuzluklardan kurtuluruz. Bilelim ki kendimizi sevmemiz, değerli görmemiz,hem ihtiyacımız hem de görevimiz.
Zira İnsan, Allah'ın en çok sevdiği mahlûktur. En çok değer verdiği mahlûktur. Kâinatta insan gibi bir mahlûk yaratılmamıştır. Allah insandan başka yarattığı her şeyi; yerleri, gökleri, canlıları, cansızları hep insan için yarattığını söylüyor.
Bu sevgi ve değer insan olana yetmez mi?
Eğer yetiyorsa;
Gerisi boş, anlamsız ve gereksizdir.
Gördüğümüz hakikati gizlemeden, ve de bunu açıkça ifade etmekten korkmadan, aydınlık ve karanlık arasındaki farkın bilincinde olarak yaşayalım.
Netice olarak başkalarının bize inanmasını beklemeden önce,biz kendimize değer verip kıymetimizi bilelim ki başkalarından gelecek sevgiye ve değere bağımlı kalmadan, hayatımıza kalite katalım ve önemini bilelim.İnsan olmanın mertebesine çıkalım.
Buda ancak anlamlı ve erdemli bir hayata inanmakla olur.
Yani yola çıkmaya kendimizin ihtiyacı var .