Vatan haini millet düşmanı PKK’lı teröristler tarafından binlerce güvenlik görevlimiz şehit edildi, binlerce masum insanımız katledildi. PKK terör örgütünün ve teröristlerinin binlerce aileye yaşattığı acıya rağmen, “Kardeşlik” Yüce Milletimizin vazgeçilmez şiarı oldu. Yapılan bu kadar saldırıya, teröre, akan kana ve gözyaşına rağmen Milletçe “Kardeşlik” sözünden dönmedik. Irak, Suriye ve İsrail yönetimlerinin yaptığı gibi, ayrımcılık yapılmadı ve hiçbir masum hedef alınmadı. Aksine ve ısrarla “Kardeşlik” esas söylem ve uygulama oldu. Bu sayede, Irak ve Suriye’de yapılan ötekileştirme Türkiye’de hayat bulmadı. Türkiye hem terörle, teröristle mücadele etti hem de birlik ve beraberliğini korumaya devam etti.
Teröristbaşının yargılanması ve cezalandırılması toplum vicdanını bir miktar rahatlattı ve adalet beklentisini bir nebze karşıladı. Teröristbaşının yakalanmasına rağmen, 1999 yılından beri geçen çeyrek asır boyunca PKK terörü varlığını sürdürdü. Halen de bitmiş değil. Üstüne üstelik 25 yıl boyunca İmralı’dan “Kardeşlik” namına tek bir ses, söz çıkmadı. Terörün bitmemiş olması hem toplumun huzurunu kaçırdı hem de teröristbaşının ve terör destekçilerinin elini kuvvetlendirdi.
Bu süre zarfında bölgeyle ilgili planları olanlar boş durmadı. Önce Irak’ta sonrasında Suriye’de insanları böldü, birbirine düşman etti ve bir araya gelemeyecek şekilde ötekileştirdi. Irak’ta Şiilik ve Sünnilik kullanıldı. Türkmenler aslında bölgenin istikrar unsuruydu ama maksat istikrarsızlaştırmak olunca Türkmenlere baskı ve ayrımcılık, Kürtlere ise pozitif ayrımcılık yapıldı. Suriye’de de benzer bir oyun tezgahlandı. IŞİD canavarı yaratılarak, çoğunluğu sünni olan nüfus boşaltıldı. Yoğun bir Kürt nüfus olmamasına rağmen, Suriye’de PYD/PKK vasıtasıyla geniş bir bölgede terör devleti yaratıldı. Türkmenler dışlandı, sadece Türkiye sahip çıktı. İran ise gayrinizami unsurlarıyla, Şii varlığına destek olma bahanesiyle bölgenin istikrarsızlığına katkıda bulundu. Irak ve Suriye’de olanların Türkiye’de yaşanması elbette istenen bir hadiseydi. Bunca yıldır yapılamadı. Türk Milleti’nin sunduğu “Kardeşlik” candan ve samimi bir kardeşlik olduğu için Türkiye’de benzer hadiseler yaşanmadı.
Tekrar dönelim günümüze. MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından yapılan çağrı, yapılan çoğu değerlendirmeye göre kendisi için ve tabanı için paradigma kayması anlamına geliyordu. Kendisinden beklenmeyen bir açıklamaydı. Teröristbaşından medet bekleyen yaklaşım ve açılımlar toplum vicdanında farklı yansımalar yaptı. Hemen ertesinde, 23 Ekim 2024’te, gerçekleşen TUSAŞ saldırısı ise terörle ve teröristle müzakere değil mücadele edilmesi gerektiğini bir kez daha doğruladı.
Teröristbaşının “Kardeşlik” söylemlerinin samimi olmadığı tartışmasızdır. 25 yıl boyunca böyle bir söylemi olmamıştır. Ancak yapılan bir çağrı neticesinde konuya girmiş, görüşmeler neticesinde kardeşlik kelimesini kullanır olmuştur. Buna rağmen, halen “Kürt Sorunu” demekte, kardeşlik ikinci planda kalmaktadır. Hayatı boyunca kardeşlik için çalışmamıştır. Aksine kundaktaki bebekleri bile katleden bir terör örgütünün başı olarak “bebek katili” ünvanı almıştır. Terörün başı teröristbaşıdır. Değişmeyen gerçek budur. Bunca yıldır “Kardeşlik” ülküsünden vazgeçmeyen Türk Milleti’ne karşı teröristbaşının söylediği “Kardeşlik” kardeşlik midir?
Yüce Türk Milleti ne kadar sabırlı ve hoşgörülü bir millet ise o kadar da adalet duygusu ve vicdanı yüksek bir millettir. Doğruyla yanlışı, gerçekle yalanı, iyiyle kötüyü ayırt eden ve zamanı geldiğinde gereğini yapan bir millettir.