Ortam, mevsim, ekonomi, hayat gayet tatsız tuzsuz.

Bu gibi durumlarda yeri geldiğinde bir bakış, yeri geldiğinde bir sükût, yeri geldiğinde tek bir cümle ciltlerce kitaptan daha çok şey anlatır. Tıpkı bu not aldıklarım gibi:

İngridBergman'a sormuşlar; "Gidişat çok kötü, dünya nasıl kurtulacak?"

"Utanç demiş Bergman, dünyayı bir tek utanan insanlar kurtarabilir."

Çünkü utanmak "kibir" denilen en büyük günahın panzehiridir. Yalanın, iftiranın, hırsızlığın, pişkinliğin, arsızlığın önündeki en büyük engeldir.

Başını öne eğebilen, yüzü kızaran, özür dileyebilen insanları görmeye ihtiyacımız var...

           *

Bektaşi Babası, ne olursa "Allah'tan" dermiş.

Bir gün bir sokak serserisi arkadan yaklaşıp Baba'nın ensesine okkalı bi tokat patlatmış.

Baba "Kim" diye dönünce serseri "Baba efendi ne bakıyosun? Allah'tan işte" demiş...

"Eyvallah evlat" demiş, Bektaşi Babası.. "Ben de Allah'tan olduğunu biliyorum da hangi kahpenin eliyle yaptırdı diye merak ettim!.."

Gereken tepkiyi veremediğin her olayda biraz daha değersizleşir ve öz saygını kaybedersin.

Bazı kavgalar çıkmalı,

Bazı kalpler kırılmalı,

Bazı insanlar kaybedilmeli.

Bu hayatın kendisini yenileme şeklidir.

          *

-Bana "örümceği öldürsene" dedi.

-Öldürmek yerine bulabildiğim en az zarar veren silahı aradım.

-Peçete!

-Bir bardak ve peçeteyle yavaşça örümceği aldım.

-Dışarı koydum ve bahçeye doğru yürümesini izledim.

-Ve kendi kendime dedim ki:

-Eğer, olur da, bende yanlış yerde ve yanlış zamanda bir yerlerde kaybolursam birisi de bana bu merhameti göstersin.

Merhamet her zaman geri döner çünkü...

         *

Son günlerde aydınlık bir çağda, karanlık yükseliyor-Muş(!)  gibi... Bu sebepten ötürü Nazım Hikmet’in şu dizeleri zihnimde sık sık tekrarlanıyor.

“Alt tarafı bir çiçek toplayıp,

bir hayvan sahiplenip,

birkaç insan tanıyıp,

sevip gidecektik bu dünyadan.

Nasıl kötü bir zamana denk geldi ömrümüz.

Vicdansızların, sapıkların, katillerin, nefretin, cehaletin ortasına düştük.”

Gün aydın ola....