Mehmet Efendi’nin Doğumu ve Çocukluğu

Mehmet Efendi, 4 Nisan 1959 tarihinde Kadir Gecesi’nde sabah saat 4.00’te ailenin dördüncü çocuğu olarak Kırıkkale’nin Balışeyh İlçesi’nin Kenan Bey Obası Köyü’nde fakir bir ailenin 4. çocuğu olarak dünyaya gelir. Babasının adı Halit Efendi’dir. Halit Efendi fakir ama köyün en asaletli insanıdır. Davranışlarıyla tam bir İstanbul beyefendisidir.

Halit Efendi, kırk günlük bir bebek iken babası Kurtuluş Savaşında şehit düşer. Babasızlığın hasretini kucağına aldığı bebeğiyle dindirmeye çalışan Halit Efendi, Kurân-ı Kerim’in arkasına şu notu düşer:

04.04.1959 saat 4’te, 4. evladımız dünyaya geldi. Ramazan ayının yirmi altıncı günü, Kadir Gecesi’nin gündüzü, Cumartesi!”

Oğlunun kulağına ezan okuyan Halit Efendi üç defa “Ey Mehmet Akif, Ey Mehmet Akif, Ey Mehmet Akif” diye seslenir. Kurban kesilip dağıtılır, ailenin sevinci tüm köylülerce paylaşılır.

Mehmet Efendi çabuk serpilir, boy atar, büyükten küçüğe herkes tarafından sevilen, sayılan tatlı ve zarif bir çocuk olur. Onu görenler büyümüşte küçülmüş demekten kendilerini alamazlar. Her yönüyle dikkate şayan ayrıntılarla dolu bir çocukluk geçirir. Bu ayrıntıların başında daha beş altı yaşlarındayken sokakta birlikte oynadığı arkadaşlarını sıra halinde dizip kendilerine komutlar vermesi, ezan zamanında da “hazır ol!” vaziyetinde bekletmesidir.

Yedi yaşından itibaren babasına yardım etmeye, onunla birlikte kırlara çıkmaya, koyun otlatmaya başlar. Peygamber mesleğidir diye çobanlığı çok sever. Bir gün dağda hayvanlarını otlatırken ekmeklerini suya batırarak yiyen iki çoban görür. Bu manzara karşısında çok duygulanan Mehmet Efendi çıkınındaki tüm azığını çobanlara verir. Çobanlar “Allah küçük bir çocuk eliyle rızkımızı gönderdi” diye sevinçle şükrederler.

Okul yaşına gelince köylerindeki okula kaydı yapılır. Üçüncü sınıfa kadar köyde okur. Dördüncü sınıfa geçtiği sene daha iyi bir eğitim alması için babası tarafından İstanbul’da ikamet eden evli ablası Selver’in yanına gönderilir.

Yaşı küçük ama yüreği kocaman bir çocuktur Mehmet. Ablasına yük olmamak için okul dışındaki boş vakitlerinde kâh simit satar, kâh su satar, kâh tornetle pazardan dönenlerin yüklerini taşır. Okul harçlığını kimseye muhtaç olmadan kendi alın teriyle kazanır.

Helal harama çok dikkat eden Küçük Mehmet bir gün mahalle bakkalından bir liralık bir şey alır fakat bakkalcı yanlışlıkla bir lirayı beş lira zannederek dört lira para üstünü verir. Küçük Mehmet çabucak bakkalcıyı uyarır, yanlışlıkla verilen parayı iade eder. Adam beklemediği bu dürüstlük karşısında çok mutlu olur.

Küçük Mehmet beşinci sınıfı Ankara Çubuk’ta astsubay olan dayısının yanında, Yıldırım Beyazıt İlköğretim Okulu’nda okur. İlkokuldan sonra tekrar Kırıkkale’ye döner. Ortaokulu da Kırıkkale’de okur. Çok başarılı bir öğrenci olarak hem okulda, hem de mahallede kısa sürede kendisini sevdirtmeyi başarır, çok güzel bir öğrencilik hayatı yaşar.

Ortaokulda iken katıldığı bin beş yüz metre koşusunda bölge birincisi olur. Yarışmanın sonunda beden eğitimi hocası kendisine Ankara Savaşını anlatan Bekir BÜYÜKARKIN’ın TAN YERİ romanını hediye eder. Bu hayatında edindiği ilk romandır. Romanı o kadar çok okur ki neredeyse ezberler. Bu romanla kitap okuma alışkanlığı kazanır ve hep kitap almak ister ancak ailesinin maddi durumu o günler için buna müsait değildir.

Ortaokulu bitirmeden babası Halit Bey vefat eder. Fakirliklerine bir de yetimlik eklenir. Uzun süre üzerinden atamadığı bir hüzün ile sınanır. Ortaokuldan sonra meslek lisesinde, torna tefsiye bölümüne kaydolur. Okuldan arta kalan zamanlarında ailesinin geçimini temin için manavda çalışır. İş çıkışı hem cebi para görür, hem de eve sebze getirir. O yıllar onun sıkıntılı yılları olarak geçer. Hem çalışmak, hem okumak kolay değildir Sadece bu yüzden liseden sonra çok gitmek istediği halde hukuk fakültesine gidemez. Ancak tüm sıkıntılara rağmen hiçbir zaman neşesinden ve özgüveninden bir şey kaybetmez. Onu bir kere gören bir kez daha görmek, sohbetini dinlemek ister.

Liseden sonra bir süre garsonluk, bulaşıkçılık, Makine Kimya Fabrikası’nda işçilik yapsa da gözü hep düzenli bir iş arayışındadır. Fakat tüm aramalara rağmen olumlu bir neticeye ulaşamaz. İş aramaktan yorgun düştüğü bir akşam ellerini Allah’a açarak şöyle dua eder:

Yarabbi! Eğer bir işim, bir yuvam olursa ben de ömrümü senin yolunda harcayacağım” der.

Ertesi gün gazetede kara astsubaylığı imtihanının reklamını görür ve hemen başvurur. Yedinci sıradan ilk ona girerek derece ile İzmir Narlıdere Astsubay Okulu’nu kazanır ve aynı sene nişanlanır.

Duası kabul olan Mehmet Efendi hemen okuluna kaydolur ve devlet bursuyla okur. Başarılı bir eğitim hayatı yaşar. Herkes tarafından sevilen, sayılan, danışılan bir ağabey olur. --DEVAMI EDECEK