Her yıl 30 Ağustos geldiğinde içimde ayrı bir heyecan ve gurur olur. Çünkü bu gün, bağımsızlığımızın en büyük nişanesi olan Büyük Zafer’in günüdür. Milletimizin iradesini kırmak isteyenlere karşı “Ya istiklal ya ölüm!” diyerek ayağa kalkan kahramanların ve onların başında duran Mustafa Kemal Atatürk’ün destanıdır 30 Ağustos.
Ama bana sorarsanız, Atatürk’ü anlamak yalnızca törenlerde bulunmakla, bayrak sallamakla sınırlı değildir. Asıl mesele, o büyük zaferin arkasındaki fikirleri, idealleri ve mirası hayatımıza taşıyabilmektir. Çünkü Atatürk’ün zaferi sadece askeri değil, aynı zamanda bir fikir devrimidir.
Bugün toplumda en çok dile getirilen isimlerden biri Mustafa Kemal Atatürk’tür. Fakat ne yazık ki en az anlaşılan da yine O’dur. Kimi yalnızca seçim zamanı hatırlar, kimi tartışmalarda bir kalkan gibi kullanır. Oysa Atatürk’ü anlamak, şekilcilikten uzak; akla, bilime ve özgür düşünceye dayalı bir bilinç geliştirmektir.
Onun “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir” sözü, yalnızca bir öğüt değil, bizlere bırakılmış bir yaşam pusulasıdır. Atatürkçülük; slogan atmak değil, sorgulayan, üreten, çalışan ve topluma fayda sağlayan bireyler olabilmektir.
Atatürk’ün adımlarına baktığımızda, bugün hâlâ yolumuzu aydınlatan örnekler görürüz. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıması, köylüyü kalkındırma çabaları, gençlere verdiği değer, eğitimde fırsat eşitliği için attığı adımlar… Bunların hepsi yalnızca bir dönemin değil, geleceğin inşası içindir.
Ben de sorumluluk bilincinde olan bir anne olarak bu mirası çocuklarıma aktarmaya çalıştım. Onlara yalnızca Atatürk’ün adını öğretmekle yetinmedim; aklın, bilimin, eşitliğin ve çalışkanlığın önemini de anlatmaya gayret ettim. Çünkü inanıyorum ki bizden sonra bu emaneti taşıyacak olanlar onlar olacak. Onların gözlerinde Atatürk’ün yolunu görebilmek, bana en büyük gurur kaynağıdır.
Cumhuriyet’in kıymetini bilmek, yalnızca geçmişe saygı değil; geleceğe karşı sorumluluktur. Atatürk’ün “Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun yönetim Cumhuriyet’tir” sözü, aslında bugün de bize bir yol göstericidir.
İşte bu yüzden 30 Ağustos yalnızca işgalci ordulara karşı kazanılmış bir zafer değil; aynı zamanda değerlere, fikirlere ve yarınlara kazandırılmış bir umuttur. Bizlere düşen görev, bu emaneti yalnızca kutlamalarda hatırlamak değil, her gün yaşayarak gelecek nesillere aktarmaktır.
Atatürk ile gurur duyuyoruz. Ama gurur duymak yetmez; O’nun ideallerini yaşatmak zorundayız. Gerçek Atatürkçülük işte budur.
30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun! 🇹🇷