Dünyada pek çok uygarlıklar ve uygarlığa bağlı ülkeler, doğmuş büyümüş ve batmıştır. İyi yöneltilen bazı ülkeler binlerce yıl ayakta kalmayı başarmışlar.

Ülke devletlerinin uzun yaşama şansları coğrafi konuma bağlı olduğu gibi, başında bulunan yönetici veya kralın bilgili ve halkını düşünen şahısların olması da etkendir.

2000 yıldan bu tarafa bilhassa Ortadoğu ve arap yarımadasında doğan ülkeler din üzerine yani devleti olarak din vatanı olarak idare edilmiş. Dinin vatanı olmaz, din vatan tanımaz. Vatansızda din inancı olabilir, fakat vatan dinden çok daha önemlidir. Vatanı peyder pey satarsan bir gün gelir seni vatanın da kovar.

Ülkenin limanları, yolları, üretim tesisleri satılamaz, vatandaşlık parayla satılmaz. Almanya vatandaşlık kimliği verirken Almanca bilinmesini şart koşar. Sonra para istenen din kardeşlerimizin hepsi de ekonomi okumuş, para nasıl yönetilir kimlere borç verilir çok iyi bilirler.

Borç para verirken kuralları tanımazlar, verdikleri paranın faizini bal gibi yerler.

Osmanlı’nın son devrelerini anlatan pek çok kitap okudum, fakat bunların içinde hasta adamı en iyi anlatan Ersal Yavi’dir. Kendisi asker kökenli iyi yetişmiş araştırmacı yazardır.

Osmanlı’dan zamanımıza kadar geçen devreleri ve darbeleri akıcı bir dille kâğıtlara dökmüş ve içinde yaşadığımız günlerin aynısını Osmanlı da yaşamış ve hazin bir şekilde miladını, başında bulunan padişahların günün şartlarına ayak uyduramayarak ve her yeni buluş ve icatlara dini bahane göstererek karşı olması, imparatorluk tarihte silinmiştir.

Yaşadığımız günlerin tıpa tıp benzerlik göstermesi, tarihte ders alınmadığının bariz örneğidir. 200 yıldan fazla Avrupalaşmaya çalışma, ne kadar da itibara önem versek de adamlar itibara artık bakmıyor. Ortak Pazar ve Avrupa Birliği’ne itibarla almıyorlar. Çarşı pazarda bila haberdar olmayan hükümetin ise yaramayan zamlarla koltukta oturma hayalleri, piyasanın ateşini söndüremiyor.

Bilhassa emeklilerin durumu içler acısı. Vahim bir yaşam mücadelesi veren yaşlılar açlığa mahkûm olmuş durumda.

Ülkede bir kesim lüks yaşantılarına devam ededursun, pazarda ağlayarak aç olduğunu söyleyen ve 7500 TL’ye, yani açlığa mahkûm edilen yaşlı adamın ahı ve intizarı kimseyi iflah ettirmez.

Bütün masrafları halkın verdiği vergiden karşılanan ve ayda 150 bin lira alanlar, 7500 lirayla nasıl geçineceğini bilemez sanırım.

Cumhuriyeti kuranların halkına emanet ettiği ve yıllarca ihtiyaçları karşılayan üretim tesisleri elden çıkarıldığı gibi, yenisinin yapılmayışı ve dışa bağlı ithalatla kalkınmaya çalışır görünmek, Türkiye’yi iflasın eşiğine getirdiğini düşünenlerin sayısı her geçen gün artıyor.

Türk ve Türkiye’yi hiç sevmeyen ve sevmeyeceğini de söyleyen dün küfür ettiğimiz Arap kardeşlerin dostluğuna kim inanır ki!.

Yalnız şunu iyi bilsinler ki Arap eski Arap değil, kapitalizmin her oyununu iyi öğrenmiş ve faşizmin katmerlisini acımasızca uygulayan bir din kardeşimiz var.  Arap kardeş Türkiye’ye ne yatırımı yapacak yani? Anadolu’da petrol mu çıkaracak?

Kardeşler dünyanın hiç bir yerinde yeni bir üretim tesisi kurmamıştır. Sadece bitmiş ve üretime geçmiş fabrikalar alırlar. Telekom örneğinde ders almamız lazım. Aranan para ne için alınacak, sonu ve önü bilinmeyen projelerin yükü, fakirleştirilmiş halkın sırtına yüklenmesin. Yap-işletleri ihale ederken, bu sonuçları göremeyenlerin artık gerçeği görmeleri gerekir diye düşünüyorum.