Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki her gün duyduklarımızla şaşkına dönüyoruz.

Çocuk ve kadın cinayetlerini mi yazsak, yoksa bir belediyede personelle beraber başkanın da katıldığı dayak ve işkence seansına adli kurumlar dahil herkes sessiz kalmışını mı, yoksa şeyhini mahpushaneye atarken müridi DDY’na genel müdür olarak atanmasına mı?

Hain Feto ile mücadele ederken, aynı örgüte dahil olan ve altı yıldan fazla ceza alan bir şahsa, bir ilimizin yol yapımını ayrıcalık yaparak, en pahalı şekilde bu şahsa veriliyor! Bir havaalanı yapılıyor, üç ilin ortasında ve her üçüne de uzak, aynı zamanda bu üç ilin nüfusu kadar yolcu garantisi veriliyor. Verilen yolcu garantisinin üçte birine bile ulaşılmayan yolcu sayısının üzeri devlet tarafından yapıcı firmaya ödeniyor!

Yap-işlet devret modeliyle yapılan yol ve köprülerin durumu ortada iken hala bu uygulanmaya devam ediliyor. Çanakkale Köprüsüne verilen araç sayısı doldurulmazsa diğer yap-işlet-devret modeli gibi yine halkın sırtına bir kambur daha yüklenecek. Bu ve bunun gibi hataların devamı ısrarında devlet hala enflasyon ve pahalılıkla mücadele ediyor safsatasını halka anlatılıyor.

Temel tüketim maddelerine gaz, akaryakıt ve kalkınmanın ana lokomotifi olan çiftçinin girdilerine her gün ayarlama adı altında zam yapılırken, işçi ve emeklilerinin ücretlerine daha az yapmak için artışın çok altında gösterilen enflasyon rakamları ne kadar inandırıcı?

Peki böyle bir ülkenin vatandaşı olarak hükümete ve adalete nasıl güveniriz veya güvenmeliyiz?

               Hükümetin pek çok konuda idare yetkisini kaybettiği görülürken, hâlâ siyasi arenada “sorunları en kısa zamanda çözeceğiz” diyen siyasilerin, kendilerinin de inanmadığı, gerçeklerin doğruluğuna nasıl inanacağız?

Tarımda dibe vuran başarısızlığın suçlusunu gösterecek bir tarafı var mıdır? Eğitim sisteminde curcunanın iyileştirilmesi eğer yetkili değiştirmekle halledilmiş olsaydı, sayısını dahi bilemediğimiz değiştirilen eğitim bakanlarının hepsi demi acaba başarısızlıktan kenara itildi?

Uzun bir aradan sonra açılan okulların sorunları daha da katlanarak büyüdü. Bunların başında gençlik devresinin başlangıcında ve üniversite eğitimi görmek için anne yuvasında ayrılan çocuklar kimlerin kucağına itiliyor, bilen var mı? Eğer bilen varsa bunu kasıtlı olarak mı bazı yurt adı altında faaliyet gösteren ve kim olduğu halk arasında bilinmeyen, fakat devlet tarafından çok iyi bilinen yurt işletmelerinin sahipleri kimlerdir? Bu yurtlar hangi kuruluşun yardımı veya bağışı ile yapıldı. Diyanetin adeta örtülü ödenek adı altında dağıttığı paralar kimlere veriliyor?

Yabancı ülkelerde yurt sorunu nasıl çözülüyor bir bakalım, mesela Frankfurt’ta Goethe Üniversitesi eğitim vereceği talebe sayısı kadar hemen yanında yurtları vardır. Bu yurtlara alınacak talebelerin en az bir sene önce yerleri hazırlanır ve üniversiteye alınacak talebe sayısı da yine bir sene önce belirlenir. Üniversitede kimlerin hangi dalda eğitim alacağı çok önce de okuyacak talebe tarafında bilinir. Her şehre ve kırsala üniversite adı altında eğitim düzeyi günün teknoloji gelişmelerine çok uzak kalan eğitim kurumlarının ne kadar başarılı oldukları, caddelerde ve kahvehanelerde pinekleyen gençlerden belli.

Eğitim ihtiyaca göre ayarlanır ve eğitici hocalar yetenekli ve bilgili hocalar tarafından verilir. Avrupa ülkelerinin fersah fersah bizden ileri olduğu belli değil mi? Biz daha hala babayiğitlerin yapacağı arabaları görmek için gözlerimiz yollarda, kulaklarımız Ankara tarafından gelecek sese odaklandık bekliyoruz.

Pandemide kullanılacak aşıyı, hıfzıssıhha enstitüsünü kapattığımız için lazım olan aşıyı yabancı ülkelerin merhametine bağlı olarak kendimizi korumaya çalışıyoruz.

Peki biz neden çok basit olan organizeyi beceremiyoruz? Beceremezler çünkü orada da bir çıkar gurubu ve tarikat kıskacı devreye giriyor. Bugün Türkiye’de ne kadar yurtlar bazı tarikatların kontrolünde ve bunların finans kaynağı nereden karşılanıyor.

Yön verilen paraların kaynağı nerde ve devlete ne kadar vergi veriyorlar, Elhamdülillah hiç malumatımız ve haberimiz yok. Olamaz da ve olmaz da. “Ya Allah bismillah” diyerek açılış kurdelesi kesmekle, istenilen yere varılmıyor. Okullar açıldı okunan kitapların kâğıdı nerde geliyor?

Üretmeyi bırakıp dışa bağımlı hale getirenler acaba yaptıkları hataların farkına varırlar mı bilemiyorum.

Ülkede insanların artan hayat pahalılığı altında inim inim inlerken, her gün ülke gündemini farklı konularla meşgul edenlere diyecek bir şey diyemiyoruz.