Türkiye devletini temsil eden Cumhurbaşkanlığı forsunda çerçevede bulunan 16 yıldızın tarihte kurulmuş büyük Türk Devlet ve İmparatorluklarını, ortada bulunan yıldızın ise Türkiye Cumhuriyetini temsil ettiğini hemen herkes bilir. Ancak 16 yıldızın temsil ettiği tarihteki devletleri ise eksiksiz sayabilen çok az kişi vardır. Bunlar sırasıyla Büyük Hun, Batı Hun, Avrupa Hun, Ak Hun, Göktürk, Avar, Hazar, Uygur, Karahan, Gazneli, Büyük Selçuklu, Harezmşah, Altınordu, Timur, Babür ve Osmanlı Devlet ve İmparatorluklarıdır. Bu saydığımız Büyük Türk Devletleri haricinde tarihimizde sayılmayacak kadar çok Beylikler, Hanlıklar da vardır. Türk Devletleri gibi tarihteki beylik ve hanlıkların kimileri de çoğu zaman kendi kanunlarıyla, hanların kendi adlarına basılan paralarıyla, askeri ve stratejik konumlarıyla birer devlet gibi hareket etmişlerdir. Bunca devlet ve hanlık tarihte maalesef kendi aralarında anlaşmazlıklar yaşamışlar, hatta çoğu zaman kanlı ve yıkıcı savaşlar ile birbirlerini yok etmişlerdir.
Bu gerçekler ışığında bu haftaki yazımda tarihte kurulan onca devlet ile övünen tarihin şanlı sayfalarını değil, Türk’ün Türk’ kılıç çektiği kara sayfaları hatırlatacağım. Tarihten ibret almak gururlandıran olaylardan ziyade acı ve talihsiz yaşanmışlıklardan mümkündür. O çok gururlandığımız tarihteki onca Türk Devletinin birbirlerini nasıl yok ettiklerine bir bakalım. Türkler tarihte elbette farklı topluluklar, kavimler, milletler ve devletler ile savaşmış ve şanlı nice zaferler kazanmış olsalar da pek çok acımasız savaşları kendi aralarında da yaşamışlardır. Bunda elbette bazı Türk devletlerinin aynı dönem içerisinde ve aynı coğrafyalarda kurulmuş olması nedeniyle meydana gelen siyasi ve jeopolitik anlaşmazlıklar, taht kavgaları, coğrafyaya hükmetme yarışında güçlerinin yakın olması nedeniyle rekabet ortamının oluşması gibi pek çok neden sayılabilir.
Türk’ün Türk ile mücadelesi ilk büyük devletimiz Hun İmparatorluğunda başlamış. Hun Devletindeki Ho-han-yeh ve Çi-çi arasında uzun bir taht mücadelesi başlamış. Bu mücadeleyi, Çin’in desteğini arkasına alan Ho-han-yeh kazanınca Hun Devleti, Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Tabi sonrasında Çin ikiye bölünen Hun Devletini işgal etmişti. Göktürk Kağanlığı zamanında ise Kağanlığın zor zamanlarından istifade ederek saldıran diğer Türk boyları Türgeşler, Uygurlar ve Karluklar Göktürklerin çöküşüne, Uygur Devleti’nin de doğuşuna ortam hazırladılar. Uygur Devleti de bir başka Türk topluluğu olan Kırgızlar tarafından ortadan kaldırılmıştır. Anadolu topraklarında devam eden tarih serüvenimiz içerisinde Oğuz Yabgular çevresindeki bütün Türk toplumları, Hazarlar, Peçenekler, Kıpçaklar, Kumanlarla her daim mücadele içinde olmuşlardır. Karahanlı Devleti, Doğu ve Batı olarak iki bölüme ayrılmış, Batı bölümü bir yine Türk devleti olan Harezmşahlar tarafından yıkılmıştır. Tarihler 1040’ı gösterdiğinde meşhur Dandanakan Savaşı yine Türk devletleri arasında cereyan etmiş ve savaştan mağlup ayrılan Gazneliler tarih sahnesinden silinirken, Oğuz Yabguların içinden Selçuklu adını verdiğimiz bir devlet ortaya çıkmıştır. Türkiye Selçuklu hükümdarı 1.inci Alâeddin Keykubad ve Celaleddin Harezmşah arasında 1230 yılında gerçekleşen Yassı Çimen Savaşı da akıllara kazanan başka acı bir Türkler arası savaş olup, bu savaş Harezmşah hanedanının sonunu getirmiştir.
Bu dönemde Anadolu topraklarında bulunan beyliklerden Danişmentlilerin yine Türkiye Selçukluları ile olan mücadelesi de dikkatlerden kaçmamalıdır. Nitekim Moğollarla birlikte Cengiz Han'ın etrafında toplanan Steplerde yaşayan, Kıpçaklar, Kırgızlar, Uygurlar, Oğuzlar, Türkistan'daki birçok Türk toplumunun kaderini değiştirdikleri gibi, Hülagü Han'ın İlhanlı Türk Devleti de 1243 tarihinde gerçekleşen Köse Dağ savaşı, Selçuklu Türk Devleti'nin sonunu getirmiştir. Osmanlı Devleti (1299-1923) ise beylik devirlerinden itibaren sivrilen ve öne çıkan Türk beyliği olmuş nitekim Anadolu’da Türk birliğini sağlama yolunda adımlar atmıştır. Bu amaçla hareket ettiği sıralarda yine aynı amaç uğruna hareket eden birçok Türk Beylikleriyle ve ile çekişme yaşadıklarını belirtmeliyiz. Örneğin, Karamanoğulları, Dulkadiroğullar gibi. Burada da yine, Fars (Pers), Arap ve Bizans entrikaları çoğu zaman olayların seyrini değiştirmiştir. Aynı dönem, yine Altınorda Türk devletlerinin sonunu getiren bir Türkistan’da yükselen diğer Türk Cihan Hükümdarı Emir Timur, Anadolu’da kurulan ve güçlenen bazı Türk Beyliklerinin de yardımını alarak Ankara Savaşı (1402) sonucu Osmanlı Devletini sarsmıştır. Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid Timurlulara esir düşmüş ve devlet, Fetret Devri olarak bilinen 11 yıllık hükümdarsız bir döneme girmiştir. Fetret devrinde padişahın çocukları olan Çelebiler her biri yanlarına binlerce asker alarak taht savaşına girmiş, Çelebi Mehmed kardeşlerini yok edip varis olarak kendisini ilan edip Osmanlıyı yeniden toparlayana kadar binlerce Türk Anadolu’da birbirlerini katletmiştir. Türklerin birbirlerini katlettiği bu kanlı dönemlerde Haçlı dünyası sevinmiş, rahat bir dönem yaşamışlardır.
Türk-Moğol Devletleri olan Altınorda ve Çağatay Devletlerinin çöküşü ise Slav ve Fars toplumlarının Karadeniz’in kuzeyinde ve Balkanlarda güçlenmelerine sebebiyet vermiştir. Özellikle 16. yüzyıl, Türklerin birbiri ile olan mücadelelerinin en meşhurlarının yaşandığı bir dönemdir diyebiliriz. Akkoyunlular’ın Şah İsmail’in Safevileri (1501-1736) ile olan mücadelesi ve yine Safevilerin Osmanlılar ile olan mücadelesi tarih içerisinde akıllara kazanan en kanlı ve zorlu savaşlardandır. Akkoyunlulara nispeten Osmanlı-Safevi mücadelesi bu konuda hatırlarda en çok kalan çekişme olabilir. Bildiğiniz üzere Fars (İran) topraklarında hüküm süren Şah İsmail ve Anadolu topraklarında hüküm süren Yavuz Sultan Selim orduları arasında cereyan eden Çaldıran Savaşı (1514) Türklerin Türklerle yaptığı savaşlar arasında önemli yer tutar. Bu savaştan kısa süre sonra bu sefer Osmanlılar, Mısır ve Suriye'de hüküm sürmüş olan Memlûklu Türk Devleti ile karşı karşıya gelmiş, Yavuz Sultan Selim Memlük Devleti ile girmiş olduğu Mercidabık (1526) ve Ridaniye (1517) savaşlarını kazanmasıyla Osmanlılar Mısır’ı fetih etmiştir. Düşünün ki Osmanlı ve Memlük Türk Devletleri savaştığında o dönem dünyanın en güçlü birinci ve ikinci devletiydi. Dönemin her ikisi de Türk olan süper devletleri diyebileceğimiz güçleri birbirlerini yok etmek için mücadele etmiş ve neticesinde güçlü bir diğer Türk Devleti olan Memlüklüler tarih sahnesinden silinmiştir.
Türklerin Türklerle yaptığı savaşlar elbette burada bitmiyor. Osmanlı Sultanı 4. Murat'ın Bağdat Seferi sonucunda 14 yıldır Safevilerin elinde bulunan Bağdat'ın fethinden sonra Osmanlı Devleti ile Safevî Devleti arasında 17 Mayıs 1639'da imzalanan, 1623-1639 Osmanlı-Safevî Savaşını sona erdiren ve bugünkü Türkiye-İran sınırını büyük ölçüde belirleyen barış antlaşması Kasr-ı Şirin imzalanmıştır. Burada Şah İsmail'in ölümünden sonra, zaman zaman Safevi Türk Devleti'nin yönetimini eline geçiren İran'ın (Pers-Fars) entrikaları son derece belirleyici olmuştur. Böylece asırlardır Türk yurdu olan İran, içinde yaşayan milyonlarca Türkle (Türkmenle) ayrışmış ve onlara esaret uygulamıştır. Bugün Güney Azerbaycan dediğimiz bu coğrafya da bağımsızlık günlerine özlemle beklemektedir. En nihayetinde 1. Dünya Savaşında yenilen be payitahtı işgal edilen Osmanlı Devletini tarih sahnesinden resmiyette silen de önce saltanatı sonra da hilafeti kaldırarak yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmuştur.
Bu yazıya sığdıramadığımız daha nice Türk’ün Türk ile savaşı tarihe kapkara mürekkeplerle kayıt edilmiştir. Elbette insan bunca Türk Devleti birbirleriyle savaşmak yerine tarihte birlik olabilmeyi başarsaydı tarihin akışı ne kadar farklı olurdu diye düşünmeden edemiyor. Osmanlının yıkılış ve tarih sahnesinden çekileceği sıralar ise işte bu yönde yepyeni bir düşünce filizlenmekteydi; Turancılık Fikri! Türkler artık birbirlerini yok etmenin değil bir bayrak altında toplanmanın gerekliliğini anlamaya ve bu yönde çalışmaya başlamışlardı. Bu amaçla Osmanlı son dönemi ile Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan nice münevverin çalışmaları ile Enver Paşa’nın bilhassa Türkistan mücadelesi kayda değerdir. Türkçülük mücadelesi veren nice Turancılık fikri kahramanları ise saygıyla yad ediyor, onları daha detaylı başkaca yazılarda konu etmek üzere saygıyla selamlıyorum. Günümüzde ise daha resmi ve sistematik olarak hem ulusal hem de uluslar arası çalışmalarına şahit olduğumuz kayda değer bir oluşum vardır. Türk Birliği yolunda çalışmalarını başarıyla yürütmekte olan bir oluşum; Türk Devletleri Teşkilatı!
Av. Bülent Demirbaş