Hakkında olumlu ve olumsuz eleştiriler yapılan Talat Paşa’yı, Feyziye Özberk’in “İttihat ve Terakki Tarihi” kitabından alıntılar yaparak siz okuyucularımın beğenisine sunacağım; Talat Paşa kimdir:1 Eylül 1874 yılında Bulgaristan’ın Kırcaali kasabasında doğmuştur. İttihat ve terakki’nin kurucularından ve önemli bir Osmanlı devlet adamıdır. Siyasetçi ve devlet adamı Talat Paşa, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında teşkilatçı kimliği ile çok başarılı işler yapmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli, Talat Paşa’nın önderliğinde İttihatçılar yani Jön Türkler tarafından atılmış; bina yine bir jön Türk olan Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde Kemalistlerce tamamlanmıştır. Bu tarihi sürece damgasını vuran en önemli iki ad: talat Paşa ve Atatürk’tür. Nustafa Kemal Atatürk bu temel tarihi gerçeği bir cümleyle belirtiyor. “Eğer Meşrutiyet olmasaydı, Cumhuriyet olamazdı.
Başta Talat Paşa olmak üzere ittihatçılar için “Hayalleri bedenlerine sığmıyordu.” Denir. Onlar bedenlerini de devrim mücadelesine adadılar. Birer vatan fedaisiydiler. Ülkelerinin gözleri önünde devamlı olarak toprak ve onur kaybına isyan ettiler. Vatanlarının kaderini değiştirmek istediler. Onlar, önce Osmanlı İmparatorluğu’nu yaşatmaya çalıştılar. Bunun imkansızlığı yaşayarak gördüler ve milli devlet kurma çabasına girdiler. Yani önce Osmanlıcı sonra Türkçü oldular.
23 Ocak 1913’te gerçekleşen “Bab-ı Ali Baskını”, ülkemizin yakın tarihi ve İttihat ve Terakki için önemli bir dönüm noktasıdır. Selanik mücadelesiz teslim edilmiş, Edirne kuşatılmış, kaybedilmek üzeredir. Yüzyıllardır Osmanlı ülkesi olan Rumeli birkaç haftada elden çıkıyor. Binlerce göçmen ( 1912 yılında, tehditler ve zulümler nedeniyle Balkanlardan yola çıkan beş milyon Müslüman Türk’ün ancak iki milyonu anavatana ulaşabilmiştir.) aç susuz İstanbul’a akıyor. Bir yandan da İttihatçılara yönelik bir yok etme saldırısı yürütülüyor. İşte bu koşullarda talat Paşa’nın önderliğinde cesur bir hareketle iktidar ittihatçılarca devralınıyor. Büyük acılar yaşayan halk da bu hareketi destekliyor. İttihat ve Terakki’nin iktidarı devralması, ülkede geniş destek görmekle kalmıyor, uluslararası çevrelercede de belli bir anlayışla karşılanıyor.
Talat Paşa, 15 Mart 1921 yılında Berlin’de bir ermeni tetikçi tarafından boynundan vurularak şehit ediliyor. Yine İttihat ve Terakki’nin önemli isimlerinden Sait Halim Paşa 6 Aralık 1921’de Roma’da, Dr. Bahattin Şakir ve Cemal Azmi Bey 17 Nisan 1922’de Berlin’de, Cemal Paşa 22 Temmuz 1922’de Tiflis’te Ermeni katiller tarafından şehit ediliyorlar. Talat Paşa, yurt dışındayken devamlı ölüm tehdilleri alıyordu. Buna rağmen “Bir Talat gider, bin Talat yetişir” diyen cesur ve her tutumuyla örnek bir devrimci, halçı, güleryüzlü, hiç vazgeçmeyen bir önderdi. Talat Paşa’nın Katili Ermeni Soghomon Tehlirian hemen yakalanıyor ama, Alman mahkemeleri bu katile hiç ceza veremiyor ve beraat ettiriliyor. Talat Paşa’nın cenazesi Berlin’de defnediliyor. 1924 yılında Atatürk’ün teklifi ile “Milli Şehit” ilan ediliyor ve cenazesi 20 Şubat 1943’te yurt’a getiriliyor. Ermeniler’in kurduğu Asala terör örgütü yurt dışında görevli onlarca Türk Büyükelçilerini ve Konsoloslarını kalleşçe şehit etmişlerdir. 1915 yılından önce ise Anadolu’da Müslüman Türk’ü camilere doldurup yakarak ve akla ziyan işkenceler yaparak binlerce Müslüman’ı öldürmüşlerdir. Bu tarihi gerçeği görmemezlikten gelerek 1915 yılında gerçekleştirilen tehcir’i katliam olarak niteleyen DEP milletvekili’nin TBMM’de konuşmasına sessiz kalan (İYİ Parti dışında) partilere, kamuoyunda iyi karşılık bulmamıştır. TBMM’de böyle konuşmalara mecliste bulunan tüm partilerin tepki vermesi gerekir. Şayet bu ve benzer konuşmalara gerekli tepki verilmezse tehcir’i kınayacak yasa ve tazminat taleplerinin önü açılacaktır.