Mayıs ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin üzerinden 3 ay geçti. Seçimlere bilhassa AKP hükümeti ve ittifak ortakları büyük vaatler, taahhütlerle girdiler. Türkiye uçacak, her şey güllük gülistanlık olacaktı. Ekonomi seçimlerden sonra daha da patlayacaktı, adeta bir cennet hayatı bizi bekliyordu. Allah’ın bir hikmeti işte, seçim öncesi neredeyse her gün memleketin bir yerlerinden petroller, gazlar fışkırıyor, bu nedenle iktidar tarafından sürekli benzin ve doğalgazı yakında çok ucuz kullanacak olmakla müjdeleniyorduk.Muhalif kanat ise daha çok reel ve bilimsel verilerle AKP’nin ekonomiyi bitirdiğini anlatıyor, karanlık günlerin bizleri beklediğini, bu yüzden de mevcut hükümetten bir an önce kurtulmak gerektiğini anlatıyordu. Muhalefet ve iktidar seçim propagandaları süresince karşılıklı olarak hep birbirlerini yalan söylemekle, halkı kandırmakla suçladılar.
Seçimler bitti, takke düştü kel göründü, ak koyun kara koyun belli oldu. Seçimlerden sonra tüm gıda ve tüketim maddeleri başta olmak üzere her şeye misliyle zam geldi. Vergi ve harçlar kat be kat arttı. Parasızlığını ve bitik ekonomiyi adeta itiraf eden hükümet motorlu taşıtlar vergisini ikinci kez tahsil etmeye karar verdi. Sayın Erdoğan ise soluğu Arap ülkelerinde aldı ve yatırımcı zengin Araplarla detaylarını henüz tam olarak bilmediğimiz pazarlıklara girdi. Ülkenin kurtuluşu için parlatılan ve ekonominin dümenine oturtulan Mehmet Şimşek’in tek yaptığı ise hemen her şeye sürekli zam yapılması, halkın da her gün kemerlerini daha da sıkmasını salık vermek oldu.Seçim öncesi her yerden fışkıran petrol ve doğalgaz adeta bıçak gibi kesildi. Bunun üzerine petrole ve motorine neredeyse saat başı zam gelmeye başladı. AKP’ye oy veren seçmenler dahi tereddüt edip adeta parmaklarını yiyerek “Allah’ın ben ne yaptım” moduna girdiler.
Seçim sonrası seçilen üst “kaymak” tabaka tabiri caizse “tuzu kuru” tabirini tam da cuk oturturcasına lüks hayatlarına devam edip sermayelerine sermaye katmaya, devam ettiler. Kamudan 5-10 yerden maaş alanların, o ihale benim bu ihale benim(!) koşturan, iktidar sahiplerinin şahsi menfaat sağlayanlarının v.s. haberlerini yine her gün izlemeye ve okumaya (tabi ki bir iki tane kalmış muhalif medya sayesinde) devam ettik. Malumunuz, iktidarın hükmetmediği ne bir medya kuruluşu ne bir medya ailesi kaldı artık. İşte bu yüzden zamlar ile yoksulluk girdabında cehennem hayatı yaşadığı haldemilletimiz, iktidarının ekranlardan ve gazetelerden kendisini adeta bir cennet hayatı yaşıyor gibi izlemekte ve okumaktadır. İktidar mensubu siyasilerin devletin sahibi biziz dercesine bir mağruriyet içerisinde olması da ayrı bir konu. İktidar mensuplarının askeriyeye, adliyeye, emniyete, medyaya v.s. adeta hükmeder bir haleti ruhiyesi ile biz güçlü ve yenilmeziz şeklinde bir saltanat mağrurluğu içerisinde olmaları bununda idareye ve vatandaşa yansımaları gözlerden ve dikkatlerden elbette kaçmıyor. Eskiden olsa bu kadar kokuşmuşluk ve çürümüşlük medyanın gür sesi sayesinde hükümetleri bile düşürür, erken seçimlere gidilir, müsebbip parti aldığı düşük oylarla artık tarih olurdu. Siyasi tarihimizde pek çok örneği vardır. Ancak aç ve sefil hale getirilmiş milletimiz bilhassa ekranlardan her gün adeta beyinleri uyuşturulmuş gibi gıkı bile çıkmadan oturmayı tercih etmekte, muhalif söylemlerden korkmaktadır. Çünkü muhaliflerin gece yarıları evlerinden alınışları bol bol izletilmiş, sosyal medyada muhalif söz söyleyenlere karşı AKP seçmenleri “Silivri şimdi soğuktur” söylemini geliştirmiş ve adeta korku devleti yaratılmıştır.
Ne acı ki, devletin ve kamunun malını hunharca menfaatine iç eden iktidar yanlısı kaymak üst tabaka, milleti teskin ve idare için yüce dinimiz İslam’ı kullanmaktan dahi çekinmemekte, aç ve perişan insanlarımızı inançları üzerinden teskin ederek, işlerine gelen ayetlerle ve hadislerle sabır tavsiye etmektedirler. Daha da acısı bu duruma tepki verip Allah, Peygamber, Kur’an aşkına dik duruşları ile millet tarafında olması gereken kimi cemaat ve tarikatlar dahi iktidarın yalan, talan, menfaat çarkına çanak tutmaktadır. Sözüm ona güya mücahit bir iktidarmış ya bunlar (!!!) Ancak Menzil tarikatı liderinin ölümü sonrası ortaya çıkan çekişme ve kavgalardan gördük ki tarikatlardaki dünya malı sevdası tozpembe sundukları perdenin ardında saklanan karanlık bir dünya gerçeğiymiş. Bu Menzil tehlikesi üzerine detaylı bir haber arşivi yapıyorum, onları ileride uzun bir yazı dizisi ile masaya yatıracağım. Her halükarda ve her şeye rağmen, seçilenlerin zevk ve sefa, seçenlerin ise zillet ve sefalet içerisinde olduğu memleketimizin güzel yarınlarına dair umutlarımızı ve mücadele azmimizi canlı tutmak zorundayız.