“SAKLI KALAN MİZAH YAZILARI”
“DİYOJEN”
Osmanlı Devleti’nde ilk mizah dergisi 23 Aralık 1869 tarihinde çıkan “Diyojen” dergisidir. Dergiyi çıkaranlar ise vatan şairi Namık Kemal ile Teodor Kasap’tır. Derginin logosunun altında Diyojen’in ünlü sözü “ Gölge etme başka ihsan istemem” cümlesi bulunuyor. Bu dergide “Yerine getirilmesi mümkün olmayan şeyler” diye bir sütun var. Bu sütuna alınanlardan bazıları:
“Bakınız efendim, neler mümkün değildir:
İnsanın kendini beğenmemesi,
Doktorların sağlam hastalarında maraz bulmamaları
Vergi borcum var mı diye sorduğunuz zaman maliye memurunun yoktur demesi
Osmanlıların kahvelerden el ayak çekmesi
Sütçü güğümlerinin kalaylanması
Bugün git yarın gel demeyen memurun terfi etmesi
Diyojen’in her hafta mahkemeye verilmemesi
Pastırma ve sucukların sadece dana ve koyun etlerinden yapılması
Esnafın tartılarının vezne uygun olması
‘Asayiş berkemaldir’ diyen valilerin evlerinin soyulmaması
***
Diyojen Dergisi ailesi içinde yazı yazan Mehmet Ali Bey “Lehçetü’lHakâyık” (Hakikatlerin Dili) başlıklı düşündürücü sözlük yayımlamıştır. İşte bu sözlükten bazı ilginç örnekler:
DOSTLUK: Fırtınalı havada işi dışına dönen şemsiye.
ŞEMSİYE: Dostluk gibidir, yağmur zamanı bulunmaz.
CÜCE: Büyük adamların yakından görünüşü.
RÜŞVET: Hizmet mukabili hediye, devletin cazibesi.
İNŞALLAH: Nezaketen verilen red cevabı.
AFERİN: İkramların en ucuzu.
ADALET: Ayarı bozuk terazi.
CESARET: Korktuğunu belli etmemek.
TECRÜBE: Sonbahar çiçeği.
TARİH: Züğürtledikçe eski defterleri karıştırmak.
POLİTİKA: Çoğa zaman yalan söylemeli, daima vadetmeli; iş becermeli vesselâm!
SIR: Dağılma ve yayılma kudreti sonsuz madde.
TAŞ: Soğumuş gönül.
DİKEN: Gülün bekçisi.
AVUKAT: Suçluların çamaşır yıkayıcısı.
İNSAN ÖMRÜ: Dönüş bileti satılmayan seyahat.
KEFEN: Moda dergilerine müracaat edilmeden biçilen elbise.
HIRSIZLIK: Ekmek mi? Vay utanmaz herif! Milyon mu? Aşk olsun!
HAYIR DUASI: Ucuz hizmet.
TORPİL: Uzaktan merhaba.
ÂLİM: Bir şey bilmediğini bilen.
CAHİL: Bir şey bilmediğini bilmeyen.
NİKAH: Boşanmanın ilk faslı.
YAŞ: Kadınların saklamayı başardıkları tek sır.
SAADET: Başkalarının bahtiyar olmasına çalışmak. (Victor Hugo’nun: “En büyük saadet bir başkasını mesut etmektir.” Sözü ile büyük mânâ yakınlığı var.)
*
Saklı Kalan Şiirler köşemizin bu hafta ilk olarak Orhan Veli Kanık’ın kendine has üslubu ile bir La Fontaine masalı çevirisi yer alıyor. Bu manzum eser ilk olarak 1949 yılında Doğan Kardeş Dergisinde yayınlanmıştır.
BİR LA FONTAİNE MASALI
“ASLAN POSTU GİYEN EŞEK”
“Aslan postuna bürünmüştü eşeğin biri
Canına okuyacaktı dünyanın
İnsafı da yoktu kâfir hayvanın
Tir tir titretiyordu gökle yeri.
O ara kulağının ucu çıktı mı sana;
Bütün foyasını vurdu meydana.
Koştu değirmenci, alıp değneği;
Dalgayı bilmiyenler, böyle, değirmenciyi,
Aslanı önüne katmış görünce
Düştüler hayret dolu bir sevince.
Dünyada bir sürü kalpazan vardır;
Doğrusu pek benzerler buradaki eşeğe
Aslında hepsi uydurma bahadır
Adları çıkmıştır kahraman diye.”
***
İkinci şiirimiz Şair Martialis, iki bin yıl önce yazılmış, Çeviren: Oktay Rifat, Kaynak: Lâtin Ozanlarından Çeviriler Kitabı.
“Eskiden yoksuldum, şimdi de yoksulum.
Para pul arama bende, Kalistratus!
Ama neydiği belirsiz ve uğursuz
Bir şövalye yerine de koyma beni.
Dünyaca bilinir bu şairin adı,
Nereye gitsem parmakla gösterirler.
Pek az insan, ancak ölünce erişir,
Benim, sağlığımda eriştiğim üne,
Sana gelince sayınKalistratus’um:
Yüz direk üstünde durur senin çatın:
Kölelik altınları yatar kasanda.
Siyene’de, Nil boyu, çiftliklerin var.
Galya’daki Parma kenti, sürü sürü
Davardan yün yollar, yapağı yollar sana
İşte ben, işte sen, işte hikayemiz.
Taş çatlasa benim gibi olamazsın,
Kim istese senin gibi olabilir.”