Dünya Orta Doğuda devam eden ve ne zamanda biteceği de belli olmayan bir soykırımı adeta seyrediyor ve hatta bazı büyüğümsü ülkeler bu olaya alkış tutuyor. İsrail’in Dünya politikası açık ve belli. Bunu adamlar çekinmeden söylüyor ve icra ediyorlar. Dine yatırım yapan İslam ülkelerinden şimdiye kadar herhangi bir tepki gelmedi. Geleceğe de benzemiyor, onlar sadece oturdukları koltuğu kaybetmemek ve lüks hayatı devam ettirmek için suskun seyrediyor ve hatta kendi ırkdaşlarını katletmekten hiçte tereddüt etmiyorlar. Sudi’nin yemeni bombalaması gibi. Teknolojiye yatırım yapan İsrail, kendisine düşman gördüğü her hedefi nerde olursa olsun bulup imha ediyor. Biz daha yerini bildiklerimizi bile diskalifiye edemedik, iç politik biter mi ki İsrail kendisine rakip ve düşman gördüğü her nokta bulunduğu yerde biter.

Kendisini düşman olarak gören İslami örgütlerin üst kademesindekileri saklandığı yerden bulup öldürüyor. İsrail’in teknolojiye yaptığı yatırım ve harcamalarla, ülkesini adeta şemsiye altına alarak kendisine yönelen füze ve roketleri İsrail’e ulaşmadan havadan yok ediyor. Bütün bu katliam devam ederken Orta Doğunun eş başkanlığını yapan Türkiye Cumhuriyeti başkanının cılız ve iç siyasete dönük salvoları pek ise yaramıyor aynı zamanda dinleyen ve gale alanda yok eş başkanı. Dine yapılan yatırımın ülke savunmasına ne kadar yararlı olmadığı ve işe yaramadığı İran’ın mollalarını fazlada ilgilendirmiyor. Bütün İslam ülkelerinde dine yapılan yatırım, adeta milli gelirin yarısını yutuyor. Cuma hutbelerinde diyanetin kaleme aldığı metinler, halkı galeyana getirmekle ülkenin bekasının mümkün olamadığını anlamamaktan ısrarın devamı anlaşılır gibi değil. Peki İsrail etrafını düzene soktuktan sonra ne yapacağı muamma değil, büyük İsrail projesi aralıksız devam edecek bunda kimsenin şüphesi olmasın. Adres şaşırtarak İran’ı hedef gösterirken, Türkiye’yi ne zaman ve nasıl hedef haline getireceği bilinmiyor. Suriye ve Türkiye’nin iş birliği ne kadar önemli olduğu açıkça göründü. Türkiye’nin Suriye ile hiç gereksizce yaşanan sorunları vakit kaybetmeden çözülmeliydi. Fakat hiç kimsenin anlamadığı kapris ve gururlu olmak bu iş birliğini engelliyor. Mısır da mutlaka sorun olmaktan çıkarılmalıydı ama her ne ise bu iş birliği bir türlü sağlanamadı. Diğer Arap ülkelerine gelince, Amerika’nın güdümünde olan bu ülkelerle anlaşmak ve iş birliği yapmak, imkânsızında ötesinde. Adamların tek derdi yasadıkları lüksü devam ettirmekten başka sorunları yok. Kendi halkına zulmeden krallar silsilesiyle iş birliği yapmak mümkün değil.

Peki Türkiye bu kargaşada ne yapıyor? Milli harp silahları ve uçak projeleri ne durumda, yalnız bazı gerçekleri saklamakla sorun çözülmez. Milli tank ne durumda, uçak projeleri ne aşama da, yerli motorun sesini ne zaman duyacağız. Bu gibi pek çok sorular var. Fuzuli ve gereksiz harcamalar ve yap işlet projeleri, toplanan vergileri yutarken, din eğitimleri adı altında harcanan paralar dudak uçuklatacak boyutta. Tasarrufa gidelim diye iktidar, son suratla lüks harcamalara aralıksız devam ettiği müddetçe borçtan bir türlü kurtulamaz. Bunların düzelebilmesi için en kısa zamanda parlamenter sisteme dönmesi gerekiyor. Fazla zaman kaybetmenin Türkiye için büyük sorunlar yaratacağı düşünülmeli. İltica sorunununda Türkiye’nin bir beka sorunu olduğunu unutmamak gerekir.