Kara Harp Okulu mezuniyet töreni sonrasında tarihi yemini bitiren teğmenler, kılıç çekerek ‘’Mustafa Kemal’in Askerleriyiz! ’’ sözünü yüksek sesle, cesur bir tavırla ve inançla söylemeleri ülkemizde geniş çaplı bir tartışma yarattı. Milli Savunma Bakanlığı teğmenleri yüksek disiplin kuruluna vererek ordudan ihraç etme girişiminde bulundu. Bu girişim, şimdilik beklemede. Halk oyundaki geniş tepkiler nedeniyle ‘’ihraç’’ edilmeli görüşü askıya alındı.
Teğmenler: Hunlar’dan, Göktürkler’den, Oğuzlar’dan, Selçuklular’dan, Türkiye Cumhuriyeti’ne intikal etmiş tarihsel bir yüksek bağımsızlık ve medeniyet şuurunu, tekraren dile getirmişlerdir. Bu Cumhuriyet Türk Milleti’nin bağımsızlık- özgürlük şuurunun, Mustafa Kemal tarafından harekete geçirilmesiyle kurulmuştur. ‘’Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’’ sözü, milli bir haysiyetin, milli şuurun, bağımsızlık ülküsünün, demokratik hukuk devletinin, Misakı Millînin çelikleşmiş ifadesidir. Bunu söyleyen teğmenlere cezalandıracağınız, talkif eden, yüceltin ve yükseltin: ‘’İhraç’’ milli haysiyete, milli şuura, milli devlete indirilmiş darbe ve ağır hakarettir!
Bizim tarihi misyonumuz, taklite değil, milli öz’ün cevherine dayanır. Bu hakareti, başka milletlerde görmek mümkün değildir. Milli vasfımızın boyutudur. Cevheridir. Bu cevhere dört gözle sahip çıkmalıyız. Aksi halde cevhersiz kalırız. Yazık olur, milletimize, yazık olur ordumuza!
İktidar partisi lideri ve başkanı, aynı zamanda Reisicumhur ’un Teğmenlerin yeminlerini ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz!’’ cümlesiyle bitirmelerine öfkelenmesi, bunların ‘’ Ordudan atılmaları lazımdır.’’ demesi üzerine bir başka parti lideri, muhalefet kanadından olmak üzere Reisicumhur ‘un sözlerini şöyle değerlendirdi:
‘’ Kutuplaşma istiyor. Bahane sebeplerle Ergenekon ve Balyoz davalarını tezgahladıkları gibi yeni bir stratejiyle teğmenlerden bazılarını harcamak istiyor. Teğmenler kılıçlarını, millete güven, düşmana kaygı versin diye kaldırır. Sen o kılıçtan niye ürküyorsun? O kılıçtan vatan-millet düşmanları korksun! Ürksün, kaygı duysun! Harbiye’nin pırıl pırıl, yurtsever, Atatürk milliyetçisi mezunlarıyla uğraşmayı bırak! Bu kabil asıl olaylardan, soylu hareketlerden rant elde etmeyi bırakınız! Bunlar tarafsız Cumhurbaşkanına yakışmıyor!’’ Atatürk’ten başka kimimiz var? O’nun ilkeleri, düşünceleri sayesinde yaşıyoruz. O’nun sayesinde sen de parti başkanı, başbakan, Reiscumhur oldun! Yoksa yerinizde yeller esiyordu.
Teğmenlerin yemini İstiklal Marşımızda geçen şu dörtlüğü hatırlatıyordu:
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın!
‘’- Hiçbir şeye aldırmıyor, bunları teşvik edenlerin orduyla ilgisi kesilecektir!’’ diyordu. Zaten hukuk devletine inanmıyor.
‘’Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın aldığı kararları hazmedemiyorum.’’ diyordu.
Siyasi cehalet ülkemizdi sarmış sarmalamış durumda!
Genel Kurmay Başkanlığı – Mili Savunma Bakanlığı yapmış biride ipe sapa gelmez laflar ediyordu: ‘’ Eğitimin amacı bilgi değildir. Allah korkusu ve kuldan utanmaktır. Ondan sonra ateistle mi, deistle mi uğraşacaksınız? Bir üniversitenin rektörü de: ‘’ Türkiye’nin geleceği için cahil nesil lazım… Ben bu ülkede cahil halkın ferasetine güveniyorum. Okuma – yazma oranı arttıkça bana afakanlar basıyor!‘’ demeden geri kalmamıştır. Sonra da bu adam, YÖK denetleme kuruluna atanmıştır! Ülke, siyasi cehalet çukuruna gömüldükçe gömülüyor!
‘’-Biz, her türlü milliyetçiği ayaklar altına almış bir iktidarız!’’
‘’-Ümmetime güveniyorum!’’
Milli birlik, milli egemenlik, milli kültür, milli tarih bilinciyle kurulmuş olan bir Cumhuriyet’in Reisicumhuru böyle mi konuşur? Cumhuriyet devrimi, milli unsurlar üzere kurulmuştur. ‘’Ümmet’i kabul etmemiştir. Millet egemenliğine dayanmıştır. ‘’Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir!’’ ilkesi de bunun açık ifadesidir. Cumhuriyet kuran unsurlardan biri de milliyetçilik ilkesidir.
Milli bayramlar geniş meydanlar, stadyumlarda kutlanmasını da bu iktidar yasaklandı. Vali konuklarının bahçelerinde şehrin daracık sokaklarında kutlamayı marifet bildiler. Milli bayramları kabul etmedikleri için giderek bunları kaldırmayı aklandırmayı yeğlediler. Geniş ayanlarda milli bayramlar kutlanır ve halkın, milletin milli bilinci, milli şuuru pekiştirdi. Şiirlerle, konuşmalarla halk coşar kendine gelirdi. Boşalır, rahatlardı.
Reisicumhur bir sözünde de şöyle diyordu: Dininin ve kininin davasında sahip gençlik yetiştireceğiz, yani dindar ve kindar olacak!’’ Bu, ipe sapa gelmez sözlerle eğitim olur mu?
-Her yerden soygun, talan, vurgun: Altı, sekiz yaşındaki kız çocuklarının rızasının ırzına geçiliyordu. Sonra da öldürülüyordu! Vahşet her yanı sarmıştı. Bu siyasi güç şunu demek istiyordu:
‘’..Bu devleti ve bu Cumhuriyet’i, milleti soyun, öyle bir soyun ki, bir daha soyulmasına imkan kalmasın! Maddi ve manevi bakımdan Cumhuriyet’in içini iyice boşalttıktan sonra da ‘’ görüyorsunuz ya laik Cumhuriyet işte bu, yürümüyor, biz şeriat diktesine geçelim’’ diyecekler. Anayasanın ilk dört maddesini oradan buradan delmeye çalışmalarının amacı da bu olmalıdır!
Siyasal irticayı güçlendirmek!
Şeriatçı siyasal akım, yani tarikatlar cemaatler her yerde alabildiğine serbesttir. Laik Cumhuriyet’i, yıkmak, kemirmek için her yerde istediklerini yaparlar. Siyasal iktidar bunların oylarını alır ve yaptıklarına ses çıkarmaz. Altı, yedi, sekiz yaşlarındaki kız çocuklarının hatta erkek çocuklarının ırzlarına geçmeye bile ses çıkarmazlar. Oylarını vermeleri kâfidir.
-‘’Bunların tümünün Allah belasını versin!’’
-‘’Tarihin en güzel Cumhuriyetini bunlar kirletiyorlar!’’
-‘’ Menzil tarikatı liderleri mal paylaşımında birbirine düşen iki kardeş de itilafı çözmek için aralarında; şeriat mahkemesi kurmuşlar! Tarikatın mallarını paylaşamıyorlarmış!’’
‘’- Devlet, devlet yıkıcılarına teslim edilmemelidir. Kurda ciğer teslim edilmez. Mezuniyet töreninde: ‘’ Mustafa Kemal’İn askerleriyiz! Diyerek yemin eden teğmenleri ordudan atmaya kalkıyorlar. Türk bağımsızlığının bin yıllık sesi budur. Bu sesi ordudan atmaya kalkarsanız size kim inanır, kim güvenir? Bu ses ilk kez Malazgirt’te, sonra Çanakkale’de, Kafkasya’da, 30 Ağustos’ta, Dumlupınar’da, 9 Eylülde yeniden yükselmiştir. Her zaman yükselecektir. Teğmen Ebru Eroğlu’nun dönem birincisi olması ve Kılıçlı Yemin Töreni nedeniyle kutluyoruz. Yıkıcılar ve bölücüler, yurdumuzun, ulusumuzun asil evlatlarına saldırıyorlar. Siyasal şeriat yobazlığı alıp başını gitmiştir. Milli Cumhuriyet’e, milli hâkimiyete saldırmaktadırlar. Bu teğmenlere bu kahramanlık söylemleri için tahkikat açmak, laik ve demokratik Cumhuriyet ilkelerine saldırıdır. Saldıranlar, tahkikatı kendilerine açmalıdırlar. Askeri liseleri kaldıran, harp okullarını değiştiren, askeri hastaneleri kaldıran yıkıcılar, bu kez de en şerefli, en soylu sözlere tahammül edemiyorlar!
‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz!’’
Şair Hoca’nın bu sözleri kahvedekileri coşturmuştu.
‘’- Bunlar bir de çıkıp diyorlar ki, Mustafa Kemal Atatürk on yıl daha yaşasaydı, ülkemizin durumu daha başka olurdu. Daha çok ilerlemiş olurduk! Daha çok ilerlemiş olurduk! Bu sözler ipe sapa gelmiyor. Hep birbiriyle çelişiyor!’’
‘’- Bir başka aydında diyor ki. ‘’bu iktidar on yıl önce gitseydi:
-Tek adam rejimi olmazdı,-Milyonlar açlıkla savaşmazdı,- Şatafat ve israfla ülke ekonomisi batırılmazdı,- Yargıya güven kaybolmazdı,- 10 milyon sığınmacı ülkemizi harap etmezdi,- Tarikatlar eğitime el atmazdı, atamazdı, laik Cumhuriyeti yıkmaya çalışamazdı, - liyakatsiz atamaların önüne geçilirdi, hakkı yenen gençler intihar etmezdi, -Kamu iktisadi yatırımları satılmazdı, parayla vatandaşlık verilmezdi, tarım- hayvancılık bitirilmezdi, -Çevre katliamları yapılmazdı!..
Ve.. siyasal iktidarın öncüleri, ‘’ Mustafa Kemal’in askerleriyiz!’’ cümlesinin yemin sonrasında söylenmesine düşman olmazlardı!
-Bir de o yemine bakalım:
‘’Ant içeriz ki: laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüne yüce Türk Ulusu’nun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller, karşısındaki bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler, Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ve şerefimizle öleceğiz!’’
-Beş teğmen, üç komutan ihraç istemiyle yüksek disiplin kuruma sev edildi. Kadın teğmeni, ‘’ tecavüzle tehdit ettiler!’’
-Tecavüz tehdidine ‘’ifade özgürlüğü var’’ diyerek takipsizlik kararı verildi! Vahşet vahşeti kovaladı!
- Atatürk’e sadakat sözlerine ihraç mı verilmiş?
-Verilir çünkü amaç, laik-demokratik Cumhuriyet’i yıkmak ve yerine tarihin en zorba diktatörlüğü olan şeriat diktatörlüğünü kurmaktır! Siyasal şeriat vahşetine geçmektir. Hitler’in yaptığını siyasal şeratla yapmaktır!
‘’ –Unutma: Hatırlandığın kadar güçlü, unuttuğun kadar suçlusun!’’ Siyasal şeriat diktatörlüğünün geldiği gün, iş işten geçmiş olacaktır!
‘’ –Unutma: Dininle ilgilenen derdinle ilgilenmiyorsa bu bir sahtekârlıktır!’’
Harp Okulu mezuniyet töreninde geleneksel olarak kılıç çekip yemin eden teğmenlerin yemin sonrasında ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’ demelerini sindiremeyen, bunu disiplin tahkikatı yapıp teğmenleri ordudan ihraç etme talebiyle disiplin kuruluna sevk edenleri eleştiren bir yazıda deniyor ki:
‘’Ayıptır, yazıktır, günahtır!’’
‘’Bu karar, tüm Atatürkçü gençliğin yüreğinde derin bir yara açacaktır!’’
‘’ Yurtsever teğmenlere reva görülen bu hukuksuz, zulmedici davranıştan utanıyoruz! ‘’
‘’Toplumun moral gücüne, maneviyatına indirilen bir darbedir, bu Türk ulusunun Atatürk sevgisine karşı böyle tahripkâr davranmasının zararı büyük olacaktır!’’
Bu neticeleri bilerek, isteyerek dayatıyorlar. Böyle hakaret, tüm Atatürkçü gençliğin yüreğinde derin bir yara açacakmış ‘’ bu yarayı açsın diyerek bilerek yapıyorlar ‘’moral gücüne, maneviyatına darbe inecekmiş ‘’ zaten darbe insin diye bilerek yapıyorlar bunu!
‘’Bu zulmedici davranışlarından da utanmazlar’’ çünkü zulmetmek bunların şiarıdır! Amaçları zulüm düzeni kurmaktır’
‘’- Laik ve demokratik düzeni yok etmektir amaçları!’’
(x) Yazarın, siyasi irticanın Roman adlı eserinden alınmıştır.
(x) Rahmi Turan, Sözcü, 19.08.2024