Şimdilerde pek duymadığımız bir atasözüyle başladım. Birçok deyim ve atasözü gibi bu da haksız bir yargı içeriyor. Leyleğin ömrü öyle boş gevezelikle filan değil yollarda geçer bir kere. Baharın, bereketin ve uğurun simgesidir.
Konduğu yerde yuva yapmak, yavrularını besleyip büyütmek sonra yeniden yollara düşmek yoğun emek ve çaba gerektirir.
Leyleğin kültürümüzde farklı anlamlarla anılması bilindik bir durumdur. Anadolu’da leylek ebeveynleri simgelerken bazen de dedeyi ya da ataları simgeler. Bu yüzden Hacı Leylek veya Hacı baba olarak anılması leyleğe duyulan saygı ve kutsallığın göstergesidir.
Bu kutsallık leyleğin iyi haberler getirmesine de bir işarettir. Çocuklara söylenen ‘seni leylekler getirdi’ gibi müjdeci söylemler bunun bir yansımasıdır. Üstelik yine Anadolu’da birçok bilmece ve tekerlemenin kaynağıdır Leylekler.
Diğer bir anlamda ise Leylek için kuşların şeyhidir denmesi yine bir kutsallık atfedilmesindendir. Genel anlamda, tekerlemelerimizde, türkülerimizde, ninnilerimizde ve atasözlerimizde her zaman yer alan leylek bizim kültürümüze yabancı değildir. Leylek yeri geldiğinde iyi haberin müjdecisidir, yeri geldiğinde ise çıkılacak bir seyahatin habercisidir.
İlkokul yıllarından hatırlanacağı üzere kahramanı leylek olan fabl ve fıkralar hayat dersi niteliğindedir. Aldatma, hile, kabalık, haksızlık, acımasızlık gibi birçok kötü özellikler, dürüstlük, adillik, cömertlik yardımseverlik gibi iyi özelliklerle bu öykülerde çarpışır. “Tilki ile Leylek” fablında olduğu gibi;
Evine misafir ettiği leyleğe düz tabakta çorba ikram eden tilki güya leyleği küçümser. Bunun altında kalmak istemeyen bilge leylek de çömlek içine koyduğu nefis yemeklerle tilkiye bir ziyafet düzenler. Çömleğe ağzı girmeyen tilki, yutkunmakla yetinir. Böylece leylek, tilkiye kurnazlığın ve aldatmanın ne kadar kötü bir davranış olduğunu göstermiş olur. Hikâyede tilki, kurnazlığın ve cimriliğin; leylek ise dürüstlük ve bilgeliğin sembolüdür.
Sözü yormadan başlayalım masala;
Tilki ile leylek ormanda birbirine komşu olmuşlar. Tilki, misafirperver davranıp, bir gün komşusu leyleği yemeğe davet etmiş. Lezzetli mi lezzetli bir kurbağa çorbası yapmış.
Çorbanın kokusu ormanı büsbütün sarmış. Pişmiş etin kokusunu alan leylek sabırsızlıkla yemek saatini beklemeye başlamış. Kurnaz tilki, çorbayı derin olmayan düz bir kaba koymuş. Leylek, uzun gagasıyla ne yapmışsa bir türlü çorbayı içememiş ve tilkinin evinden aç olarak ayrılmış.
Leylek, tilkinin evinden ayrılırken,
Tilki: ‘Yemeği az yemenize üzüldüm. Galiba yaptığım yemeği beğenmediniz.’ demiş.
Leylek: ‘Olur mu, çok beğendim! Ellerinize sağlık, hepsi çok lezzetliydi.’ demiş.
Leylek de bir gün tilkiyi akşam yemeğine evine davet etmiş.
Tilki, hiç daveti kaçırır mı? Davet vakti gelmiş, açlıktan karnı zil çalan tilki leyleğin evine gitmiş.
Leylek, yaptığı yemekleri ağzı daracık olan kavanozlara koymuş. Uzun gagasıyla kavanozdaki yemekleri afiyetle yiyerek karnını bir güzel doyurmuş. Tilki de kavanozun etrafını yalamaktan başka bir şey yapamamış.
Tilki, evden ayrılınca leylek:
– Ümit ederim ki; bu yemek daveti için sizden özür dilememi beklemiyorsunuz, demiş.
Masaldaki Öğüt: İnsanları aldatanlar, bir gün kurdukları tuzaklara kendileri de düşerler...