Yine büyük bir depremin tahribatını ile karşılaştık ve hiç şakası olmadığını gördük. Kendi hatalarımızı, kendimizin çıkardığı ve uygulamaya koyduğumuz yasalarla örttüğümüzü zannederek kandığımızı, doğa bize hatırlattı.

Halk yaşadığı travmayı nasıl atlatacağını düşünürken, maşallah sorumluluğu bir türlü kabullenmeyen siyasiler, edebiyatımıza çok yorumlu küfürler kazandırdı. Halkın duymak istediği dayanışma ve devlet babalığı ve anne şefkatliliğini beklerken, galiz küfür ve sokak kavgalarında bile söylenmeyen sözler halkı elbette üzer ve de üzmüştür. Yandaşlar gurubu ve tirollarla karşı guruba saldıran iktidar mensupları, acaba nasıl bir birlik ve beraberliği tarif ediyorlar anlamakta güçlük çekiyor insanlar!

Türkiye’de meydana gelen afetten sonra zamanında deprem bölgesine ulaşamayan AFAD eski Kızılay’ı bayağı arattı. Yardıma koşan ülkeler acaba neden ağlayarak ülkemizi terk ettiler?

Dost bir ülkenin kurtarma ekibi neden aramayı bıraktıklarını ağlayarak anlattı?

Yerli kurtarıcılarımızın dışarıdan gelen ekipleri hor görmeleri ve “biz sizden daha iyiyiz!” anlayışı nasıl bir davranıştır bilemiyorum. Bunu okuyucular değerlendirsin.

Bazı gurupların öne çıkma çabaları kargaşaya sebep olduğu görülüyor. Deprem konusunda çok tecrübeye sahip olan Japonya ekibi neden ayrıldı, tecrübelerinden neden yararlanılmadı acaba?

Acil olarak yıkılan binaların yerine yenisinin yapılanması inşallah aceleye getirilmez. Hasarlı binaların altında kalan cesetlerin zamanla deforme olacağını ve bulaşıcı hastalıkların yayılmasına ortam oluşturacağını hesaplamakla beraber, inşaatta kullanılan asbest kalıntıları ayrı bir sorun yaratacağı düşünülerek, çalışanların emniyeti ve sağlığı korunmalı ve acilen önlem alınmalı.

Harap olan şehirlerin ve diğer yerleşim yerlerinin temizlenmesiyle beraber tekrar imara açılması uzun yıllar alacağı düşünülerek, çıkarılan moloz yığınları arasında bazı masraf ve harcamaları finanse edeceği düşünülerek, temizleme ihalesi yapılma yerine, devletin kontrolünde bazı kuruluşlara mesela Karayolları veya Devlet Su İşlerine verilerek, çıkan hurda olsun veya beton kırıkları dolgu malzemesi olarak kullanılabilir.

Almanya İkinci Dünya Harbinden sonra yıkılan şehirlerin kalıntılarıyla ibret alınacak büyük parklar yaptılar ve bu 10-15 sene sürdü. Bunları göz önüne alınarak çıkan demir ve beyaz eşya kalıntılarından elde edilen gelir, deprem mağdurları için kullanılabilir.

Düzce depreminde olduğu gibi yine şaibeli kimselere bu işleri ihale edilmemeli. Daha hasar kalkmadan dedikodusu yayılmaya başladı (yıkılan binaların pek çoğu 1999’dan önce yapılmış gibi) yani suçu başka yönlere kaydırma çabaları kokuyor verilen demeçlerde.

Devlet kendi ayıbını kapatacak bahaneler üretmez, sorunu en kısa zamanda çözmeye çalışır.

10 ilimizde görülen binlerce insanımızın hayatını yitirdiği büyük deprem felaketinden umarız artık gerekli dersleri çıkarız. Yoksa hala rant ve vurgunlar devam eder mi? Bunu da zaman gösterecek.