Seninle mektuplaşmalarım biraz da kendimi ifade etmek içindir. Ruhumuzun yüküyle, kalbimizin ağırlığını hafifletmenin yolu olmalıdır. Birbirimize derman, merhem olalım. Düşüncelerimizi, inançlarımızı paylaşırken ufkumuzu zenginleştirmek, dünyayı anlamaya çalışıyorum. “Kadın olalım, erkek olalım biz ölümlüler, sabah kahvaltısıyla akşam yemeği arasında pek çok düş kırıklığını sineye çeker, gözyaşlarımızı bastırırız.”

Odamda küçük bir yazı masam var. Masamda birkaç kalem, okuduğum ve okunmayı bekleyen kitaplar, notlarımı yazdığım defterim, duvarda bugünün tarihini bütün çıplaklığıyla hatırlatan takvim. Heyecan yüklü, çırpınan kalbim… Seni düşünürken sözcüklerin berraklığına ve akışına bırakıyorum kendimi. Bir bahar günüydü. Gökyüzü yağmur yüklü, yeryüzü kararmış, şehir düşecek damlaların bereketiyle sessizliğe gömülmüş. Ben o sessizliğin içinde sana ulaşmanın çığlığıyla çırpınıyorum. Uzaklarda olan seni yakınlarıma taşımanın, getirmenin çaresiz derdindeyim.

Yağmur sonrası gökkuşağının umudu müjdeleyen renklerini düşlerime taşıyorum. Sıcak, şefkat karışımı bir ılıklık akıyor yüreğimin derinliklerinden ruhumu aydınlatırcasına… Maviye bürünen, özgürleşen gökyüzünün ahengiyle tutsaklıktan kurtulmanın sevinciyle gamzeli bakışın, siyah ben ’in gözlerimin önüne serili veriyor. Mutluyum, denizsiz gökyüzünün maviliği bozkıra umudunu bırakıyor.

Zıtlıklar dünyasında yaşıyoruz. Aynı anda seni çok uzaklarda hayal ederken, yanı başımdasın. Dizlerinin dibinde gözlerine bakıyor, ellerini tutuyorum. Bu bir rüya mıdır, gerçeğin beni büyüleyen hiç bitmesini istemediğim anı mıdır, bilemiyorum. Uyanıkken rüya görülmez, her halde. Belki de sürekli seni düşünmenin yoğunluğuyla düşle gerçek iççice geçiyor.

Senin yokluğunun acısıyla mutluluğun hazzını almaya, anlamına ulaşıyorum. Böylelikle acıyı hafifletmeye çalışıyorum. Nasıl ki bir dostun kıymetini bir düşmanın olduğunda anlarsan, senin yokluğunda aynı derin düşüncelere sürükleniyorum.

Hayat çok tuhaf biliyorsun. Biraz da çok inanmamakla birlikte tesadüfler üzerine inşa ediliyor sanki. Seninle karşılaşmam tamamen tesadüf biliyorum. Ancak sonrası ve yalnızlığıma ortak olman tesadüf değildi. Yalnızlığımı seninle paylaştıkça korkularım, ürküntülerim, karamsarlıklarım azaldı, kabul ediyorum. Ancak seni kaybetme korkusu hep benimle olmaya başladı. Uzat ellerini, gülümse, utangaç bakışların hep bana olsun ki, korkularımdan kurtulayım.

Seni hayatıma, aklıma, kalbime almadan mutluluğun, coşkunun, sevginin, düşlerin anlamı, hazzı nasıldı ki! Belki de yavan, sıradan, tatsız, tuzsuz… Şimdi daha iyi ayrımına varıyorum. Ruhumun aydınlığına ulaşırken seni de yanımda taşıyorum.

Sensiz hayatımın nasıl yarım, eksik olduğunu seninle anladım. Tıpkı özgürlüğün anlamına esarete düşen birinin anlaması gibi… Veya sürekli karanlıkta kalan birinin aydınlıkla buluşması gibi… Bunun için sen özgürlüğüm, sen aydınlığımsın.

Acıyla içim yanıyordu.

Kalbim kanıyordu.

Yüreğimde kor ateş vardı.

Çünkü ben acıyla besleniyordum. Yaralıydım. Veya yaralı olduğumun farkında bile değildim. Acıyla yaralarımı iyileştirmeye çabalıyordum. Sen ise merhemim oldun. Hem acılarımın, hem ruhumun, hem yüreğimin… Sevgi benim için sadece soyutken, seninle somut oldu, anlam kazandı. Bu nedenle sensizliğin kalp kırıklığına, derin hüzünlere, kederlere sürükler bilmelisin.

Benim esaretimin tutsaklığını seni azat ederek özgürleştirdin. Sevginle, gülümsemenle, bakışınla.

Birçoğumuzun hayatı monoton ve öylesinedir. Günlük rutin davranışlar, hareketler, sözler, ilişkiler yumağı içerisinde boğucu olduğunun farkında olmadan yaşarız.

Sevmenin ve sevilmenin anlamını yüreğime akışından sonra anladım.

Monoton, sıradan olan yaşamıma anlam kattın, sevgili…

Seninle görüşmeyeli asırlar geçmiş sanki. Uzaklara gittiğinden veya beni yüreğinde alıp gittikten, beni yalnızlığımla bıraktıktan sonra güneşin her doğuşu arasında geçen zamanda gece gündüz, aydınlık karanlık birbirine karıştı veya ben ayrımında değilim. Sıcacık kokunu, bakışlarını, gamzeni, ben’ini bende bıraktığını unutma. Bunlar benim tesellim değil yaşam sevincim, coşkum ve senin dönüşünün işaretleri olarak kaldı sol mememin altında.