Edebiyatımızın matematikçi edebiyatçısı Edebiyatçılığı bir meslek değil bir heves. Matematikçiliği bir meslek, İTÜ’de okumuş kısa bir ömür (1934-1977)... Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı ve Eylem Bilim ile dört romana imza atmış. Oyunlarla Yaşayanlar adlı tiyatro eseri ile Korkuyu Beklerken adlı hikaye kitabı vardır. Ayrıca günlüklerini ve tasarladığı Geleceği Elinden Alınan Adam romanını da anmadan geçmeyelim. Bu son eserini yazmaya ömrü yetmemiştir ne yazık ki...

İlk okuduğum ve üniversite yıllarımda öğrencilerime okuttuğum Bir bilim Adamının Romanı adlı eseri hocası Mustafa İnan’ın yaşam öyküsüdür. Bu kitap öğrencilerim tarafından ilgi ile karşılanmıştır.

Gelelim şimdi okumakta olduğum Tutunamayanlar’a 724 sayfalık büyük bir eser, okunması zor, içeriği çok zengin bir yapıt. Okurken bir kılavuza ihtiyaç duyulur, bir ansiklopedi veya benzeri bir kültür kaynağı... bilmediğim birçok terim ve kişi adları ile karşılaştım.

Kitabın 184. sayfasından başlayarak mesleğimle ilgili ilginç sözcüklere odaklandım. Bir matematikçinin dille böylesine bir ilgisini doğrusu beklemezdim. Hocası Mustafa İnan da böyleydi. Bir Bilim Adamının Romanı...

Bu sözcüklerden bir dizi alıyorum buraya.

Toplum Koruculuğu  : Emniyet Müdürlüğü

Saklantı                      : Arşiv

Evsiz                          : Bekâr

Süel                            : Askerî

Zorbilim                     : Cebir

Çökçeyazın                : Edebiyat

Sevi ilişkisi                 : Cinsel münasebet

Öğreti belgesi             : Diploma

Yongacılık                  : Marangozluk

Esrik                           : Sarhoş

Otacılık                      : Doktorluk

Yaratık otacılığı         : Veterinerlik - Baytarlık

Bilgesevi                    : Felsefe

Güzelçizi                    : Resim

At uşağı                      : Seyis

Karal                          : Esmer

Törebilim                    : Hukuk

Yagı                           : Düşman

Betik                          : Kitap

Yazıtbilim                  : Tarih

Eskitlik                       : Sabıka

ten                              : cilt

nen                             : şey

Is                                : sahip

bellisiz                        : müphem

us                                : Akıl

Değin                         : Kadar

İtişme                         : Mücadele

Betikevi                      : Kitapevi

Çaşıtlık                       : Casusluk

Düzgünayak               : Dans

Buyruk                       : Emir

Bir de adlara bakalım:

Orhan Talmug, Salgan Saçak, Durman Elger, Yılgın Mete, Gökçin Karma, Kutbay Çalık, Düzgen Silik, Sarkak, Ortu-Alga...

Kendinizi nerede sandınız bunları okurken, bir kılavuza gereksinim duydunuz mu?

James Joyce’un ünlü yapıtı, ünlü-ünsüz neyse Ulysses kolay okunsun diye yanında 150 sayfalık bir okuma kılavuzu ile satılıyor. Eserin kendisi 841 sayfa, Toplam 1000 sayfa eder. Bu kitap Dublin’de geçen 24 saatin öyküsüdür. 24 saat 1000 sayfa...

Yeniden Tutunamayanlar’a dönersek, sayfalarca süren bitimsiz cümleler (tümceler), örneğin 222-224. sayfalar 225. sayfada “ve biz onlara diyeceğiz ki:” başlığı ile yazılmış 50 yıl önce bugünü görmüş bir bölüm. Ya da değişen bir şey yok diyeceğimiz bir tespit. 245 sayfadan itibaren romanın en sıkıcı ve en gerçekçi bölümü başlıyor. Turgut arkadaşı Metin ile lokantaları, meyhaneleri, pavyonları ve genelevleri dolaşmaya başlar. İki arkadaşın bu mekânlardaki maceraları gerçekçi bir anlatımla hikâye edilmiş.

Devlette iş takibinin anlatıldığı bölümler çok abartılı verilmiş, o kadar da değil dedirtiyor. O yıllarda kendim de bir devlet dairesinde yönetici olarak çalışmaktaydım. Bu işleyişi gayet iyi biliyorum. İroni de olsa bu kadar olmaz ki. Dolayısı ile bu bölümler de bıktırıcı bir anlatım ile çok uzatılmış.

342. sayfaya gelmişim, aynı tekdüzelik devam ediyor. Sayfa düzeni de bıktırıcı. Bir sözcük, anlatıcıyı alıp götürüyor, nereye giderse, belli değil... Turizm, ev hali, okuma, ne istemezseniz ya da isterseniz hepsi de iç içe geçmiş. Hayatın değinilmedik hiçbir ayrıntısı kalmamış... Sayfa 372, Turgut, Selim, Esat, Filiz, Maksim Gorki, Oscar Wilde, Panait Istrati, Marks, Nietzsche...

453. sayfada bıraktım. 449-453 bir paragraf, kesintisiz... Ülkemizdeki aşk istatistikleri. Çok çarpıcı sonuçlar var. En güzel cümle: Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz.

Romanın 15. ara bölümü, 460-536 sayfalar arası ilginç bir yazım özelliği gösteriyor. Hiçbir yazım kuralı yok. Ne noktalama işareti ne de paragraf düzeni kullanılmış. Sanki eski Divan Edebiyatı metinleri gibi, cümle yok.

Dördüncü ana bölüme geldim, buraya kadar olan bölümde farklı bir yazı tekniği-biçimi ile karşılaştım: Sözcükler bitişik yazılıyor; bir satır tek sözcük gibi. Anlatımda hiçbir ayrıntı kaçırılmıyor, Anadolu’ya geçerken yol boyu iğneden ipliğe her şeyi görüyor Turgut Özben, üstelik Olric ile sohbet ederek...

Roman Turgut Özben’in mektubu ve onun hayat hikayesi ile sona eriyor. Hepsi bir hayal... Tutunabilirseniz!

Esen kalın.

Okuma Önerimi: Nahit Hanım - Osman Balcıgil

epostam: mussutcu@gmail.com

telefonum: 0533 661 71 04