Sefalet içerisindedir birçok yazarın ve şairin cansız bedenleri. Belki de para kazanma dertleri olmadığından, yaşadığı bu sefaletten ürkülüğündendir yazmaktan kaçınılması, uzak durulması ve okumayı dert edinmeyen çoğunluğun varlığı… Kimse onlardan tarih, şiir, öykü, roman… Yazmasını istememiştir. Kendine yüklendiği bir sorumluluk ve zorunluluk olarak gördüğündendir.
Ayrıcalıklar peşinde de değildir. İnsanlar talepte bulunmadıkları bir şeyin bedelini ödemekte istemiyorlar. Onları besleyen bir şairin dizeleri, bir yazarın betimlemelerine ihtiyaçları yok. Güç sahibi olup, aşağılayıcı bakış fırlatmanın ayrıcalığının tadını çıkarmanın derdindeler. Ruhunun çoraklaşması, yoksullaşması umurunda değil. Çünkü çoğunluk gerçek ruhun beslenmesinin ne olduğunu bilmiyor ve önemsemiyor. Bütün engellemelere, itirazlara, kısıtlamalara rağmen ortaya eserler çıkıyorsa insanlığın mucizelerinden biridir. O mucize bizi geçmişe taşır, bugünle buluşturur. Kültür hazinelerinin ve her türden insanlık hallerinin geleceğe taşınmasına aracı olur.
Bugün eğer yazıyorsak ve geleceğe miras olarak bırakıyorsak geçmişin emanetlerinin hakkını teslim etmemiz gerekir. Nasıl ki hiçbir buluş günlük ortaya çıkmaz ise bir edebi eserde anlık ortaya çıkmaz. Ruhun beslenmesi sağlanmasa hiçbir şey ortaya çıkmaz. Çıksa da bölük pörçük, kopuk sözcük yığını olmaktan öteye geçmez. Yazarken kurgunun gerçeğe uygun düşmesini önemsiyorum. Mevsim sonbahar, ağaçların sararan yaprakları dökülmeye devam ediyordu. Güz akşamının esintileriyle serince bir havayı teneffüs etmek bedenime zindelik, ruhuma ferahlık veriyordu. Bütün kurgu gerçeğe yolculukta size eşlik etmelidir. Aksi durum gerçekten uzaklaşmak, hayal gücünün anlamını yitirmesi ve yazımın sizden kopmasıdır. Kendinize ait bir kurgu, kendinize ait bir yazım tekniği, kendinize ait bir dil… Sizi farklı kılacak temaların resim edilişi, anlatım biçimi… Hepsi size ait olduğunda o güne kadar benzer konuların tekrarı gibi görünse de özünde sizseniz, yenisiniz demektir.
İnsanın olduğu her yer yeni bir hikâyedir. Sizin sorumluluğunuz ve yeteneğiniz o hikâyenin yolculuğunda can alıcı noktalara veya olaylara değinmenizdir. Günlük rutin anlatımların dışına çıkarak sessizce içine girmeniz veya sizi içine almasıdır.
Hikâyemde okuyucunun iknası için tutarlı davranmaya çalışıyorum. Aksi durum kurgunun gerçek dışına sürüklenmesi, doğruluğunun yaşanırlığının tartışmaya açılmasıdır. Bu durum güvenirliğimin sarsılmasıdır ki, buna katlanamam. Hikâyemizde sanallaşan dünyanın koridorlarındaki gezintilerinden uzak durmaya çalışıyorum. O dünyanın çekiciliğine rağmen sahici olmayışından bir arada bulunmak, zekânın yaratıcılığını körelteceğinden aldatıcı oluşu beni cezp etmiyor. Hikâyemde okuyucunun ilgisini çekecek imgelere vurgu yapmaya çalışırken değerler çatışmasının riskini de bağrında taşıdığına emin olarak yoluma devam ederim. Kendi değerlerimin okuyucunun beklentisini karşılamama riskini de düşünerek yazmaya çalışırım. Bir erkek okuyucu için spor veya kahramanlık benzeri bir değer tutku iken onlarla karşılaşmadığında yaşayacağı hayal kırıklığı bir kadın için moda veya süslenme tutkusunu görememenin hayal kırıklına dönüşebilir. Ben ise kendi değerlerimi öncelemeyi amaçlıyorum. Okuyucunun beklentilerine uygun yazmaya çalışmak sizin okuyucu tarafından ele geçirilmesi anlamına gelip hikâyenin özünden uzaklaşması riskine yol açabilir.
Benim odam dost yuvasıdır, dostlarla doludur. Bana hayatı anlatan, hayatı anlamlaştıran, sohbetleriyle çağlar öncesine yolculuk yaptığımız, kötülüklere inat direnç ve yaşama sevinci ve coşkusu veren dostlar. Günlerce konuşur, anlatırız birbirimize.
Yorgunluğun molalarında sessizce kendi ruhlarımızla kalırız. Sessizliğin huzurunu yaşarız. O odaya; yalan, dedikodu, hırsızlık, dolandırıcılık, taciz, tecavüz, şiddet, dehşet, vahşet, kan, kir, para, mülkiyet, hırs, ihtiras, ihanet, sahtekârlık, ikiyüzlülük v.b hiçbir kötülük giremez. Yasaklara karşı olmakla birlikte bu duygu ve düşüncede olanlara odamın kapısı kalın kilitlerle kapalıdır. Pencerelerinden hileyle sızmaması için sıkı önlemler alınmıştır. Bütün dünyevi doyumsuzluklar, aç gözlülükler odamın kapısında ömürlerince bekleseler de umursamam.
BENİM ODAM (2)
Emin Salman
Yorumlar