Gökyüzünü sis tabakası kapattı. Dumanlar kar beyazının üzerini matem havasıyla örttü. Her taraf kirlendi. Kesif bir koku etrafı sardı. Ölüm kokusu. Ölenlerin son çığlıklarına karışan kulaklarda yankılanan ve duyanların ömürlerince unutamayacakları haykırışları. Ölüm korkusunun ve kokusunun birbirine karıştığı derin bir sessizlikte yankılanan sesleri. Gece yarısı yarı ölü uyku hallerinden ölümün gerçekliğiyle yüzleşmenin derin sızısı. Modern görünümlü, çok katlı bina Kartal kayanın doruklarından aşağılayarak bakıyordu insanlığa, kente, ülkeye, gezegene… Artık bir dinlenme, eğlenme yeri değil, hafızalara kazınan bir mezarlıktı. İbret olması için ölümün utanç müzesine dönüştürülmeliydi. Sahipleri ve sınırsız yetkili “sorumsuz” yöneticiler kapısına bekçi olarak görevlendirilmeliydiler. Ömürlerinin geri kalanını vicdanlarının kirlemişliğiyle geçirmeleri için…
Ölüm otelinin sahibi bakıyor, sorumlular bakıyor. Aşağılayıcı bakışlarıyla, vicdansız ve ahlaksız sözcükleriyle kibirle, utanmadan bakıyor ve konuşuyorlar. Kendilerini aklamak, ölenleri suçlamak için. Sanki o saatte niye oradaydınız, suç sizin dercesine. Yetkili oldukları ancak sorumluluk taşımadıkları her konuda ----hatta yatak odalarına kadar--- konuşuyorlar. Birer yalan üretim merkezinin sorumsuzları olarak her gün pervasızca konuşuyorlar. Nasılsa yalanlarından ve kötülüklerinden sorumlu tutulmayacaklar. Burası gerçekten talihsiz, yaralı bir coğrafya… Bu coğrafyada normal ---eceliyle --- ölüm anormalleşti. Ya “fıtratından”, ya da “kaderinden “ ölüm yoksulları, yoksunları bir yerlerde buluyor, yakalıyor, olağanlaştı. Sorumsuz yetkililerin dokunulmaz olduğu, dokunanın yandığı talihsiz coğrafya…
Talanın, yağmanın, soygunun, vurgunun olağanlaştığı, tepkinin anormalleştiği, gerçeğin yerini alan yalanın normalleştiği bu coğrafyada ölüm çok ucuz. İnsan ve hayatı çok çok ucuz… Hayatta ve ayakta kalmaya çalışan insanın güvencesiz olarak akbabaların insafına bırakıldığı bir coğrafya…
“Kaderiyle” veya “fıtratıyla” gelen felaketlerin ardından yetkililerin “gerekli adli ve idari soruşturma hassasiyetle” yapılacaktır açıklaması ile bende film kopuyor. Özellikle işin içinde “hassasiyet” varsa akan sular duruyor. Sorumsuz yetkililere zerrecik güvenim olmadığından ve kalmadığından “hukuk önünde hesap verecekler “ sözlerine tıkalı kulaklarım. Hukuk denen güçsüzlerin giyotini, güçlülerin ---mühim adamların--- koruyucu kalkanı o garabete toz taneciğinin varlığı kadar inancım yoktur. Her gün biz ahaliye söylenen yalanlara, aşağılamalara, tehditlere, tahkirlere gözünü kapatan, kulağını tıkayan o “yüce “ kurum, en küçük aykırı sözlerimizde aslan kesiliyorsa niye güveneyim ki! Güvenmiyorum. İnanmıyorum.
Bebek öldü. Birlikte, ortaklaşa; doyumsuz hırslarınız, daha çok kazanmanız için bebek öldü. Sorumlu siz değilsiniz. Özür dilerim, biz sorumluyuz. Sizler gibi talancılar, vurguncular, yalancılar tarafından yönetilmeye razı olduğumuz için biz sorumluyuz. Ve böyle ölmeyi hak ediyoruz.
Bebekler yandı. Bebekler yanmasın diye atıldı. Ressam; ne olur acının resmini yapabileceğini söyle, mümkünse… Yetkili “sorumsuzların “ ikiyüzlü resimlerini… İbretlik olsun ki ülkenin bütün sokaklarına asalım. Asırlara kalan miras onların; o son şuursuz, o son sahte yüzleri olsun. Bu coğrafyada yaşayanlar bu sahtekârlarla, bu şuursuzlarla, bu ihtirasları doyumsuzlarla birlikte olmanın utancını her gün görsünler.
Taht, taç sahipleri üzülmeyin. Sizin timsah gözyaşı dökmenize de gerek yok. Siz üzülmeyin, sizin üzülmeniz bizi kahreder, uykularımızı kaçırır. Her zaman olduğu gibi birkaç gün sorumlu arama telaşına düşeriz. Bir türlü bulamazsak ta birkaç yoksul çalışanı “yüce” hukukun önüne yem olarak atarız. Boşboğazlar bir süreliğine de onun lafazanıyla uğraşırlar, sonra da unutulur gider. Bu coğrafya olayları ve insanları öğütme makinesidir. Çok kısa sürede yeni bir olay ortaya çıkar, ölen bebek hatırlanmaz. Siz sessizce izleyin. Sizin vicdanlarınız ceplerinizde, ahlaki değerleriniz askıda olduğundan korkmayın. Sizlere bir şey olmaz, olmayacak. Sorumlu mu? Güldürmeyin. Benim gibi kaleminden başka bir şeyi olmayan birilerinin şom ağızlarını kapatıp, gözlerini de korkutun paşa paşa devranınızı sürdürmeye devam edin. “Kaderleri “ böyle yazılmış, sizin yapacağınız bir şey yok, rahatlayın.
Sakın tek kişinin istifasıyla sorunun veya sorunların çözüleceğini düşünmeyin. Bu çürümüş yönetme zihniyetinin tamamı yerini vicdana bırakmadan hiçbir şey değişmez. Bize hükmeden ahlakını, vicdanını, utanma duygusunu yitirmiş bir zihniyetin yok edilmesi gerekiyor.
Bebek ölmedi. Bebek öldürüldü. Faili belli, meçhuller arasına karıştı. Bebekle birlikte uzun yıllardır can çekişen vicdanda son nefesini verdi.
Bebek öldü. Sorumlu yok. Utanma yok. Utanç utanıyor, sorumlular utanmıyor. Sözün bittiği, anlamsızlaştığı yer ve zaman…