Konusu ne olursa olsun öykü, roman, deneme, şiir v.s. her yazılanın bir hikâyesi vardır. Bu hikâye insanın hikâyesidir. Çağlar öncesinden uzanarak bize ulaşan insanın hikâyesi. Bu hikâyeden yola çıkarak tahmin edilmez derinliklere dalar, o güne kadar bilinmez geçmişe yolculuk yaparsınız. Bazen şaşkınlıkla, bazen coşkuyla, bazen kederle yazarsınız. Haberdar olmadığınız, size yabancı, size çok uzak sandığınız veya bağınızın olmadığı birçok olayla karşılaşırsınız. Edebiyatın o gizemli dünyası size çekici gelir. Birçok olayla veya kahramanla gezintilere çıkarsınız günlerce, gecelerinizin ziyaretçisi olur.
Sözcükler kâğıda döküldükçe içinizi dolduran sevinç ve heyecan yazmanızın en büyük teşvikçisi ve destekçisi olur. Bir sihir gibi sözcüklerle oynarken tılsımın kaybolmadan yazıya geçmesi için sabırsızlanırsınız. Okuyucu ile buluşturduğunuz her sözcük, her satır, her kitap derinden sizi mutlu eder. Kitap elinize ulaştıktan sonra giz olmaktan çıkar. Ortak bir alana bıraktığınız düşünceleriniz de özel olma özelliğini yitirir. Amacınız daha çok insana, insanlığa ulaşmaktır. Çünkü şu düşünce yaşamınızın, bakışınızın temeline dönüşür. “Kitap okumayan, edebiyata el sürmemiş bir insanlık, kaba ve ilkel dili yüzünden ürkütücü iletişim sorunları yaşayan bir sağır dilsizler topluluğuna döner. Aynı şey bireyler içinde geçerlidir.”
Bu ilkelliği ve cehaleti yok etmek için katkı sağlamaya çalıştığınız gerçeğinin mutluluğu biraz burukta olsa yüreğinize akar. Mutluluk, lüks arabalarda, şatolarda, bitmez tükenmez arzularda değil. Mutluluk; içinizde, kendiniz olduğunuzda, ürettiğinizde, insanlığa ve geleceğine bir damlacık katkıda bulunmanızda saklıdır. Edebiyatçı bu damlacık katkının derdindedir. Yükünün ağır, sorumluluklarının büyüklüğünün farkındadır. Bu nedenle dünyanın yükünün ağırlaşmasıyla çözümsüzlükler kendisini dayattığında ruhi bunalımlara sürüklenir. Bu arsız gezegende iyileştirmelerinin karşılığını bulamamanın veya görememenin sızısıyla…
İlkellik ve cehaletin insanlığı esir alma hali yazarın cinnetine neden olabilir. Bütün itirazları, bütün tepkileri sessizce duvarlarda yankılandıkça, hayal kırıklığı ile birlikte direnci azalır, gücü tükenir, takatsiz kalır. Bu teslim olma haline sürüklenmemekle birlikte umutlarının, düşlerinin, hülyalarının derinliğinde kendisiyle kalmasına, yalnızlığa çekilmesine neden olabilir.
Yaşamın bir amacı olmalı ki, anlamlı olsun. Yazarın amacı daha yaşanılır bir dünya ise kendisi dışındaki koşulların kötücülüğüne engel olamamasının hayal kırıklığı kendisini ziyaret etse de yolculuğunu sonuna kadar sürdürmeye çalışır.
Okuyun. Okudukça yalnız olmadığınızı, iyi bir dostla olduğunuzu daha iyi anlayacaksınız. Okuduğunuzu beğenmediniz, dostluğundan hoşlanmadınız yarı yolda elveda dersiniz, yeni bir dosta yönelirsiniz. Dostlarınızı seçme hakkınız en özgür olduğunuz anınızdır. Kan bağına dayalı akrabalarınızı seçemezsiniz ancak düşüncelerinizin akrabalığının eseri olan dostlarınızı istediğiniz kişilerden seçebilirsiniz. İşte o dostların en kadimi, en çıkarsızı, en naifi, en seçicisi kitaplardadır. Uzanın oraya dostunuzla baş başa kalın. Belki de o dostta kendinizi bulacaksınız. Kim bilebilir ki!
Okuduğunuz veya okuyacağınız kitabın ederinden yola çıkarak serzenişlerde bulunmayın. Kitap pahalıymış, alım gücüm yetmiyor gibi saçma düşüncelerle mazeretler uydurmayın. Hiçbir kitabın, hiçbir yazının değeri parayla ölçülemezken sizin kitaplardan uzak kalmanız dostluklara uzak kalmanızdır. Aldığım ve okuduğum kitapların sayısını bilmiyorum. Ayrıca hiçbir pişmanlıktaduymuyorum.
Bana hitap etmeyen kitapları almaktan da, okumaktan da pişman değilim. Ruhuma hitap eden her kitap besinim olmuştur. Zamanla iyi ile kötü kitap ayrımı yapsam da o kötü olarak değerlendirileceklerin de okunmasının pişmanlığında değilim. Onlar olmasa iyilerin nasıl farkına varırdım, bilemiyorum. Yazma derdiniz de varsa okumaya sınır koymanın bir anlamı yoktur. Her kitapta yeni dostlarla karşılaşma ihtimalini göz önüne alarak okurum. En fena olduğunu düşündüğünüz kitabı yazanın böyle bir amacı olmadığını bilerek okurum. Her yazar okunmak veya okunduğunu düşünerek yazar. Eğlenmek için, zamanı doldurmak için yazmıyorum. Elinizin tersiyle bir tarafa iterek “beş para etmez “ demeden önce düşünün. O yazıyı, o kitabı yazmak için harcanan zamanı, emeği düşünün. Beğenmeme hakkınız olmakla birlikte aşağılama hakkınızın olmadığını bilmelisiniz. Her yazarın size hitap etmesi düşünülemez. Yazar kendi düşüncelerinden, duygularından, birikimlerinden yola çıkarak yazıyor. Onun kendi içinde yaşadığı hayal kırıklıklarını ayrıca sizin yaşatma, hatırlatma hakkınızın olmadığını düşünerek okuyun. Ön yargılarınızdan arınarak okuduğunuzda objektif seçiciliğe ulaşabilirsiniz.
Âşık olmayan bir insan eksiktir, yarımdır. Yazar aşkı yazmalı ki o güzel, o ince, o insanı sürükleyen duygu selinde mest edip, hülyalara dalabilsin. Aşksız yaşamın sıradanlığını düşünmek bile bana ürkütücü geliyor. Aşkı yazmaktan çekinen, toplumun dertleriyle yorgun, bitkin düşen, sürekli bunları yazımın merkezine koyan yazar hayal kırıklığını da beraberinde yaşamak zorunda kalır. İncelmiş ruhunun duygularını yazmaktan kaçınan yazar ciddi görünmekle birlikte yaşadığı hayal kırıklığını yansıtmak istemediğinden eksiktir, yarımdır. En güzel şiirler, en güzel öyküler, en güzel romanlar aşkın yoğunluğundan doğup asırlardır bize akarlar. Kendimizi içinde bulur, yaşayamadığımız duyguların içine sürükleniriz. Yazar bu merkezin içine girdiğinde sahici olur, hayal kırıklığı yaşamaktan kurtulur. Yazar oturup aşk methiyeleri dizsin, yazsın sonucuna ulaşmayın. Yazdığı toplumsal sorunları aşkla bütünleştirsin veya içine aşkı da alsın ki insanın ruhuna dokunabilsin. Bir şairin, bir hikâyecinin, bir romancının eserini aşka dokunarak veya aşkla zenginleştirerek sunmasının çekiciliğinin, tadının bir başka olduğunu söylemek istiyorum. Aksi durum kahramanların, olayların, zamanların sahiciliği konusunda bizi kuşkulara sürükler. Her yazımın kurgulaşması, sanallaşması tehlikesi ve şüphesi ise yazara hayal kırıklığı olarak döner. Yazarın incelikle, özenle dokuduğu, işlediği olayları ve kahramanları zamanın dışında tutarak anlatmasının inandırıcılığı azalır.
Aşk dokunmaktır. Aşk; insana dokunmaktır. Yazar hayal kırıklıklarını azaltmak istiyorsa bu dokunuşlardan uzak kalamaz.