Adil Gülvahaboğlu
Bu ne kadar hüzün Erzincan
Gelenler aşık oldu,gidenler sevdalı kaldı
Ulaşmadı mektupların,işe yaramadı
Telgrafın telleri,ulaşır haber
Yedi gün sonra Ankara’ya…
Yıkıldın iki kez yirminci yüzyılda
Hep böyle hüzünlü mü olacaksın Erzincan
Sevdalar toprak altında,kızların-gelinlerin
Dağlarda özgür kaldı kartallar
Ovalarında güvercinler
Akmaz oldu pınarların Işıkpınar’da,Ekşisu’da
Çağlamıyor çağlayanın Girvelik’te
Kurumuş şelalen,defterlerin,kitapların
Toprak altında
Alıp götürdüler yanık sevdalarını,türkülerini
Dikildi heykelleri hasretin,acının
Hükümet bahçesinde dayamış felaket kadını
Başını İsmet Paşa’nın göğsüne,medet ya paşam,medet Allah’ım!
Kırk yıl arayla iki deprem,dikildi heykelleri hasretin,acının
Artık yeter bu ızdırap,yeter bu acı Erzincan
Kavuştur sevdaları kalmasın gönüllerden uzak
Ne yapsam nerelere gitsem,acım o kadar büyük ki
Artık anla beni Erzincan,her yanın hicran yarası
Lisende sınavlarım kaldı, kışlada askerlerim
Hüzne gömülmüş dağların,bitmez bir duayı okur gibi
Artık yeter anla beni Erzincan,kıyma bana Erzincan!
Adın ne kadar güzel,hüznün ne kadar büyük
Bende bu aşk-sevda varken
Daima güzelsin Erzincan
Yıkamaz seni hiçbir felâket!..
Ağustos-1993,Erzincan