Vazgeçilmezlerimizden birisi oldu cep telefonları. İletişim kaynağımız, bilgisayarımız, sözlüğümüz, ansiklopedimiz, televizyonumuz, radyomuz oldu akıllı telefonlar. İhtiyaç duyulan pek çok teknolojik araç bir tek ekranda toplandı. Parmak dokunuşları ile bilgilere ulaşabiliyoruz, veri gönderebiliyoruz. Gelen sesli, görüntülü, yazılı dosyaları inceleyebiliyoruz. Faydalı amaçlar çerçevesinde kullanıldığı zaman harika bir cihaz.

         Akıllı telefonlar, yetişkinler için bu kadar faydalı olmakla birlikte küçük çocuklar için de bir o kadar tehlikelidir. Cep telefonları çocuk oyuncağı değildir. Üzerine titrediğimiz yavrularımızın bakıcısı değildir... Çocuklarınızı susturmak için lütfen ellerine telefon tutuşturmayın! Pimi çekilmiş bir bombadır sanal dünya.

         Kimi zaman yemek yemeyen çocuğumuzun eline tutuşturuveriyoruz, renkli, eğlenceli, neşeli kutucuğu. “Yemem” diye ağız burun kıvıran çocuğumuz bir anda ağzını açmaya başlıyor. Ne marifetli bir kutucuk! Bizim beceremediğimizi beceriyor. Pek bir hoşumuza gidiyor.

Oysa minik yavrumuz tadını almadan, ne yediğinin bile farkında olmadan ağzına verilen lokmaları yutu yutuveriyor.

         Çocuklar huysuzluk yapacakları zamanı çok iyi bilirler. Konuşmalarımızın en heyecanlı yerinde araya girerler. İki çift laf etmek için gelmiş, uzun süredir görmediğimiz arkadaşımız. Ama çocuklarımız bir “turşu” dedirtmez. İki de bir soru sorarlar. “Çiş” derler, “su” derler, “sıkıldım” derler, “gidelim” derler. Laf konuşturmazlar. Ama çözüm yolu basit değil mi? Verirsin eline telefonu, o onunla oynarken sen de rahat rahat konuşursun. Konuş da konuş. Saatlerce gıkı çıkmaz yavrucağın. Sesi çıkmayınca ne de tatlı oluyor değil mi? Yanınızda sessiz sessiz oturur.

         Şimdi sustu diye sevinirsiniz ileride bu çocuk niye konuşmuyor diye üzülürsünüz.

         Şimdi oturuyor diye sevinirsiniz ileride onu yerinden kıpırdatmak için uğraşırsınız.

         Şimdi ekrana dikkat kesilmesine sevinirsiniz ileride dikkat eksikliği olduğundan, dikkatini toparlayamadığından dert yanarsınız.

         Sanal dünyaya çocuklarımızı hapsediyoruz. Teknolojiye hiç ihtiyaçlarının olmadığı bu dönemde onları tehlikeli, bilinmez bir dünyanın içine itiyoruz. Bir yandan onları korumak için ölüp yiterken, diğer yandan pimi çekilmiş bir bombayı ciğerparelerimizin eline tutuşturuyoruz. Çocuk bakıcısı değildir telefon. Anne, baba değildir tablet. Dadı değildir bilgisayar. Oyun arkadaşı değildir internet.

         Yapmayın sevgili anne babalar! Her şeyi biliyoruz ama iş uygulamaya gelince taviz üstüne taviz veriyoruz. Bir kereden bir şey olmaz, yeter ki şu çocuk sussun, düşüncesi ile hareket ediyoruz.

         Yavrularımızın toprakla, taşla, çamurla oynamaya ihtiyacı var. Koşması, düşmesi, elini kolunu çizmesi, ağlaması gerekiyor. Hoplaması, zıplaması, gülmesi, eğlenmesi lazım. Konuşması, soru sorması, bülbül gibi ötmesi, başımızı şişirmesi çok normal. Onlar çocuk... Bırakalım çocuklarımız çocukluğunu yaşasın. Bu dönem bir daha geri gelmeyecek. Önceliğimiz yavrularımız olsun. Onlara vereceğimiz en kıymetli hediye zamanımızdır, bunu sakın unutmayın! Çocuklarımızla oyun oynayalım. Onların hayatında güzel anılar bırakalım.

         Ya toprak ol

         Ya da su

         Sakın ateş olma