Yine bir eylül ayı, yine okulların açılması, yine kayıtlar, yine telaşlar aldı gidiyor. Milli Eğitim Temel Kanununda; “İlköğretim mecburi ve meccanidir” der. Anlamı da zorunlu ve parasızdır. Düşünebiliyor musunuz, şu anda para sıkıntısı çekmeyen veli var mı? Şikâyet etmeyen bir ailemiz var mı? Defter, kalem, kitap, giysi, onlarca lüks ve gösterişe yönelik kırtasiye, okul kayıt parası ve de servis ücretleri içinden çıkılamaz bir durumdadır. Şikâyet etmeyen bir velimiz var mıdır? Ha devlet okulları biliyoruz ki parasız, ama yukarda saydıklarım nasıl çözülecek. Sonuçta sistem ve verimsizlik, zaten paralı velileri özel okullara yöneltmekte, işte o zaman parasal güç, fırsat eşitliğini de ortadan kaldırmaktadır.
Eğitim bir toplumun en vazgeçilmez gerçeğidir. İnsanı insan yapabilme sanatıdır. Tüm dünya ülkeleri bu gerçeği görmüşler gereğini yapıyorlar. Ülkemizde bunu, yetkilisi, yetkisizi, sorumlusu, sorumsuzu, bileni bilmeyeni herkes söylüyor. Bu konuda herkes hemfikir ama uygulama da ülkemiz maalesef çok sorunludur.
Halk arasında söylenir, “Kırık kağnı koca öküz devrinden, bu günlere geldik” diye. Ben de aynı şeyi söylemeden edemeyeceğim. Cumhuriyetin ilk yılları ile Köy Enstitüleri dönemlerini geçiyorum, bende ondan sonraki dönemlerin Öğretmen Okullarından yetiştim. Soba isi ve yumurta akı ile kara tahta boyama, fişleri ellerimizle yazma, tezeklerle ısınma dönemlerini yaşadık. Şimdi ise, eğitim ve öğretimde bilgisayar ve yapay zekâlı bir dönemi yaşıyoruz. Ama çok iddialı bir şekilde söylüyorum ki; (sadece ben değil, eğitimle uzaktan yakından az çok ilgisi olan herkes söylüyor) o yılların eğitim verimi, bu yılların en az iki misli daha verimliydi. Yarışma programlarında; Yaşar Kemal’i tanımayan Türkçe öğretmenini, üçgenin iç açıları toplamını bilmeyen matematik öğretmenini, omurilik soğanını bilmeyen doktoru gördü bu ülke.
Konuyu nerden nereye getirdin diyorsanız, hemen konuya direk gireyim. Okulların açılma sendromunu yaşıyor tüm velilerimiz. Kafaları birçok yönden karmakarışık bir durumdadır. Mali durum bir yana, istediği ilkokula kayıt sıkıntısı, Liselere yerleşme ve Üniversite sınavları sıkıntısı her gün kafaları kemirmektedir. Öğrencilerimiz kuru bilgilerle boğuşarak yarış atı gibi yarışlara hazırlanıyorlar. Bir eğitimci olarak eminim ki, bu zorunlu bilgilerin birçoğunun yaşam boyunca hiç gerekli olmadığı yaşanılarak görülüyor. Oysa eğitim aynı zamanda bir davranış biçimlendirme çalışmasıdır. Amaç öğretimde bilgiler kadar, eğitimde iyi davranışlar kazandırmaktır. Unutmuyorum bizim ilkokul yıllarımızda Adabı-muaşeret diye ders konuları vardı. Şimdi sadece çoğu gereksiz bilgi ağırlıklı ve de yarışma ortamlı bir müfredat var.
Okullar güzel, binalar yeni, ısınma çok iyi, sıralar yeni, oyun alanları yeterli her şey yolunda dersiniz. Ancak eğitim sisteminin en büyük iki aktörü olan öğrenci ve öğretmene bir bakalım. Çocuk gelişiminin üç ana ögesinden (Çevre, okul, aile) çevre etkisi çok olumsuz olarak yürümektedir. Şöyle ki; birbirinden etkilenerek, özentili, markacı, hamburger düşkünü bir çocuk dünyamız var. Ellerinde İpad, öbür ellerinde telefon, ayaklarında Adidas spor ayakkabı sorumsuz tembel bir öğrenci yapısı var. Özel okullarda okumak çok kolay, çalışmasan da çok iyi notlar alıyorsun. Üniversiteyi de parayla özel okullarda bitiriyorsun. Devlet okullarında eğitim ve öğretim benim gözümle dip yapmış durumdadır. Sebepleri de herkesçe biliniyor.
Gelelim öğretmenlerimize: Öğretmenin adının başına sadece branşı eklenirdi. Matematik öğretmeni, fizik öğretmeni, tarih öğretmeni sınıf öğretmeni vb. Peki, asil öğretmen, geçici öğretmen, ücretli öğretmen, başöğretmen (Bu ünvan sadece Atatürk’e verilmiştir) uzman öğretmen. Bunlar nereden çıktı. Öğretmen sadece öğretmendir. Ayrıca öğretmenlerimiz nasıl yetişiyor, formasyon durumu nedir, bilen eden yok. Ayrıca plansız bir sistem sonucu yüzlerce gencimiz öğretmen olmuş, ataması yapılmıyor. Kısacası Milli Eğitimin rayına girmesi pösteki saymak kadar zordur.
Anneler babalar son sözüm sizlere; çocuğunuzdan daha değerli bir şeyiniz olamaz. Bu bağlamda onun eğitim işini “saldım çayıra, mevlam kayıra” türünden kaderine bırakmayın. Okulu, öğretmeni, çevreyi, ulaşımı, uygulamaları takip edin. Çocuğunuzun iyi eğitim alması için ne gerekiyorsa yapın. Bu çocuklar hepimizin ve bu ülkenin çocukları. Ülkemizin eğitimli ve gerçek diplomalı insanlara ne çok ihtiyacı var bir bilseniz. Yeni öğretim yılı tüm çocuklarımıza başarı getirsin, hayırlı olsun.