"Biterse bitsin, koparsa kopsun, çok da önemli değil. Benim akrabayla işim yok" diyor karşıdaki yeni nesil gençlerden biri.

         “Ne? Nasıl yani? Bu kadar kolay mı?” diye afallayıp kalıyorum. Eş, dost, akraba... Emmi, dayı, hala, teyze... Bunlar olsa da olur olmasa da olur, öyle mi?

         Beynimden vurulmuşa dönüyorum.

         Kimseye ihtiyacımız yok, öyle mi? İhtiyaçlarımız belli: İş, ev, araba ve üç beş kredi kartı. İhtiyaç listemizin ne başında yer alıyor akraba ne de sonunda...

         Kırılmak, küsmek için fırsat arıyoruz. Küçük bir hatada çek üstüne çizgiyi. Gitme, gelme, arama, sorma... Görüşme, konuşma, bir bardak su verme, işinin ucundan tutma. Bizim kimseye ihtiyacımız yok. Toplanmaya, bir araya gelmeye de gerek yok! Düğün dernek yapılmıyor artık, boş yere masraf etmeye ne gerek var, bir nikâh yeter! Taziyeler önemli değil! Giden gitmiş, biz törenine gitsek ne olacak gitmesek ne olacak! Bayramlar dersen artık sadece tatil günlerine döndü. Üç gün bayram tatilinde nereye gitsem? Beş gün bayram tatilinde nereyi gezsem?

         Son dönemlerde yapılan programlar sayesinde akrabalık bağları da iyice koparıldı. Akrabalar ya tacizci ya tecavüzcü. Memlekette bir tane namuslu akraba yok! Herkes şüpheli, herkes suçlu. Bu da kopan aile bağlarımıza tuz biber oldu. Yeğenler, amcaya dayıya ters ters bakıyor. Hala, teyze öz yeğenine, canına, kanına sarılmaya, öpmeye korkuyor. Dedeler dersen tüm sapık!

         Akraba mı? Akrep soksun. Bize akraba lazım değil! Peki ne lazım? Kafamızdaki afakanlardan kurtulmak için psikolog, depresyon hapları, sosyal medya, komedi filmleri, eğlence programları, tütün, r.kı, k.dın... Bunlarla kendimizi mutlu etmeye çalışıyoruz. Para harcayarak, bol bol alışveriş yaparak sözüm ona mutlu oluyoruz. Tek başımıza yaşıyoruz. Mutluluğu bireysellikte arıyoruz.

         Bu bencillik değil de nedir? Ben - cillik. Sadece kendimiz için yaşamak. Yapayalnız ve kimsesiz bir ömür. İnsanlardan uzak, kendi kabuğumuza çekilip yaşamak... Bu mudur mutluluk, bu mudur hayat? 

         Oysa ki mutluluk paylaşmaktan geçer, yardımlaşmaktan geçer. Bir tas çorbaya dostların, akrabaların kaşık sunmasından geçer. Konuşmaktan, muhabbetten, birlikte gülüp birlikte eğlenmekten geçer. Acılarımızı paylaşmaktan geçer. Teklikten değil çokluktan geçer.

         Bizi biz yapan, bizi bir yapan değerlerimizden birisi de akrabalık bağlarımızdır. “Olsa da olur olmasa da olur” deyip kesip atamayız. Gelin bu bağlara sahip çıkalım. Küçük kırgınlıkları bir kenara bırakalım. Sevelim, sevilelim bu dünya kimseye kalmaz.

         Ya toprak ol

         Ya da su

         Sakın ateş olma