KIRŞEHİRLİLERİN MİLLİ MÜCADELEYE KATKILARI
1911–1918 yılları arasında Osmanlı Devletinin dağılma sürecinde, haritada görmediği, dilinin dönmediği, adını duymadığı çeşitli cephelerde savaşa giren Kırşehirli vatan evlatlarının pek çoğu dönememiş, kurtulanların çoğu da sakat olarak dönmüşlerdir.
Kırşehir, I. Dünya Savaşı sonrasında işgal edilmemesine rağmen, işgal edilen yörelerin acısını benliğinde aynen duymuş ve hemen harekete geçerek Millî Mücadeleye siyasi, askeri, maddî ve manevî yönlerden destek olmuştur.
Milli çıkarlarımızı korumak için, il merkezinde ve ilçelerde dernek ve cemiyetler kurularak, İstanbul Hükümeti’nin teslimiyetçi anlayışı reddedilmiş; Millî Mücadele yöntemi benimsenmiştir.
Kırşehir ve ilçelerindeki millî Cemiyetler Milli Mücadele'ye yalnız askeri ve siyasi yönlerden katkı sağlamakla kalmamış, o zaman için yüksek miktarlarda para yardımları ile de maddi yönden destek olmuşlardır.
Temsil Heyetinin karşılanması sırasında kurulan 20 kişilik atlı kuvvetin her türlü ihtiyacı Mucur halkı tarafından karşılanmış, daha sonra bu birlik takviye edilip, mevcudu 150 atlıya kadar çıkarılarak "Mucur Milli Süvari Müfrezesi" adıyla İnönü Cephesi'ne gönderilmiştir.
M. Rıza Bey’in kurmuş olduğu Kırşehir Millî Müfrezesi Ankara Valisi Muhittin Paşa’yı yakalayarak Ankara’nın Millî Mücadelenin merkezi olmasını sağlamış; bu kuvvetle Ertuğrul Grubu Komutanı Kazım Özalp Bey’in emrinde İnegöl, Bilecik ve Yenişehir yöresinde Millî Mücadeleye destek vermiştir.
Kırşehir halkı Millî Mücadeleyi başından itibaren desteklemiş, yanı başındaki Yozgat’ta başlayan Çapanoğlu isyanına taraftar olmadığı gibi Çiçekdağı halkı ve yöneticileri de üstün çabalarıyla bu isyanın beldelerine sıçramasını engellemişlerdir.
Kırşehir Millî Mücadele yıllarında güvenli bir bölge olduğu için, lojistik destek sağlayan iaşe merkezleri, erzak ambarları, Batı cephesine ulaştırılacak ağır silahlar ve cephaneler ile ikmal birlikleri Kırşehir’de konuşlandırılmıştır.
1920 yılı mayısında Kırşehir Lisesi binasında bir subay nekahathanesi (hasta bakım merkezi) kurulmuştur.
Milli Savunma Bakanlığının 1998 yılında açıkladığı resmi belgelere dayanarak Kurtuluş Savaşında Kırşehir vilayetine kayıtlı olan şehitlerin sayısı 1074’tür.
Kırşehir halkı Millî Mücadeleyi başından itibaren desteklemiş, yanı başındaki Yozgat’ta başlayan Çapanoğlu isyanına taraftar olmadığı gibi Çiçekdağı halkı ve yöneticileri de üstün çabalarıyla bu isyanın beldelerine sıçramasını engellemişlerdir.
Tüm Kırşehir vilayeti halkı Mustafa Kemal Paşa’ya Millî Mücadeleye hazırlık aşamasında büyük bir moral ve cesaret vermiş, Millî Savunma Bakanlığı’nın ve Harp Encümeninin kararlarını eksiksiz uygulamaya çalışmıştır.
Tekâlif-i Milliye (millî yükümlülükler) emirlerine güçleri oranında katkıda bulunarak Millî Mücadeleye ekonomik açıdan da destek olmuşlardır.
Kırşehir halkı Mondros ateşkes hükümlerini benimsemeyerek işgalci devletlerin her bir vatan parçasının işgaline karşı basın ve yayın yoluyla tepkilerini göstermişlerdir.
Milli kuruluşlar kurarak tüm Kırşehir yöresinin bu haksız işgallere karşı bilgilendirilmelerini sağlamıştır. Kırşehir halkı, 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali üzerine mitingler düzenlemiş; telgraflar çekerek işgali İstanbul Hükümeti ve İşgalci Devletler nezdinde protesto etmişlerdir.
Kırşehir halkı çeşitli millî kuruluşlarla Millî Mücadeleyi desteklemiştir. Bunların başında Türk Ocakları gelir. Bütün faaliyetlerde ve kurulan cemiyetlerde Türk Ocaklılar önemli görevler üstlenmişlerdir.
I. Dünya Savaşı’nın teslimiyetle sonuçlanmasından sonra, çeşitli cephelerden dönen genç subaylar ülkenin gidişatının hiç de iyi olmadığını, karanlık ve kötü günlerin yakın olduğu sezgisiyle 1919 yılı Şubatında Kırşehir Gençler Mahfili (Derneği)’ni kurarak Millî Mücadeleyi prensip olarak kabul etmişlerdir.
Mondros Ateşkesinden sonra Müftü Halil (Gürbüz) Bey önderliğinde Kırşehir’de Kırşehir Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti kurulmuştur. Mucur’da da Mucur Cemiyet-i İslamiye ve Hey’et-i Milliye isimli dernekler, Çiçekdağı ve Kaman’da Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti şubeleri kurulmuştur.
Bu cemiyetler, Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyetini en iyi şekilde ağırlamışlar, Atatürk’ün Kırşehir’den ayrılışından sonra bütün bu dernekler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti çatısı altında birleşerek Milli Mücadele faaliyetlerine destek vermişlerdir.
Kurtuluş Savaşı sırasında ihtiyaç duyulan malzeme ve donanımı sağlamışlar, halkta Millî mücadele ruhunu sürekli olarak canlı tutmuşlardır.
Kırşehir halkı Mustafa Kemal Paşa’ya Millî Mücadeleye hazırlık aşamasında büyük bir moral ve cesaret vermiş, Millî Savunma Bakanlığı’nın ve Harp Encümeninin kararlarını eksiksiz uygulamaya çalışmıştır.
Kırşehir halkı Mondros ateşkes hükümlerini benimsemeyerek işgalci devletlerin her bir vatan parçasının işgaline karşı basın ve yayın yoluyla tepkilerini göstermişler ve tüm Kırşehir yöresinin bu haksız işgallere karşı bilgilendirilmelerini sağlamıştır.
Kırşehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Hilmi (Nural) Bey imzasıyla Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığına gönderilen bir yazı ile; “Bu işgal ve saldırıların haksız ve yersiz olduğu, Osmanlı milletinin varlığını ve bağımsızlığını koruması hususunda birleşilmesi gerektiği” dile getirilmiştir.
Kırşehir halkı, 15 Mayıs 1919 İzmir’in işgali, Doğuda Ermeni ve Fransız zulümleri, 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali üzerine mitingler düzenlemiş; telgraflar çekerek olayları İstanbul Hükümeti ve İşgalci Devletler nezdinde protesto etmişlerdir.
İstanbul’un işgalini Hacıbektaşlılar adına Dede Postu Vekili Salih Niyazi Baba protesto etmiş; 17 Mart 1920 tarihinde Temsil Heyetine çekmiş olduğu bir telgrafla Alevî ve Bektaşilerin Millî mücadeleye bütün güçleri destek verdiklerini bildirmişlerdir.
Mucur halkı,15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali üzerine bu haksızlığı ülke genelinde ve uluslararası düzeyde protesto etmişler; Mucur Cemiyet-i İslamiye ve Hey’et-i Milliye imzası ile Harbiye Nezaretine gönderdikleri telgraflarla tepkilerini dile getirmişlerdir.
Keskin halkı, İzmir’in işgali üzerine 16 Mayıs 1919 tarihinde çok sayıda Keskinlinin katılımıyla bir miting düzenleyerek İşgali protesto etmişlerdir.
Ayrıca Müftü Ahmet Sadık imzasıyla bir bildiri yayınlayarak “İşgal hareketinin milli onurumuza açık bir saldırı olduğu, bütün maddi manevi fedakarlığa hazır olunduğu” belirtilerek milli bilinci ayakta tutmaya çalışmıştır.
Mucurlular, Fransızlarla birlikte hareket eden Ermenilerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaptıkları zulüm ve baskıları 26 Ocak 1920 tarihinde hükümete çektikleri bir telgrafla protesto etmişlerdir.